“Clarinetwork: Live at The Village Vanguard”

İsrailli yazar Amos Elon, 2002’de yayınladığı The Pity of It All adlı kitabında 1743-1933 yılları arasında Alman Yahudileri’nin öyküsünü anlatır. Türkçe’ye de Çöküşe Tırmanış (Gözlem, 2005) adıyla çevrilen kitap zamanının ünlü düşünürü Moses Mendelssohn’un çocuk yaşta Berlin’e girmesiyle başlar, bir başka ünlü düşünür Hannah Arendt’in II. Dünya Savaşı arifesinde Berlin’den kaçmasıyla sona erer.

Dani ALTARAS
15 Eylül 2010 Çarşamba

Kitap şöyle biter: “...Bir çember kapanıyordu.Hannah Arendt’i taşıyan tren Berlin’den ayrıldı ve inişli çıkışlı kırsal bölgeden geçerek güneye, iki yüzyıl önce Aydınlanma Almanya’sında şöhret ve servete uzanan yolda ilerleyen çocuk Moses Mendelssohn’un yaya olarak geldiği istikametin aksi yönüne doğru hızlandı.”

 Son yıllarda New York caz sahnelerini kasıp kavuran İsrailli klarnetçi Anat Cohen’in, Yahudi asıllı Amerikalı klarnetçi Benny Goodman’dan etkilendiğini okuyunca insanın aklına yukarıdaki satırlar geliyor. Şu farklarla ki, bu kez durum hüzünlü değil, tam aksine keyifli ve gelişmeler kapanan bir çemberi değil, New York’ta İsrailli caz müzisyenlerinin sayısının hızla artmasına paralel üstel (eksponansyel) bir eğriyi andırıyor.

Asıl adı Benjamin David Goodman olan Benny Goodman Amerikan müzik aleminde aynı zamanda ‘Swing’in Kralı’, ‘Klarnetin Piri’ ve ‘Profesör’ olarak da tanındı. 1909’da Chicago Illinois’de Rusya İmparatorluğu’ndan göç eden on iki çocuklu fakir bir ailenin dokuzuncu çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası David Goodman Varşovalı bir terzi, annesi Dora Rezinski ise Litvanyalıydı. Küçük Goodman’ın müzikle tanışması on yaşındayken babasının kendisini Kehelah Jacob Sinagogu’nda müzik derslerine yazdırmasıyla başladı.

Goodman özellikle 1930’larda big band’ıyla, çağdaşları Glenn Miller, Tommy Dorsey gibi marka isimlerle birlikte tanındı. 1938 New York, Carnegie Hall konseri bazı yorumcular tarafından, ‘tarihin en önemli caz ve popüler müzik konseri’ olarak tanımlandı, çünkü bu, “cazın gün yüzüne çıkarak saygın müzikler arasına girmesini sağladı.” Goodman’ı büyük yapan bir başka özelliği, Amerika’da ‘ayırımcılık’ döneminde orkestrasında farklı ırktan müzisyenlerin yer almasıydı.

Anat Cohen’in ünlü bir klarnetçi olarak Benny Goodman’la kesişecek macerası Goodman’dan yaklaşık üç çeyrek yüzyıl sonra başlayacaktı.

Tel Aviv’de dünyaya gelen Anat, saksafoncu abisi Yuval ve yine New York’un aranan trompetçisi küçük kardeşi Avishai (akraba olmamalarına rağmen basçı Avishai Cohen ile aynı ismi ve soyadını taşıması ne tesadüf) ile birlikte büyüdü. Klarnet çalmaya 12 yaşında başladı. 16’sında tenor saksafon çalmayı da öğrendi. Prestijli Telma Yelin Sanat Lisesi’nin caz bölününen mezun olduktan sonra askerlik görevini ordu bandosunda tenor saksafon çalarak tamamladı.

