Finallerde büyük çekişme/ Efes Pilsen F.Bahçe Ülker

Türkiye’nin önde gelen iki basket takımı arasındaki final serisi, basketseverlere keyifli bir mücadele seyretme fırsatı sundu...

- Spor
2 Haziran 2010 Çarşamba

Efes Pilsen’in geçen senenin sonunda aklına getirdiği ‘bilet fiyatlarını arttıralım, sağdan soldan taraftar toplayalım, en azından tribün baskısı yemeyiz mantalitesiyle’, final maçlarını boş tribünlere oynanmasını sağladıklarından dolayı kınamadan bu maçları yazmak olmaz. Kendi tercihleridir, kimse bir şey diyemez ancak “Spor Kulübüme Dokunma” diye kampanya yapan bir takımın, son senelerde içine girdikleri durumları düşününce, insan duraksıyor. Tabii ki de Efes Pilsen kapatılmasın; yurdun dört bir yanında onlarca okulu var, bunca yıllık emeği, yatırımı var, Koraç Kupası, Final Four’ları var, yüzlerce oyuncu, onlarca antrenör var. Ancak bütün basketbol camiasının desteğini arkasına alan bir kulübünde, basketbolda kutuplaşmayı körükleyen değil, birleştirici bir etkisi olması lazım diye düşünüyorum.

Seri başlamadan evvel favori gerek kadro, gerek koç farkıyla Efes Pilsen gibi gözükse de ilk maç, bütün tahminleri alt üst etti. Kasun-Kaya-Charles-Thornton-Kerem beşiyle sahaya çıkan Efes Pisen’e karşı, Vidmar-Semih-Kinsey-Ömer-Ukic beşi sahadaydı. Maçın başında Fenerbahçe fastbreak sayılarıyla bir anda öne fırladı, sonra pota altını iki dakika boyunca domine eden Efes Pilsen farkı daha fazla açılmadan kapattı. Vidmar’ın 2. faulünü alıp, yerini Mirsad’a bırakmasına karşın, Ergin Ataman her zaman yaptığı acil durumlarda camı kırdı ve dört kısaya dönme hamlesini yaptı. Serinin çözüleceği yeri de böylece ilk çeyrekte görmüş olduk. Efes Pilsen’e geçen sene 2,5-0’dan şampiyonluğu kazandıran 4 kısalı sisteme karşı Fenerbahçe’nin bu kadar sürede bir çözüm bulamamış olacağını düşünmek biraz saçmalık olurdu. Nitekim Ertuğrul Erdoğan ezber bozan bir taktikle,  dört kısaya, Mirsad ve Semih/Oğuz ikilisinden biriyle oynayıp, topu da sürekli içeri indirince, Efes Pilsen’in ‘acil durum önlemini’ kesmeyi başardı. Hayatımda ilk defa Fenerbahçe’yi dokuz dakika 59 saniye boyunca üç sayılık girişiminde bulunmadığına şahit oldum. İlk 3’lük süre dolarken geldi ve Fenerbahçe ilk çeyreği 21-9 önde tamamladı. İkinci çeyreğe de Kinsey ve Mirsad’ın 3’lükleriyle başlayan Fenerbahçe 19-0’lık seri sonunda farkı 20 sayıya kadar çıkardı. Fenerbahçe’de Mirsad’ın kaşının açılıp, kenara gelmesi, Lynn Greer’ın oyuna girmesi ve faul hakkının erken dolması sebebiyle Efes Pilsen oyunu dengeledi. Fark 15 üstü olmasına rağmen, iki takımın da çok dengeli ve sakin kalması çok sık rastlamadığımız bir durumdu. İlk yarı boyunca sadece 4 tane üçlük deneyen Fenerbahçe’de Tanjevic sonrası oyun planının ve oyuncuların olumlu yönde değiştiği çok açık gözüküyordu.

