Son model işkence türü olarak ‘Dünya Kupası’

Güney Amerika’da devam eden Dünya Kupası, bu şöleni dört yıldır bekleyen futbolseverleri hayal kırıklığına uğrattı. Maçlarda yaşanan sertlikler, defans ve kaleci hataları, forvetlerin kötü performansları, kupayı seyri keyifsiz bir hale getirdi

- Spor
23 Haziran 2010 Çarşamba

Hani orada olmamayı biraz küfür ede ede, biraz imrenerek aşmayı becerebiliyoruz. Ne de olsa topu topu iki kere gitmişiz. Haliyle de alışmadık; “belde don durmazmış misali zaten gitmiyorduk, yine gitmeyiz ne olacak” der geçeriz. En azından kendimizi kandırmayı deneriz. Hadi bunları unuttuk ne Fatih’i hatırlıyoruz ne Terim’i de şu anki futbol ve yayıncılık işkencesini nasıl atlatacağız onu bilemiyorum.

Sadece iki kere gitsek de, yıllardır ilgiyle takip ediyoruz. Yayınların teknolojiyle ters korelasyonla kupadan kupaya kötüleşmesini anlayamıyorum. TRT’nin dünyadan bihaber spikerlerinin yanı sıra, ‘milli yorumcumuz’ Ömer Üründül ile maçları şenlendirmesi, arkadan bir Serdar Ortaç bestesi tadında vuvuzela sesleri gelmesi, bugüne kadar yapılmış en iyi balon olan ‘Jabulani’, Hollanda’nın bile kontrol futboluna dönmesi, İspanya, İngiltere, Fransa ve İtalya’nın ‘Hayal kırıklığı 101’ dersine konu olmaları, Nijerya ve Fildişi Sahili maçlarında yapılan anlamsız sertlikler, Anelka’nın Domenech’e dümdüz gitmesi sonucu ülkesine gönderilmesi, Evra’nın kondisyonerle, Ribery’nin Gourchuff’la kapışması, Fransa takımının antrenmana çıkmamaları, Fransa Futbol Federasyonu Direktörü’nün istifa etmesi, İngiltere-Cezayir maçı sonrası Rooney’nin taraftarlara küfür etmesi, yolunu şaşıran bir İngiliz taraftarın soyunma odasına yolunun düşmesi sonucu Beckham’la kapışması, oynanan 29 maçın sadece sekiz tanesinde iki golden fazla atılması, abuk sabuk kaleci ve defans hataları, Güiza’yı aratmayan forvet performansları... Cidden bu kadar tatsız tutsuz bir dünya kupası görmedim. Dünya Kupası şu anda futbol iştahımıza inen bir darbe gibi devam etmekte. Bir tür futbol işkencesi tadında.

İşin ilginç yanı telafisi olan grup maçlarında bu kadar sıradan, bu kadar renksiz futbol oynanıyorsa, 2. turdan itibaren oynanacak eleme usülü maçları düşünemiyorum bile. Güney Amerika takımlarını bir kenara alırsak diğer takımlar şu an kaderlerini yazı tura ile belirlemeye çoktan razılar gibi. Sen 48 ay bekle sonunda, karşına John Lennon’lı, Aguera’lı bir yayın ve “gay bara” gitmek zorunda kalmış bir delikanlı gibi sırtını sürekli duvara yaslayıp kendini garantiye alan iki düzine takım çıksın. Şurda iki kuruşluk futbol keyfimiz var o da on günde tükendi.

DİP NOT:

Turnuvanın en büyük bombası ise Sırbistan’dan geldi. Sırpların maç yorumcusu Vladimir Mijaljevic, Almanya maçı ile yorum yaparken, geçtiğimiz kasım ayında vefat eden Robert Enke için “sakatlığı nedeniyle kadrodaki yerini alamadı” diyerek, cahil cühela yorum yapma konusunda çığır açtı.