Mahler’i sevmeyi öğrenmek

Rina ALTARAS- Rubi ASA
5 Mayıs 2010 Çarşamba

Klasik müzik dünyasında en az Beethoven veya Brahms kadar iz bırakan; Avusturyalılar arasında bir Bohemyalı, Almanlar arasında bir Avusturyalı ve tüm dünyada bir Yahudi olarak, kendini derin bir hüzünle “3 kez evsiz” şeklinde tanımlayan Gustav Mahler’in 2010 yılında 150. doğum yıldönümünü kutluyoruz, 2011 yılında da 100. ölüm yıldönümü ile anmaya devam edeceğiz. Bu ayki Diyapazon köşesinde Mahler’i mercek altına almaya, arşivinizin olmazsa olmaz Mahler kayıtları için ufak bir rehber oluşturmayı hedefledik. 

1971 yılında İtalyan gerçekçilik akımının en önemli yönetmeni Luchino Visconti, Thomas Mann’ın romanı ‘Venedik’te Ölüm’ü sinemaya uyarlayarak sinema tarihinin kült filmlerinden birini yarattı. Filmin soundtrack’i, Mahler’in 5. Senfonisi’nin Adagio’su ile popüler kültürün bir parçası olarak, geniş kitlelerin de tanıdığı Gustav Mahler, 7 Temmuz 1860’ta o sıralar Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun bir parçası olan Bohemya’da, bir han işletmecisinin 14 çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Beethoven, Schubert, Liszt, Wagner, Bruckner ve Brahms’ın uzantısı bir geç romantik besteci olarak Avusturya-Alman klasik müzik ekolünde 19. yüzyılın romantizmi ile 20. yüzyılın modernizmi arasında köprü görevi gördü. Ömrü boyunca orkestra şefi olarak hakkı teslim edilen Mahler’in eserleri uzun bir süre, özellikle Nazi döneminde Avrupa’da yasaklanmaları sebebiyle, unutuldu. 1945’ten sonra tekrar keşfedilen Mahler’in müziği 21. yüzyılda da en çok seslendirilen ve kaydı yapılan müzik eserleri arasında özel yerini koruyor.

4 yaşında ‘harika çocuk’ olarak keşfedilen küçük Mahler, 1878 yılında Viyana Konservatuarı’ndan mezun oldu. Avrupa’nın yükselen opera ve tiyatrolarında şeflik yaptıktan sonra 1897 yılında 10 yıl boyunca yöneteceği Viyana Operası’nın başına geldi. Her ne kadar Mahler bu göreve gelebilmek için Yahudilikten Hıristiyanlığa geçtiyse de, bu 10 yıl boyunca düzenli olarak antisemit basın tarafından saldırıya uğradı, rahatsız edildi. Ancak yaratıcı prodüksiyonları ve müzikal performans standardını yukarı çekmekteki inadı, onun dünya çapında özellikle Wagner ve Mozart operalarında uzman bir şef olarak ün salmasını sağladı. Daha sonra kısa bir süre New York Philharmonic’i ve Metropolitan Opera’yı da yönetti. Mahler’in izini süren besteciler Arnold Schönberg, Alban Berg ve Anton Webern ikinci Viyana okulunu oluşturdular. Mahler’den ciddi anlamda etkilenen diğer ülkelerin 20. yüzyıl bestecileri arasında Aaron Copland,  Dimitri Şostakoviç, Luciano Berio, Benjamin Britten, Kurt Weill yer alıyor.

Mahler, Sibelius’a senfoninin dünya gibi olmasına ve her şeyi kucaklaması gerektiğine inandığını belirtmiş. Bu inancına sadık kalarak Mahler gerek şarkılarına gerekse senfonilerine çok farklı kaynaklardan öğeler katmıştır: doğayı ve köy hayatını aktarmak üzere kuş sesleri, inek çanları kullanmış, kaybolmuş çocukluğunun anılarını sokak melodileri ve halk danslarında yaşatmıştır. Yaşam kavgasını ise karşıt ruh halleri ile betimlemiştir.

