Yeni nesillerin hatırına kolları sıvayalım

Gitgide ısınan hava ile birlikte, doğanın yeniden canlanmasına tanık olduk. Doğayı ve dünyamızı korumamız gerektiğini küçük yaşlardan çocuklarımıza aşılamamız gerekiyor. Çevre bilincini artırıcı aktivelerle, çocukları kendilerini yararlı hissetmelerini sağlayabilirsiniz

Yaşam
16 Haziran 2010 Çarşamba

Kışın kasvetli havası artık kalktı. Kış bu sene sanki her zamankinden daha uzun sürdü, ama sonunda bahar geldi ve neredeyse yaza girmek üzereyiz. Ağaçlar uzun bir kışın ardından yemyeşil yapraklarını göklere kadar salladılar bile. Fakat bu sene buralarda yağan uzun ve şiddetli yağmurlardan dolayı bir sürü ağaç köklerinden gevşeyip yerlere ya da evlerin üzerlerine düştü. Havalar sakinleşmeye başlayınca herkes kolları sıvadı ve gerekli makamlar aranarak bahçelerindeki ağaçların kontrolu için çağırıldı. Bu ilgili kişiler, içten böcekler tarafından yenip ölmeye başlayan ağaçları tespit ettiler ve komşunun evinin üzerine düşüp zarar vermeden gereken ağaçlar kesildi. O iş de hallolduktan sonra etraftaki bütün bahçelerin çim biçme makinelerinin motor sesleri birbirine karışmaya başladı. Nasıl ayılar kış uykusundan uyanıyorsa doğa ve içinde yaşayanlar da yavaş yavaş uyanmaya başladı, gerek insanlar olsun, gerekse hayvanlar. Uzun zamandır birbirlerini görmeyen komşular bahçelerini kışın posasından temizlerken tekrar merhabalaşmaya başladılar. Baharla beraber her evin ahalisi bahçelerine ne gibi çiçekler ekilsin diye karar verip, yabani otları yoldu.

Ailecek bahçıvan eldivenlerimizi geçirdik ellerimize, bahçe makasları ve küreklerle yollandık bahçeye. Biz de bahçede bir çiçekten başka bir çiçeğe konan arılar gibi büyük bir hızla bahçemizi temizlemeye koyulduk. Kıştan çıkmış bahçe sanki Amazon Ormanı gibi saçı başı birbirine karışmış göründü gözümüze. Yapacak çok iş vardı tabi ki. Herkesle beraber biz de tabiat anayı karşılamak için büyük bir hızla bahçemizi temizlemeye giriştik. Daha bir ay önce arabayla sokaktan geçerken sararmış çimenli bahçelerden, kuru kuru dallı ağaçların arasından geçiyorduk. Şimdiyse öyle bir değişim geldi ki, sanki herkes güzel tabiat anayı süsleme yarışına girdi. Tabi sadece doğayı süslemekle bitmiyor iş, bir de üstünde yaşadığımız dünyaya değer vermek lazım.

Son aylarda okullarda dünyamızı nasıl koruyabileceğimiz üzerine konuşmalar yapılıyor. İlk önce, sokaklara çöplerin atılmaması gerektiğinden bahsediliyor. Bunu duyan kızım yerde her bir çöp parçası gördüğünde sağlık kurallarını bile unutarak hemen dünyayı temizleme girişiminde bulunuyor. “O şişe kimin ağzından çıktı bilmiyoruz, lütfen onu yere bırak,” diyorum. Böyle kafa karıştırıcı bir mesaj ileterek kızıma çevreyi temizlemeyi nasıl öğretebilirim diye düşünmeden de edemiyorum tabi ki. Birkaç anneyle beraber bu konuyu karşılıklı tartıştıktan sonra çocuklarımızı aldık karşımıza. Onlara dünyayı temizlemek için girdikleri bu girişimin çok iyi bir şey olduğunu ancak bunu yaparken kendilerini de tehlikeye atmamaları gerektiklerini açıkladık. Aramızda bir gün belirledik ve ellerimizde torbalar ve plastik eldivenlerle devlet parkına gittik ve toplayabildiğimiz kadar çok çöp topladık. Eve döndüğümüzde herkesin yüzünde zafer gülümsemesi vardı. Çocuklar tabiat anaya yardım edebildikleri için, biz annelerse çocuklarına bir zarar gelmeden onlara bu girişimlerinde yardımcı oldukları için.

Dışarıya atılan çöplerden başka, bu sefer de evden çıkan çöp oranının azalması konusu geldi gündeme. Maden dünyamızı korumak için kolları sıvamışız bari iş yarım kalmasın dedik. Uzun araştırmalardan sonra Amerika’da ‘kompost yapımı’ diye yeni bir akımın başladığını öğrendik. Bu iş için bahçeye altı açık bir bidon konuyor ve o bidonun içine yenen sebze ve meyvelerin kabukları atılıyor, kurumuş yapraklar, içilen çaylardan arta kalan posalar, kahve posaları, saç tarandıktan sonra fırçanın üzerinde kalan saç artıkları, kullanılmış peçeteler ve bunun gibi toprağa dönüşebilecek bir sürü malzeme atılıyor. Zaman içinde o bidonun içinde toplanan şeyler gelen böcekler ve solucanlar tarafından yenerek tanınmaz hale geliyor ve gerçek bir toprak kıvamına dönüşüyor. İçine konan malzemelerden dolayı vitamin ve mineraller açısından zengin bir toprak elde ediliyor. Bir taraftan evden çıkan çöpün oranı azalmışken öbür taraftan da çiçek ekmek için çiçekçiden toprak almak yerine bu elde edilen toprak kullanılıyor. Şimdi bizim çocukların en büyük eğlencesi her yemek yendikten sonra ellerindeki kabukları tutarak, “bu komposta mı gidiyor?” diye sormak.

Dünyamızı korumak için yaptığımız en zevkli şeylerden bir tanesi de ikinci el kitap, oyuncak ya da kıyafet almak. Amaç, üretimi azaltmak. Çocuklar arkadaşlarıyla oynamak için bir araya geldikleri zaman oyuncak değiş tokuşu yapıyorlar. Uzun zamandır oynanmayan bir oyuncak arkadaşa verilince karşıdaki kişi için yeni bir oyuncak olmuş oluyor. Bu değiş-tokuştan herkes karlı ve mutlu çıkıyor.

Tabi ki dünyamızı korumak için yapılabilecek daha binlerce şey var. Bir odadan çıkınca ışığın kapatılması gibi, dişleri fırçalarken suyu açık unutmamak, kullanımda olmayan elektrikli aletleri fişten çekmek bunlardan en kolayları.

Geçen gün kızımla çevre üzerine okuduğumuz makalede şöyle bir cümle vardı: “Dünyayı bulduğundan daha iyi bir şekilde bırak.”

Haydi bakalım herkes, kolları sıvamaya. Yapacak çok işimiz var. Yeni nesillerin hatırı için.

Yael SAFRAN / New Jersey