Yaşlılık ve kanser -2

Yaşlılarda daha sık görülen bazı kanserler ve tedavi şekilleri…

Sağlık
23 Haziran 2010 Çarşamba

Yaşlılık, evrensel bir tanımlama olmakla beraber, oldukça karmaşık bir süreçtir. Kişiye özel farklılıklar göstermekte olan bu süreç içinde, her kişinin kendisine özgü davranış ve duyarlılık biçimleri sergilediği izlenmektedir. Kanser ve yaşlılık arasındaki bağlantı tam açıklık kazanmamış olup, hala önemli araştırma konularından birisini oluşturmaktadır. Kanserin, genellikle yaşa bağlı olarak artış gösteren bir hastalık olduğu bilinmektedir. Kanser görülme riski, 65 yaşın üzerindeki kişilerde 11 misli artmaktadır. Bu yaş grubundaki hastalarda kansere bağlı ölüm oranları da, 65 yaşın altındaki kişilere göre, 15 misli fazla bulunmuştur. Yazının ikinci bölümünde, yaşlılarda daha sık görülen bazı kanserleri ve tedavi şekillerini, tedavideki zorluklara da değinerek, özet halinde anlatmaya çalışacağım.

Bağırsak kanseri

Bağırsak kanserlerinin %50’den fazlası 70 yaş üzerinde görülmektedir. Bağırsak kanserlerinden ölüm oranı, akciğer kanserinden sonra ikinci sıradadır. Ne yazık ki, yaşlılardaki hastalığın seyri, gençlerden daha kötüdür. Bunun sebepleri, genellikle hastaların daha ileri hastalık döneminde başvurmaları ve yaşları nedeniyle de yetersiz tedavi almaları olarak açıklanabilir. Genellikle, >70 yaş hastalarda, birçok eşlik eden hastalık nedeniyle, kanserin belirtileri kolaylıkla gözden kaçmakta ya da kendileri doktora başvurmaktan kaçınmaktadır. Ayrıca tedavi aşamasında da, organ fonksiyonlarında bulunabilecek bozukluklar ve kullanmakta oldukları çeşitli ilaçlar nedeniyle, uygulanan kanser ilaçları eksik dozlarda verilebilmektedir. Ameliyat aşamasında yakalanan hastalara çoğu kez koruyucu tedavi gerekmezse de, daha ileri hastalık aşamasında, hem koruyucu tedavi verilmeli, hem de yaygın hastalıkta, uygun dozlarda kemoterapi uygulanmalıdır. Çalışmalar göstermektedir ki, yaşına rağmen dinç olan hastalar, kemoterapi uygulamalarını, gençlerden çok da farklı olmayan şekilde geçirmektedirler. Önemli olan, hekimin de hastasına biraz daha fazla zaman ayırarak, tedaviyi karaciğer ve böbrek fonksiyonlarını, kan tablosunu yakın takip ederek sürdürmesidir.

Günümüzde, ilerlemiş bağırsak kanserinin tedavisinde oldukça etkili kemoterapi ilaçları ve bunlara ek olarak kullanmakta olduğumuz biyolojik tedaviler vardır. Bu tedavilerle hastaların ömrünü uzatmamıza rağmen, şifa şansı sağlayabilmek için, karaciğerin hasta bölgesinin ameliyatla çıkartılması gerekmektedir. Bu durumda, hastanın yaşına bakmaksızın, karaciğer metastazı bulunanlar, cerrahi için değerlendirmeye alınmaktadır. Zor bir ameliyat olmakla beraber, ömür beklentisi uzun ve dinç yapıdaki bağırsak kanseri hastalarına, karaciğerdeki metastazların ameliyatla alınması önerilmektedir. Bu tür ameliyatlarla hastaların 5 yıllık ömrünü uzatma şansı %37’ye ulaşmaktadır. Tabii ki, ameliyattan önce uygulanan tedavilerin, ameliyat sonrası sorunları arttırabileceği de akılda tutulmalı ve hasta seçiminde bu konuya da yoğun bir şekilde dikkat edilmelidir.

Sonuç olarak, yaşlılıkta kanser, önemli bir sağlık sorunu olarak, daha sık karşımıza gelmekte ve özel dikkat gerektirmektedir. Hastanın, başvuru sırasında çok dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi yapılmalı ve geriatrik değerlendirmesi tamamlanmalıdır. Daha sonra da tedavi planlaması yapılmadan evvel, kanserin de eşlik ettiği diğer hastalıkları ele almak şarttır. Yaşlılık ve kanser deyince, her yaşlı hastaya özel ayrı bir tedavinin gerekebileceği akılda tutulmalıdır.

AKCİĞER KANSERİ

Tüm dünyada, kansere bağlı ölüm sıralamasında, kadınlarda ve erkeklerde, akciğer kanserleri ilk sırada yer almaktadır. Bu kanser türü de, diğerleri gibi ileri yaşta daha sık görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde, insanların ömrü uzamış olup, ileri yaştaki birçok akciğer kanseri hastasıyla karşılaşılmaktadır. Bu da hekimler için özel bir sorun oluşturmaktadır.

Bir kere, bu hastaların çoğu sigara bağımlısı oldukları için, akciğer kanserine eşlik eden ve tedaviyi güçleştiren, kalp ve damar hastalıkları, kronik bronşit ya da amfizem gibi, solunum sıkıntısı yaratan akciğer hastalıkları ve çeşitli organ yetersizlikleri de eşlik etmektedir. Doğal olarak, bir kısmında da geriatrik sorunlar, yaşın getirdiği ve akciğer hastalıklarına bağlı ek sorunlar da görülmektedir. Bu durumda kemoterapi uygulamalarında önemli güçlüklerle karşılaşmaktayız.  Tedavi planlamasında, hastanın hem zihinsel hem de beslenme durumunu da ele almak gerekmektedir.

Akciğer kanseri, erken dönemde teşhis edilirse, tümörün ameliyatla alınması en uygun seçenektir. Ameliyattan sonra, genel durumu uygun olan hastalara koruyucu amaçlı kemoterapi uygulanması birçok hasta için, standart tedavi olarak kabul edilmektedir. Ancak koruyucu tedavide kullandığımız bazı ilaçları yaşlıların kullanması oldukça riskli olabilir. Ancak, bedensel fonksiyonları uygun olan hastalarda, tedavinin 65 yaşın altındaki hastalardaki gibi rahat uygulanabildiği görülmüştür. Buna göre, seçici olmak kaydıyla, tekrarlama riski yüksek olan ameliyatlı hastalara, yaşına bakmaksızın koruyucu tedavi önerilebilir. Bazen tümör büyükse ve ameliyat açısından riskli olduğu düşünülürse, tümörü küçültmek için, önce kemoterapi uygulanır ve tümör yeterince küçülürse ameliyat edilmesine karar verilebilir. Hastalık diğer organlara yayılmışsa, gene böbrek ve karaciğer testlerine de dikkat etmek şartıyla, genel durumu iyi olan hastalar kemoterapi uygulamak gerekmektedir. Tedavide kullanılan ilaçların seçimi ve uygulama şemaları, bireysel olarak değerlendirilmelidir. Bazı hastalara tek ilaçla tedavi önerilirken, bazılarına 2 ilaçlı ve daha yüksek dozda ilaç tedavisi uygulanabilir.

Prof. Dr Nil Molinas Mandel 

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı

Haberin ilk bölümü için tıklayınız:

https://www.salom.com.tr/news/detail/15930-Yaslilik-ve-kanser.aspx