Bir piyanistin rehberliğinde seyahat/ Brad Mehldau - “Highway Rider”

Kuzey yarımküreye bir yaz daha geldi. Havaların ısınması, günlerin uzaması ve okulların kapanmasıyla seyahat mevsimi de başladı. Zaman, zorlu geçen kıştan, gündelik hayatın baskılarından, iş yaşamının rekabet ortamından bir süreliğine de olsa kaçma, ruhu dinlendirme ve tazeleme zamanı

Dani ALTARAS
9 Haziran 2010 Çarşamba

Bu yazının kahramanı piyanist Brad Mehldau, Keith Jarrett, Chic Corea, McCoy Tyner gibi efsanelerden sonra gelen neslin en saygın piyanistlerinden biri. 1970, Jacksonville, Florida doğumlu. Çocukluğu Connecticut’ta geçti. 18 yaşında caz eğitimi almak için New York’a gitti. Kısa sürede bu âlemde kendini kabul ettirdi. Öyle ki, bir yandan kendi kurduğu üçlüyle çalarken, diğer yandan başka cazcıların projelerinin de aranan ismi oldu.

Kendi üçlüsünü 1994’te henüz 24 yaşındayken, basçı Larry Grenadier ve davulcu Jorge Rossy ile kurdu. 2005’te Rossy’nin yerini Jaff Ballard aldı ve üçlü bu haliyle bugüne kadar geldi. En tanınan albümleri, 1997-2001 yılları arasında yayınlanan The Art of the Trio isimli 5 CD’lik dizi, Day is Done, House on Hill ve Live olarak kabul edilir.

Mehldau’nun kendi üçlüsü dışında birlikte çaldığı müzisyenler ise caz dünyasının en ağır sikletleri. Birkaç örnek saymak gerekirse; ünlü saksafoncu Joshua Redman, bir başka efsane saksafoncu Charles Lloyd (ECM’den 2000’de The Water is Wide ve 2001’de Hyperion With Higgins), Miles Davis’in yadigârı ve unutulmaz fusion caz grubu Weather Report’un saksafoncusu Wayne Shorter, “gitarın dahi çocuğu” Pat Meheny. Gitarcı John Scofield, basçı Charlie Haden (Keith Jarrett’le birlikte çıkardığı yeni albümü Jasmine’i müjdeleyelim), müteveffa saksafoncu Michael Brecker (bkz: Ağustos 2009, Pilgrimage yazısı) ve basçı Christian McBride da diğerleri.

Highway Rider geçtiğimiz Mart ayında piyasaya çıktı. 2 CD’den oluşan albümde Brad Mehldau’ya eşlik eden müzisyenler; üçlüsünden Grenadier, Ballard, yukarda adı geçen Redman, bazı parçalarda alternatif veya ikinci davulcu olarak Matt Chamberlain ve bir oda orkestrası.

Joshua Redman bu köşede tanıtılmıştı (bkz: Ocak 2010, Compass yazısı). Babası Dewey Redman da çok ünlü ve Keith Jarrett’la da çalmış (Jarrett’la çalmak herkese nasip olmaz) önemli bir saksafoncuydu. Şimdilerde 40 yaşında olan Joshua da babasının izinden gitti. 1991’den bu yana muhteşem albümler yayınlıyor. Brad Mehldau ile birlikte ilk çalışması 1994 yapımı Moodwing albümüdür (Sweet Sorrow, Faith, Dialoge muhteşem). Birçok cazsever, bu albümün Redman’ın kariyerindeki en iyi çalışmalardan bir olduğuna inanır. Mehldau ve Redman geçen ay CRR’de piyano-saksafon formatında bir konser verdiler. Ön sıralarda oturan izleyiciler Redman’ın enstrümanını nasıl aynı zamanda bir perküsyon aleti gibi kullandığını da; bir yandan enstrümanını üflerken aynı esnada aldığı nefesi şişirdiği yanaklarında biriktirerek kesintisiz çalabildiğini de hayretten açılan gözlerle izleme fırsatı buldular (değil mi Tuna?). Harika bir konserdi.

Basçı Larry Grenadier, 1966 San Francisco doğumlu. Mehldau ile birlikte Pat Metheny ve Charles Lloyd projelerinde yer aldı. Mehldau’ya eşlik ettiği 5 albümlük The Art of The Trio serisi ile adını caz ustaları arasına yazdırdı. Stanford Üniversitesi, İngiliz Edebiyatı bölümü mezunu da olan Grenadier, şu sıralar kendi grubu FLY ile de çalıyor.

Davulcu Jeff Ballard California doğumlu. Çocukluğunda hafta sonları babasının çaldığı Count Basie, Ella Fitzgerald, Louie Armstrong, Sergio Mendez, Oscar Peterson’ın kayıtlarını dinlediğini unutmuyor. Profesyonel yaşamına Ray Charles’ın yanında başladı. New York’a taşınınca Kurt Rosenwinkel, Mark Turner, Brad Mehldau, Avishai Cohen (bkz: Mayıs 2010, Aurora yazısı), Larry Grenadier gibi kafa dengi müzisyenlerle tanıştı. Chick Corea’nın New Band’inde Avishai ile birlikte çaldı. Şimdilerde o da Grenadier gibi de Fly’ın üyesi.

İkinci davulcu Matt Chamberlain, 1967 San Pedro, California doğumlu. 1986’da başladığı müzik kariyerini hem caz, hem de rock alanında sürdürüyor. Ünlü rock grubu Pearl Jam’in ilk davulcusuydu.

Highway Rider, hepsi de Brad Mehldau’nun besteleri olan 15 parçadan oluşuyor. Müzisyen bu albümde, evden ayrılarak başlayan ve bütün yaşadıklarından sonra tekrar eve dönüşle sona eren bir yolculuğu anlatıyor. Albüm, çeşitli tecrübelerin yaşandığı, bazen yalnız, bazen başkaları ile birlikte yapılan uzun yolculuk esnasında görülen yerleri, hissedilen duyguları naklediyor. Bazı parça isimleri yolculuk hakkında fikir verebilir: Don’t Be Sad, At The Tollbooth, The Falcon Will Fly Again, Now You Must Climb Alone, Walking The Peak, We’ll Cross The River Together, Sky Turning Grey, Into The City...

Mehldau bu 15 parçalık yolculuğu anlatırken bazen solo, bazen saksafonla duo, bazen tek veya iki davullu, bazen oda orkestrası dâhil bütün estrümanlarla birlikte çeşitli konfigürasyonlar kullanıyor. Müzisyenin önceki çalışmaları caz veya rock motifli caz iken, bu albümde dinleyici modern akustik caz ile caza bulaşmış çağdaş klasik müzik arasında gidip geliyor. En güzel parça 9. sıradaki Cappriccio, yolculuğun zirve noktası gibi.

Mevsimlerin en güzeli bu yaz günlerinde müzikseverler de bir seyahate çıkmak isterse, bu albümü kaçırmasınlar. Kulaklarından akan müzik eşliğinde zihinsel bir yolculuğa çıksınlar. Brad Mehldau gibi usta bir müzisyenin rehberliği; Redman, Grenadier, Ballard, Chamberlain ve oda orkestrası müzisyenlerinden oluşan seyahat arkadaşları her gezgine nasip olmaz.