Hepimiz farklı dönemlerde kararlı bir şekilde diyete başlıyor ancak bir süre sonra yarıda bırakıyoruz… Bu durumda ne yapmak lazım? Diyetisyen Dilara Koçak Şalom okurları için “yarım kalan diyetleri” irdeledi.
Diyet yapan birçok kişi açlığa dayanamadığı ya da sadece mönülerden zorlandığı için diyetinden vazgeçmiyor. Vazgeçmesinin en önemli gerçek nedenlerinden biri psikolojiktir. Kimi zaman birey diyeti biraz bozunca ‘suçluluk duygusu’ ile bir anlık düşüş yaşar veya devam etmek için kendisini çok ‘mahrum’ hissedip dönüş yapar ve diyetten vazgeçer. Bu tarz, birçok kereler kendisini tekrar edebilir. Kişiler kendisine zor gelenin gerçek nedenini hiçbir zaman kavrayamadan, yıllarca diyetisyen diyetisyen gezip, kilo vermeye çalışıp, başarısız olabilir.
BAKIŞ AŞISI NASIL OLMALI?
İster beş, ister 50 kilo verilmek istensin, yeme alışkanlıklarının ve belki birkaç diğer yaşam tarzı alışkanlıklarının da değiştirilmesi gerekebilir. Bu değişiklikler diyet programının birinci haftasında zor gelmeyebilir. Çünkü başlangıçtaki doğal heyecan, diyet yapan kişiyi motive etmeye yeterlidir. Ancak, genelde iki, üç hafta sonra, ‘yeni’ yeme alışkanlığı her zamanki yaşam tarzıyla çatışmaya başlar ve kişi bu konuda hazırlıklı değilse, diyete devam etme arzusu solmaya başlar.
Diyetini, sahip olacağı daha iyi kilo ve ölçülere pasaport olarak görmek yerine, bir ‘engel’ bir ‘yük’ olarak görmeye başlar. Hatta diyet programı yapmayı istediği değil, yapmaya ‘mecbur’ olduğu bir şey haline gelir. Oysa bu kararın bize sonuçta ne yararı olduğu konusunda net, gözümüzde canlandırabildiğimiz bir fikre ihtiyacımız vardır. Çünkü ancak olmasını umutla beklediğimiz çok net bir fikir sayesinde, eski, yanlış alışkanlıklara dönme dürtülerine karşı direnç gösterebiliriz.
‘Yapmaya mecburum’ diye hissettiğimiz zaman (vergi ödemek, evi toplamak v.s.) bu bizim düşmanımız haline gelir ve motivasyonumuz pencereden uçar.
Sağlıklı beslenmenin yaşam tarzı haline gelmesi veya diyetin uzun vadeli olması için, onu KENDİMİZ İÇİN GERÇEKTEN ‘istemek’ gerekir.
Mükemmel olmaya çalışmayın
En başarılı diyet uygulayan kişi bile, birçok hata yapar. İnsanların kötü günleri, kötü haftaları, hatta bütün bir ayları bile kötü olabilir. Raydan tamamen çıkabilir. Fakat bunların hiç biri sonunda başarılı olmayı engellemez. Neden engellemez? Çünkü hatalardan öğrenilir. Hatırlayın, deneyimlerimizin birçoğu başarılarımızdan değil, hatalarımızdan, başarısızlıklarımızdan elde edilir. Ne yazık ki diyet yapan birçok kişi mükemmel olmaya çalışıyor, başarısızlıklarını tolere etmeyi imkânsız görüyor ve suçluluk duygusu altında eziliyor. Çok küçük bir sapma (mesela bir hafta sonunda) bile onları eziyor. Esas zararı, bu minik sapma değil, suçluluk duygusu veriyor. Alınacak ders şudur: Diyet yaparken mükemmel olmaya çalışılmamalıdır. Bu, sadece suçluluk duygusunu yükseltir ve başarısızlığa neden olur. Onun yerine, hataları kabul edip, hata yapıldığı zaman zihnin dağılmasına izin verilmemelidir. Başarısızlık değil, öğrenme deneyimi olarak kabul edilmelidir. Bunu yapmak, kişinin suçluluk duygusunu yok etmesine ve diyetine daha kolay geri dönmesine yardım eder.
DİYETİ YARIŞ OLARAK GÖRMEYİN
Diğer genel problem, kilo kaybetme hızı ile ilgilidir. Bir çok diyet yapan kişi hızlı kilo kaybetmeyi bekler ve vücudunun bu hıza uymamasına psikolojik olarak hazır değildir. Bir hafta hiçbir kilo kaybı olmadan geçerse, keyfi kaçar ve ilgisi azalmaya başlar. Ne yazık ki, ister beğenelim ister beğenmeyelim, insan vücudu yaşamı sürdürmek üzere dizayn edilmiştir. Görüntü için değil. O nedenle, vücudumuz zaman zaman, önemli bir enerji kaynağı olarak gördüğü vücut yağının kıtlaşmasını istemediği için, erimesiyle hiç ilgilenmez. Sabırsızlığı yenmek ve istikrarlı kilo vermeyi sağlamak için, diyeti bir yarış olarak görmeyi bırakmak, onun yerine bir maraton ve uzun süreli hedef olarak görmek gerekir. Bu, endişeleri azaltır ve yeni beslenme alışkanlıklarının hayata girmesine yardım eder.