Sakın bana güzelim deme!

Ester BÜYÜKABOLAFYA Toplum
16 Haziran 2010 Çarşamba

Hafta sonu kızım Niv ve arkadaşı Eran ile  Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki  Fırça ve Kalemin İzinde Sınırları Aşmak Sergisi”ne katıldık. İki genç eğitimci binlerce yıl öncesinden başlayarak yazı serüveninin nasıl başladığını ve nasıl sanata dönüştüğünü gösterdiler. Çocuklar Latin, Japon, Çin ve Osmanlı kaligrafi sanatının en güzel örneklerini izleme imkânı buldu. Resimle başlayan yazının günümüze kadar geçen sürede geçirdiği evreleri de fark ettiler. Daha sonra Niv’le Eran kendilerince yeni bir dil yaratıp, kendilerinin yarattıkları dillerle yazılar yazdılar. Onlar için oldukça eğlenceliydi. Ben de basında yazılanları okudum.

Şimdilerde yaklaşmakta olan “Babalar Günü” içinde pek çok şey yazılır çizilir oldu. Genellikle kız babalarının kızlarına olan hayranlıklarından, ilk aşkı babalarında yaşayan kızlardan, erkek çocukların babalarını bir kahraman olarak görmelerinden, belli bir yaşa kadar her şeyin bilen babalardan…

Açıkçası ben bunları pek hissetmedim. Hiç bir zaman babam bana hayran hayran bakmadı. Onu kahraman gibi de görmedim. Her şeyi bilir hisside de kapılmadım. Babam çevremdeki tüm babalar gibi çocukları ile mutlu oldu. İyi bir eşe ilave bir de baba olunca sorumluluğu bir kat daha artmış diğer babalar gibiydi. Babalar çocuklarda bir iz bırakır ya, ben de ki izi tatlı dili idi. Bir gün, bu tatlı dilin onu az daha karakolluk edebileceği hiç aklımıza gelmezdi. İnsan kavga eder, küfür eder, hakaret eder de karakolluk olur. Tatlı dille konuşurken değil, değil mi?

Yıllar önce idi. Kardeşim kaç yaşındaydı hatırlamıyorum ama galiba ilkokula gidiyordu. Babamın Şişli’de küçük bir şekerleme dükkanı vardı. Genelde babam eve gece saat on gibi dönerdi. Annem, babam eve gelmeden bize yemeğimizi verir, yatırırdı. Babam eve gelene kadar da yatağımda uyuyor numarası yapardım. Her gece de kızlar uyuyor düşüncesi ile eve gelince kapıyı çalmazdı. Sokak kapısından ıslık çalarak, anneme geldiğinin işaretini verirdi.  Onu yukarı çıkıp sofranın başına oturana kadar, yatağımda sessizce beklerdim. Sonra tuvalete gideceğim bahanesi ile yatağımdan kalkar, doğru babama koşup sarılıverirdim. Annem her zamanki gibi babamın ‘bu hâla uyumadı mı?’ sorusuna maruz kalırdı. Bir gece yine aynı şeyi yaptım. Yatağımdan fırlayıp doğruca babamın kucağına koştum. O gece babamın yüzünde farklı bir ifade vardı. Başta anlatmak istemedi, ama anlatarak rahatlayacağını bilirdi. Yemeğini bitirmeye yakın söze başladı.

Genç bir hanım ‘günaydın’ deyip dükkândan içeri girdi. Önce etrafına bir göz attı. Daha sonra vitrindekileri teker teker inceledi. ‘Fırında pişen nedir?’ diye sordu. ‘Hanımcım patlıcanlı borekas’ cevabını aldı. Genç hanım bir ‘hhıııı’ çekti. Bu sefer de ‘bu koku nedir ?’ diye sordu. Babam ‘Rakılı biskoco güzelim’ cevabını verince hanım önce bir irkildi. Dükkâna ilk defa geldiği her halinden belli olan hanıma babam bir biskoco uzatıp ‘bir tat canım’ demesi ile kıyamet orda koptu. ‘Ben senin nerden canın oluyorum. Ben seni ilk defa görüyorum. Sen bana güzelim diye hitap edemezsin’ diye feryat etti. Babam o semtin eski esnaflarındandı, hemen hemen herkes onu tanırdı. Bağrışmalar üzerine Bakkal Kozma, Kasap Mustafa, enginarcı Ramazan, Konfeksiyoncu Mösyö Kohen dükkâna koştular. Genç Hanım dükkânın kapısında bir ayağı içerde, bir ayağı dışarıda bağırmaya devam eder. Babam ‘güzelim sen beni yanlış anladın.’ ‘Tatlım bak senin ….’ diye hanımı yatıştırmaya çalışırken aslında sözleri ile battıkça battı. Yardımına koşan esnaf sayesinde genç hanıma söylediği güzel sözlerin farkında olmadan söylediğini, kendi iç dünyasından kaynaklandığını anlatmaları ile babam karakolluk olmaktan son anda kurtuldu. O gece babam biraz üzgün ve çaresiz yattı. Bense onun o tatlı dili ile gurur duydum. Bugün haftalık alış-veriş yapmak için markete girdim. Düşündüm de etrafımda sohbet ederken, poşetime meyvemi koyacak esnafın çok azaldığını fark ettim. İyi ki yaz geliyor. Adadaki esnafla selamlaşırken hatırımızı da soracak. Taşınacağımız günü merak ederler. Sanırım yakında bazı adalarda da sadece marketlerden alış-veriş yapacak hale geleceğiz. Geceleri geç saate geçen bozacıyı, elinde zili ile taze yoğurt satan yoğurtçuyu, güğümü ile kapıma süt getiren sütçüyü de hatıralarımızla anacağız.

 

Mükemmel baba yoktur.

Varlığını hissettirmesini bilen baba vardır.

Babacım Babalar Günün kutlu olsun.