1902 yılında o yılların Viyana’sının en güzel ve marjinal genç kadınlarından 22 yaşındaki Alma Schindler ile hayatını birleştirerek, çalkantılı sayılabilecek bir evliliğe adım attı. Bu evliliğinden olan iki kızı Maria ve Anna, 1907 yılında dinlenmek üzere gittiği Maiernigg’te difteri ve kızılcığa yakalandı. Her ne kadar Anna hastalığı atlattıysa da küçük Maria yenik düştü. Mahler kızının kaybından sonra hiçbir zaman tam olarak iyileşemedi. ‘Kindertoten Lieder’ bu yaşanmışlığın ürünüdür.

Mahler 1910 yılının sonlarına doğru New York’ta hastalanmaya başladı. Nisan ayında Paris Neuilly’de tedavi görmeye başlamasına rağmen iyileşemedi. Trenle 11 Mayıs’ta Viyana’ya Löw Senatoryumu’na transfer edildikten sonra 18 Mayıs 1911’de 50 yaşında bu dünyadan göçtü.

Mahler’in yaratımı üç temel periyotta gerçekleşmiştir

1. İlk dört senfoni, ‘Lieder eines fahrenden Gesellen’ ve ‘Des Knaben Wunderhorn’ şarkı döngüleri. Bu periyodun eserlerinde şarkılar ve senfoniler birbirleriyle ilintili olup, iç içe geçmiştir.

2. Beşinci, altıncı ve yedinci ses içermeyen, enstrümantal senfoniler, ‘Rückert Lieder’, ‘Kindertotenlieder’, ‘Des Knabenwunderhorn’un iki farklı versiyonu bu dönemin ürünleridir.

3. ‘Das Lied von der Erde’, dokuzuncu ve bitmemiş onuncu senfoni Mahler’in ölümle yüzleştiği kişisel deneyimini aktardığı kısa final döneminin yapıtlarını oluşturur. Bu eserlerin hiçbiri Mahler hayattayken seslendirilmedi.

 

***

Müzik dünyasında orkestra şefi olarak ün kazanan, 1888’de Budapeşte Kraliyet Orkestrası,1891’de Hamburg Orkestrası, 1897’de Viyana Operası ve 1907’de New York Metropoliten Operası şefliklerini yapan Gustav Mahler’in ( 1860–1911)  bestelerinin özellikle senfonilerinin yorumlanması her orkestra şefinin hayal dünyasını süsleyen bir ütopyadır.

Bu eserlerin  Mahler’i nasıl ve ne kadar yansıtabildiği, bestecilik niteliklerini ne kadar kendi arzusu şeklinde ön plana çıkardığı halen günümüzde tartışılır haldedir. Mahler yaşadığı dönemden çok, yüzyılımızın ancak ikinci yarısından sonra müzikseverlerce tanınmaya başlandı. Onun özellikle senfonilerinde olayları değil de yaşam ve ölüm korkusunu, insanların yalnızlıklarıyla kuşkularını ve doğayı anlamanın zorluğunu orkestranın geniş olanaklarını araştırarak sunmaya çalıştığı görülür.

Yahudi kimliğinin yaşamındaki yeri ve ailesel dramlarını anlayan, onların  eserlerindeki izlerini en iyi gören algılayan ve yorumlayan orkestra şefleri de Yahudi şeflerden olmuştur.

Leonard Bernstein, Eliahu İnbal,Lorin Maazel bu alanda en bilinen ve  aranan orkestra şefleri arasındadır.

Her ne kadar Georg Solti kayıtları Mahler’i en iyi anlatan kayıtlardan sayılsa da diskografisini tümüyle kaydeden besteciler, Bernstien, İnbal ve Maazel’dir.

Bunlar içinde en keyifle dinlediğim ve yorumundan Mahler’i en iyi ifade edebilen şefin benim için Lorin Maazel olduğunu sanıyorum. Sony Classicall; Wiener Philharmoniker ile ve Lorin Maazel yönetiminde neredeyse tüm eserlerini kaydetmiştir. Mutlaka temin edilmesi ve kaçırılmaması gerekli İki kaydın üzerini özellikle çizmek istiyorum, Friedrrich Rückert’in şiirlerinden oluşan ve Mezzo Soprano Agnes Balsta’nın seslendirdiği Wiener Philharmoniker’i yöneten Lorin Maazel’li Kindertotenlieder  ( Ölü Çocuklar için Şarkılar ) ile Leonard Bernstein yönetimindeki New York Filarmonik’in Soprano Reri Grist’e eşlik ettiği 4. Senfonidir.