1996’da Boston’daki Berklee College of Music’e kaydoldu ve burada tekrar klarnete yöneldi Tatil dönemlerinde New York’a giderek dünya müziği ile mainstream cazı harmanlayan çağdaş müzisyenlerin havasını soludu. Boston’da bulunduğu zamanlarda ise Afro-Küba, Arjantin, klezmer ve çağdaş Brezilya müzikleri yapan gruplarla çaldı. Bütün bunların sonunda New York’a taşındığında iş bulması hiç de zor olmadı. Village Vanguard, Iridium, The Jazz Gallery, San Francisco Yoshi’s kulüpleri; JVC, Chicago, Monterey ve Montreal Jazz Festivalleri bunlardan en önemlileri. Temmuz 2007’deki Village Vanguard performansı, ilk kadın üflemeli enstrümantalist ve ilk İsrailli grup lideri olmasıyla tarihi bir konserdi.

Anat Cohen’in grup lideri olarak albüm kariyeri 2005’te Place and Time ile başladı. 2007’de Noir (La Comparsa, standard Carnaval De Sao Vicente, Cry, Ingenuo muhteşem parçalar), Poetica (Agade Yapanit, Hofim, La Chanson Des VieuxAmants, Quando Eu Me Chamar Saudae, La Casa Del Liano, Nigunim harika parçalar) ve iki kardeşi ile birlikte 3 Cohens: Braid albümlerini yayınladı. O yıl The Washington Post, “Cohen en parlak ve en özgün genç müzisyenlerden bir olarak çıktı ve cazın sözlüğünü kendine özgü bir vurgu ile genişletti,” diye yazarken saygın DownBeat, “Noir’ın bir klasik olabileceğini” ve “Anat’ın klarnetteki görkemli tonlamasının ve zorlamayan zerafetinin kendisini zirveye taşıyabileceğini” duyurdu. The Jazz Journalists Association Anat’ı 2007-10 arası dört yıl üst üste yılın klarnetçisi seçti.

2008’deki Notes from The Village’dan sonra sıra, Haziran 2009’da, Benny Goodman’ın 100. doğum yıldönümü anısına New York’un en ünlü caz kulübü Village Vanguard’da ‘Benny Goodman and Beyond’ adıyla verdiği bir haftalık konser programına geliyor. Kendisine piyanoda Benny Green, basta Peter Washington ve davulda Lewis Nash eşlik ediyor ve konser albümü Nisan 2010’da Clarinetwork: Live at the Village Vanguard adıyla yayınlanıyor.

Albümde yedi parça var. Açılış parçası Sweet Georgia Brown bütün müzisyenlerin ustalıklarını sergiledikleri hızlı bir parça. İkinci sıradaki Lullaby of The Leaves’de Anat klarnetiyle hızlı bir rüzgarda savrulan yaprakları betimliyor. Ardından Green ve Washington’dan harika piyano ve bas soloları. Üçüncü St James Infirmary muhteşem bir blues parçası ve Cohen kelimenin tam anlamıyla döktürüyor. After You’ve Gone önce Cohen’in, sonra Green’in hızlı çalma yeteneklerini gözler önüne sererken sonlara doğru Nash’den nefis bir davul solosu geliyor. St Lois Blues klarnetin bluesa ne kadar yakıştığını gösteriyor. Body and Soul, hızlı parçalardan yorulan izleyiciyi dinlendiren güzel bir balad. Son sıradaki What a Little Moonlight Can Do, müzisyenlerin dinleyicilere veda ederken Benny Godman’ın anısını yad eden eski caz müziklerini anımsatan bir parça.

Moses Mendelssohn yüzyıllar önce düşüncede bir yol açmıştı ve ardından Heineler, Kafkalar, Freudlar, Marxlar ve Hannah Arendler gelmişti. Benny Goodman da geçen yüzyıl başında cazda klarnetiyle bir yol açtı. Belli ki genç Anat Cohen bu yolun çağdaş yolcusu. Yolu açık olsun...

