ROZİ KANDİYOTİ’NİN VİZÖRÜNDEN Sema ve Semazenlerin Mistik Yansımaları

Mevlana’nın ölüm yıldönümü nedeniyle her yıl aralık ayında Konya’da düzenlenen Şeb-i Aruz töreni, genç fotoğrafçı Rozita Kandiyoti’nin ilk kişisel sergisine konu oldu. ‘Döngüde Aşk’ adıyla 23 Mayıs-20 Haziran tarihleri arasında, 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi’nde sergilenen yapıtlar, Mevlevilerin aşk ve tefekkür duygularını başarıyla yansıtıyor.

Tuna SAYLAĞ Yaşam
16 Haziran 2010 Çarşamba

Rozita Kandiyoti, 20-25 Mayıs tarihleri arasında hocası Aleksi Petridi ile ortaklaşa hazırladıkları ‘Mistik Yansımalar’ adlı başka bir fotoğraf sergisine daha imza attı. Uluslar arası ikinci Mistik Sanat Festivali kapsamında Aya İrini Kilisesi’nde sanatseverlerle buluşan sergide Kandiyoti, aynı konuyu farklı fotoğraflarla yansıtırken, Petridi’nin eserlerinde soyut çalışmalar yer aldı.

Rozita ile fotoğraf ve fotoğrafçılığı konuştuk. 

Fotoğrafa olan ilgin nasıl başladı?

Liseyi bitirdikten sonra halkla ilişkiler eğitimi aldım. Ardından uzun yıllar tanınmış bir fuarcılık şirketinin basın ve halkla ilişkilerini yürüttüm, ATV’de çalıştım. Daha sonra yemek işine merak saldım, çeşitli kurslara gittim ve catering yapmaya başladım. Bu arada fotoğrafçılık hobim hep benimle beraberdi. Bir yemek kitabı yapmaya karar verince, iyi tarifler kadar profesyonelce çekilmiş fotoğrafların da bu işte ne denli önemli olduğunu anladım. Bu amaçla hedefimi büyüterek eğitmenliğini İsa Çelik’in yaptığı bir fotoğrafçılık kursuna katıldım. Ama bu bana yetmedi, çok sevdiğim usta fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar’dan ders aldım. Kendisi bana çok emek verdi. Fotoğrafa ruh katmayı ondan öğrendim. Daha sonra Aleksi Petridi’den eğitim aldım, onunla da bilgimi pekiştirdim.

Sergi açma işi nasıl gelişti?

Mistik Sanat Festivali kapsamında açtığımız ‘Mistik Yansımalar’ sergisini Aleksi Petridi ile birlikte gerçekleştirdik. Ben, sema ve semazen fotoğraflarıyla, hocam ise soyut çalışmalarıyla (kolaj) katıldı. Sergi süresi kısaydı ama oldukça ilgi gördü.  Bu arada ilk kişisel sergim olan ‘Döngüde Aşk’ı da aynı günlerde burada, 500 Yıl Vakfı Müzesi’nde açtım.

Tema olarak Şeb-i Aruz’u seçmeye nasıl karar verdin?

Mevlevileri fotoğraflamak oldukça zor bir iş; gerek ışığın çok yetersizliği, gerekse semazenlerin sürekli hareket etmeleri, çekim şartlarını ağırlaştırıyor. Ama ben zordan başlamak istedim. Biraz da tesadüfî oldu. Yakın bir arkadaşım Konya’ya Şeb-i Aruz törenine gidiyordu, ben de ona katıldım. Çoktan beri aklımda sema gösterisini fotoğraflamak, o anı yaşamak vardı. Çekerken çok heyecanlandım. Sanırım oradaki enerji ve ruh bana güç verdi, çekimi bir akşamda tamamladım.

Oradaki atmosfer sana neler hissettirdi?

Çok çok etkilendim. Orada bambaşka bir ruh hali var. Çok da heyecanlıydım, ilk ciddi fotoğraf çekme tecrübemdi, sürekli koşturdum. Semazenlerin sayısı çok fazlaydı, iç içe dönüyorlardı, rüzgârı bile insanı sersemletebilirdi. Neredeyse etekleri altındaydım.

Bu ilk deneyim sana neler kazandırdı?

Çok şey kazandırdı, birdenbire kendimi göklerde buldum. Fotoğraflarım hakkında gerçekten çok güzel yorumlar aldım. Aynı zaman dilimi içinde aynı konuda iki sergi çıkarabilmek sanırım bir başarıdır. Konu kısıtlı olmasına rağmen her iki sergide farklı fotoğraflar vardı ama Müze’dekine daha çok özendim diyebilirim.  Sergi süresince çevrem ve arkadaşlarım beni çok onurlandırdılar. Fotoğrafların gelirini Müze’ye bağışladım, bu da beni çok mutlu etti.

Genelde neleri fotoğraflamayı tercih edersin?

Portre ve doğa çekimleri yapmayı, hareketli, yaşayan anları objektife almayı seviyorum.

Fotoğraf çekerken en çok neye itina ediyorsun?

Her işte olduğu gibi fotoğraf çekme de gözlemlemenin çok önemli ve faydalı olduğuna inanıyorum. Bu yüzden bazen anı kaçırdığım oluyor ama genelde bu şekilde daha başarılı sonuçlar alınacağını düşünüyorum Ayrıca havanın durumu, ışığın rengi de çok önemli. Ben doğum fotoğrafı da çekiyorum. İletişimi, hatta arkadaş olmayı, özellikle portre çekimlerinde çok önemsiyorum. Bazen sokaklarda hocam ile dolaşıyoruz ve birini fotoğraflamak istediğimizde ilk önce onunla diyalog kurup onu rahatlatıyoruz. Anlık, spontane çekilen fotoğraflar içinse teknik önemli.

Bundan sonra sırada ne gibi projeler var?

Bu güzel yorumlardan sonra işim daha zor diye düşünüyorum. Bu işten çok keyif alıyorum. Yaşananların, değişik ülkelerin fotoğraflarını çekmeye devam edeceğim. Umarım herkesin hayatında güzel fotoğraf kareleri olur da, ben de çekerim.