Yunus Emre’nin antolojisi İsrail’de en çok okunanlar arasında

Türkiye- Dünya
9 Haziran 2010 Çarşamba

İsrail’in en saygın gazetelerinden biri olan Haaretz Gazetesi geçtiğimiz hafta “Kitap Haftası” vesilesi ile özel bir kitap eki çıkardı. Ekte birçok kişiye “Sizin için en iyi kitap bu sene hangisiydi?” sorusu yöneltildi. Denis Ojalvo, Selim Amado ve Avraham Mizrahi tarafından Türkçe’den  İbranice’ye çevrilen ve şiir düzenlenmesi Aminadav Dykman tarafından yapılan Yunus Emre’nin “Aşkın aldı benden beni” adlı Sûfi şiirler antolojisi bu yılın en çok tavsiye edilen kitapları arasında yer aldı. Haaretz Gazetesi’nde Dr Ketzia Alon kitapla ilgili olarak şu makaleyi aldı:

KİTAP HAFTASI İÇİN TAVSİYE EDİLEN KİTAPLAR : Bilmişim dünya halini Terk ettim kıyl ü kâlini (“Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevla’m seni” şiirinden bir mısra)

Carmel yayınevi tarafından yayınlanan Aşkın aldı benden beni - Yunus Emre'den Sûfî şiirler antolojisi kitabı bu sene yayınlanan güzel kitaplardan bir tanesi.

Kitap takdir edilecek bir düzenle yazılmış ve şiir tercümesinin nasıl yapılması lazım geldiğine; yazara, tarihi, dinî, etnik ve coğrafi açıdan yabancı olan okura tanıtılmasına ilişkin güzel bir örnek.

Şiirler Türkçe’den tercüme edilmiş. Kitabın yazarları Denis Ojalvo, Selim Amado ve Avraham Mizrahi; şiir düzenlemesi Aminadav Dykman tarafından yapılmış.

On üçüncü yüzyılda Anadolu’da yaşayan Sûfî şair Yunus Emre zaman içinde Türkiye’nin sembollerinden bir haline gelmiş. Tanrı’ya yaklaşmayı amaçlayan mistik (tasavvufî) şiiri Türk halkının bütün kesimlerinde benimseniyor.

Konusunda öncü bir çalışma olan bu şiir seçkisinin iki dilde bir önsözü ve 60 (!) sayfalık  etraflı izahat içeren bir bölümü var. Buna ilaveten, devrin dervişlerinin hayatını betimleyen çok güzel 11 adet renkli minyatür içeriyor. 

Tasavvuf geleneği uyarınca Yunus Emre’nin şiiri, kişilerin yerleşik kesin kurallara göre iyi veya kötü olarak değerlendirilmesine karşı çıkan bir ahlakı savunuyor. Şiirlerde, insanların dış görünüşlerinin, iç dünyalarını ve vicdanlarını yansıtmayabileceği vurgulanıyor. Tasavvuf, kişinin kendi kendisini dünyadaki yaşamında imtihan ettiği bir model arz ediyor.

“Bana namaz kılmaz diyen” adlı şiirinde Yunus şöyle diyor:

Ben kılarım namazımı
Kılarısam kılmazısam

Ol Hak bilir niyazımı

Hak'tan artuk kimse bilmez

Kafir Müselman kimdürür

 

Diğer bir şiirinde ise şöyle diyor:

Ey bana iyi diyen adımı sofi koyan 

Aceb sofi mi olur hırka ile taç giyen?

Başıma taç urundum halka sofi göründüm

Dışıma hırka giydim içim bir kuru kovan


Yunus Emre, soyut bir ideale olan düşkünlükle ruh yüceliği arasında olan özdeşliği vurguluyor.

Yaşamımızdaki en anlamlı ilişkilerden bir tanesi Yaradan’la aramızda olan ilişkidir. Bu ilişki, tanıdığımız her bireyde, o bireyinin kişiliğinin niteliğine göre  farklı bir şekilde ortaya çıkıyor.

“Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevla’m seni” şiirinde  Yunus,

Derdi öküş Eyyûb ile Gözü yaşlı Ya’kûb ile
Ol Muhammed mahbûb ile çağırayım Mevlâ’m seni

Bilmişim dünya halini Terk ettim kıyl ü kâlini

Diyor.

Özetle, dünyevî işlerle fazlasıyla meşgul olan bizler boş işler peşinde koşuyoruz. 

İnsanın kendisini aşan şeyleri fark edebilme yetisi bu dünyadaki yaşamına anlam katabilir. Maalesef bu gerçeklerle ancak ölüme yaklaştığımızda yüzleşebiliyoruz.

Niye o zamana kadar bekleyelim? Yunus’un dediği gibi: Veli dahi aşk ile evvel bahara benzer. Diğer bir deyişle, Aşk yaşlılara gençlik kaynağıdır. Acaba yeteri kadar seviyor muyuz?