75. yılını kutluyan caz kulübüThe Village Vanguard

Günümüzde cazın merkezi New York ve buradaki caz kulüpleridir. Amerika’da içki yasağının hüküm sürdüğü dönemde Harlem’de, 1920 ile 1940 yılları arasında, Fletcher Henderson, Duke Ellington, Count Basie, Bessie Smith, Cab Calloway, Ella Fitzgerald, Louis Armstrong, Dizzy Gillespie, Nat King Cole, Billie Holiday gibi efsanelerin sahne aldığı, müzisyenlerinin hemen hepsi siyah olmasına karşın sadece beyazların girebildiği, nice filme konu olmuş ünlü Cotton Club günlerinin üzerinden yıllar geçti. Artık ne içki yasağı kaldı, ne siyah-beyaz ayırımı. Ama caz kulüplerinin New York ve Manhattan’daki ağırlığı değişmedi.

Bu kulüplerden birkaçını saymak gerekirse, The Village Vanguard, Birdland, The Blue Note, Iridium Jazz Club, The Jazz Standard öne çıkar. Buralar cazseverler için neredeyse birer mabet mertebesindedir. Bunlardan 1935’te kapılarını açan The Village Vanguard bu yıl 75. yılını kutluyor.

The Village Vangurd, Grenwich Village’da bir bodrum katındadır ve tuhaf bir geometrik yapıya sahiptir. İlk yıllarında beatnik müziğe daha çok yer verir, caz ise programların küçük bir bölümünü oluştururdu. Daha sonraları şiir okumaları, komedi ve kabare showları ve Leadbelly, Pete Seeger, Harry Belafonte (annemin adını taşıyan Matilda şarkısı ne güzeldir) gibilerinin folk müzik performansları öne çıkmaya başladı. Nihayet 1957’de kulübün sahibi Max Gordon, kulübün politikasını sadece caz olarak belirledi.

Kulüp kristal berraklığındaki akustiği ve burada çalan caz efsanelerinin fotoğraflarının süslediği duvarlarından tavanındaki – yakıcı basçı Charles Mingus’un eseri olduğu iddia edilen – deliğe kadar tarih kokmasıyla ünlüdür. Burada çalan müzisyenlerin listesi, neredeyse gelmiş geçmiş bütün caz büyüklerinin listesi ile aynıdır: Thelonious Monk, Sonny Rollins, Miles Davis, Art Blakey, Max Roach (geçen hafta yaşama veda eden şarkıcı ve artist Abbey Lincoln’un baterist kocası), Bill Evans, John Coltrane ve daha niceleri... İsrailli kadın klarnetçi Anat Cohen’in son albümü Clarinetworks de geçtiğimiz Nisan ayında, burada dörtlüsü ile verdiği konserin kaydıdır.

1966’dan itibaren Thad Jones/Mel Lewis Orkestrası her Pazartesi akşamı bu mekânda çalmaya başladı. Bugünlerde bu geleneği Vanguard Jazz Orkestrası sürüdürüyor. Diğer akşamlar farklı topluluklar ve müzisyenler sahne alıyor. Yıllar boyunca caz tarihinin en ünlü canlı albüm kayıtları burada yapıldı. Örneğin, büyük piyanist Bill Evans Trio’nun Sunday at the Village Vanguard, efsane saksafoncu John Coltrane’in Live at the Village Vanguard ve yine saksafoncu Sonny Rollins’in A Night at the Village Vanguard kayıtları.

Kulübün kurucusu Max Gordon 1989’da yaşama veda etti ve o zamandan beri şimdilerde 87 yaşında olan karısı Lorraine işi sürdürüyor. Kendisini yakından tanıyanlar Lorraine’in kuru bir mizah anlayışı ve kaba tavrıyla ünlü olduğunu ama varlığının kulübün caza adanmış atmosferinin korunmasında çok önemli bir rol oynadığını söylüyor. Eğer yüksek sesle konuşur veya flaşlı bir fotoğraf çekerseniz, size bağırması muhakkakmış.

Bir yıldönümü kutlama yazısı en iyi nasıl bitirilir? Tabii ki, daha nice yıllara dilekleriyle. Ve her cazsever The Village Vangurad’da canlı bir performans izlemesi temennisiyle.