İkinci yarıya iyi savunma ile başlayan Efes Pilsen farkı 10 sayıya kadar indirip 4 dakika boyunca sayı izni vermeyince; maçın kafa kafaya gelme ihtimali belirdi. Ancak Ukic ve Oğuz ile oyuna ağırlığını koyan Fenerbahçe farkın kapanmasına izin vermedi ve son çeyreğe 16 sayı farkla 60-44 önde girmeyi başardı. Efes Pilsen’in son bir hamle ile savunmadaki vidaları sıkması sonucunda Fenerbahçe 4,5 dakikaya yakın bir süre sayı atamadı, ancak savunmadaki ciddiyet ve Efes Pilsen’in düşük üçlük yüzdesi Efes Pilsen’in son bir kez ümitlenmesinin önüne geçti. Fenerbahçe son dakikalarda rölantide geçen maçı 78-62 kazanmayı bildi.

Maç sonunda istatistik kağıdına baktığımızda dikkat çeken rakamlar Efes Pilsen’in 1/15 3’lük atması, Fenerbahçe’nin buna karşı sadece 12 tane 3’lük deneyip toplamda 18 asist ile maçı bitirmesiydi…

Ertuğrul Erdoğan’ın takım üzerindeki hâkimiyeti ve oyuncuların arzusu, ikinci maç öncesi ibreyi Fenerbahçe’ye çevirmişti. Bunlara Kasun’un da sakatlığı eklenince Fenerbahçe maçı pota altından oynar ve pota altında bitirir diye düşüyorduk ki, maçın başlamasıyla yanıldığımızı fark ettik.

FENERBAHÇE’NİN ‘ÜÇLÜK’ TERCİHİ

Efes Pilsen maça ilk baştaki 5’inden tam 3 oyuncu değiştirerek başladı. Sinan-Ender-Thornton-Kaya-Shumpert beşiyle sahaya çıkan, Fenerbahçe ilk maçtaki 5’ini koruyordu. İlk maçta son çare olarak 3’lük atışlara yönelen Fenerbahçe gitmişti, onun yerine alışık olduğumuz, üçlüğe dayalı oyun geri dönmüştü. Bunda pota altını Kasun’un olmamasına rağmen çok iyi savunan Efes Pilsen’in payı çok yüksekti. Açıkçası üçlüğe dönmek Fenerbahçe için bir tercih değil, Efes Pilsen’in boyalı alan savunmasından dolayı bir zorunluluk haline gelmişti. İlk maçta sadece 12 üçlük deneyen takım bu maçta 29 üçlük denedi, ilk maçta 7 isabet bulan takım bu maç sadece 6 isabet bulabildi. Kasun’un olmadığı bir maçta, bu tercih hatası mağlubiyete yol açan en önemli faktördü.

Bütün bu verilere rağmen Ergin Ataman’ın ikinci yarıda alan savunmasına dönmesi ile Fenerbahçe maça ortak oldu ve öne fırladı. Ancak Ertuğrul Hoca bu maçı, Ergin Ataman’a uyarak bitirmeye karar verip, 4 kısaya dönünce Efes Pilsen, Fenerbahçe’nin ipini çekti. Anlaşılan Efes Pilsen ilk maçın kasetini sık sık izlerken, Fenerbahçe bunu atlamış ve kazandıkları oyun planını çoktan unutmuştu. İlk maçta gözlemlediğimiz iç-dış dengesini çok iyi kuran, penetre pastan bolca ekmek yiyen, uzunlar arası pas trafiğini çok iyi yapan Fenerbahçe bu sefer dışarıdan gelen şutlara kalmıştı. Ergin Ataman’ın takımına çok hâkim olması, Ermal’den çok iyi verim alması, Ertuğrul Hoca’nın 4 kısaya dönmesi ve Ukic ve Kinsey başta olmak üzere son çeyrekte bolca yanlış şut tercihi yapılması maçı Efes Pilsen’e getiren etkenlerdi. Sonuç olarak Efes Pilsen maçı 73-64 kazandı.

3. maç için Abdi İpekçi’ye yıl içinde Fenerbahçe Ülker maçlarına gelen toplam seyirci sayısına yakın bir kalabalık vardı. Bunu şampiyonluk arzusuna mı bağlamak gerekir yoksa takıma yeniden mi inanılmaya başlandığının bir göstergesi midir bilemedim? Fenerbahçe Ülker cephesinde bir maç önce sırf Ender’in ikili oyunlardan 11 asist üretmesine önlem alınacağı belliydi. Zaten böylesine üst seviyelerde oynanan, uzun serilerde, iki maç arka arkaya aynı stratejiye bağlı kalarak maç kazanmak mucize olur. Nitekim Efes Pilsen ikinci maçta yaptığı pick-roll’lerden bu sefer ekmek çıkaramadı ve maçı sadece ve sadece 5 tane ikilik basket ile tamamladı. İlk çeyreğe fırtına girip, hem hücumda hem savunmada maçı domine eden Fenerbahçe ilk çeyreği 27-15 önde kapadıktan sonra, maç daha dengeli bir hal aldı. Fenerbahçe ilk yarıyı da 38-27 önde kapamasına rağmen, Efes Pilsen kontrolü ele aldığını hissettirmeye başlamıştı. Savunmayı oturtan Efes Pilsen’in ateşlenmesi için hücumda ekstra bir güce ihtiyacı vardı. 3. çeyrekte atılan 3’lükler girmeye başlayınca, Efes Pilsen son çeyreğe 55-53 önde girdi. Maçta heyecan son anlara kadar devam etti. Efes Pilsen 12/26 3’lük atması ve savunmayı bırakmaması maçın erken kopmasının önüne geçti. Geldiğinden beri en kötü performansını sergileyen Ukic ise kritik anlarda yaptığı katkıyla Fenebahçe Ülker’in son 12 saniyeye 72-70 önde girmesini sağladı. Son hücumda topu Charles Smith’e vermektense Ender’e teslim eden Efes Pilsen ise mağlubiyete davetiye çıkardı. Mirsad’ın Ender’e yaptığı blok seride durumu 2-1’e getirdi.

DÖRDÜNCÜ MAÇTA KONSANTRASYON EKSİKLİĞİ

4. maça Fenerbahçe-Bursaspor maçından sonra tutuklanan taraftarları protesto ederek başlayan tribünler bir türlü oyuna konsantre olamadı. Aynı konsantrasyon eksikliği Ertuğrul Erdoğan ve oyuncularda da olunca fark 25. dakikada 17 sayıya kadar çıktı. Koç oyundan o kadar kopuktu ki, televizyon molası olmasa, mola alacağı bile şüpheliydi. Televizyon molasından sonra tam saha baskıya başlayan Fenerbahçe Ülker, Efes Pilsen’in yaptığı basit top kayıplarıyla hafif hafif hareketlenmeye başladı. Bu hareketlenme, parkeden tribünlere de sıçrayınca, önlenemez bir Fenerbahçe kasırgası başladı. Ömer Onan ile başlayan kasırga, 4. çeyreğin başında Emir ile hız arttırdı ve son olarak da Greer’ın devreye girmesiyle galibiyete dönüştü. Greer-Emir ikilisi son çeyrekte 23 sayı üreterek, Efes Pilsen’in ipini çekti ve maçı 85-79 kazandı. Fenerbahçe maçın son 15 dakikalık süresinde 45-22’lik bir skor yakaladı. İlk 25 dakika sadece 40 sayı atabilen takımın son 15 dakikada 45 sayı atması cidden kolay kolay karşılaşabileceğimiz bir olay değil. Efes Pilsen’in iki tane çok deneyimle oyun kurucusu ve aktif rotasyonda dripling seviyesi presten çıkmaya yetmeyecek sadece iki oyuncusu (Kaya ve Ermal) olmasına rağmen baskı karşısında bu kadar paniklemesini anlamak mümkün değil.