Dublin’de Yahudi olmak

Türkiye’den kilometrelerce uzakta, Avrupa’nın diğer ucunda Yahudi yaşantısı nasıl, merak ettiniz mi hiç? 2. Dünya Savaşı’na komşuluk etmiş, ekonomik buhranlar geçirmiş bir ülke olan İrlanda’dan, günümüz Yahudi yaşamına dair ufak ipuçları…

Yaşam
25 Ağustos 2010 Çarşamba

Cem ile nişanlandıktan sonra İsrail’den Dublin’e kendisinin yanına yaşamaya ve çalışmaya geldim. Zorluk ve yabancılık çekmeyeyim diye Cem, Yahudi mahallesinde ben gelmeden bize bir daire tutmuştu.

Şansımıza kapı komşumuz Iris adında 70 yaşlarında Yahudi bir bayan çıktı. Kendisi hemen bizimle ilgilenmeye başladı ve zamanla benim buradaki ilk arkadaşım oldu… İşe başlamadan önce bir gün, evde canım sıkılıyordu. İris kapımı çaldı ve bana zaman ayırabileceğini söyledi. Bir Yahudi’nin gözüyle Dublin’i tanıtmak istediğini söyledi. Hatta bana James Joyce’un Ulysses adlı kitabındaki Leopold Bloom adlı başkahraman gibi bir gezinti olacağına söz verdi.

Hemen hazırlandım ve kendimi Iris’in son model arabasında buldum. Iris Rosenberg’nin ailesi Manchester, İngiltere’den gelmiş. Amcası, İrlanda’nın ekonomisi kötü olduğu 1930’lu yıllarda bir meslek edinmek amacıyla Amerika’ya gitmiş. Döndüğünde İrlanda’ya kuru temizlemeciliği getiren ilk kişi olmuş. Halen dükkânları oğlu tarafından işletiliyor. 1990’lara kadar on dört tane New Yorker adlı kuru temizleme dükkânları olmuş.

İlk durağımız Dublin’in güneyindeki Portobello bölgesi veya diğer ismiyle Little Jerusalem (küçük Kudüs) idi. Bu bölgedeki Yahudiler 19. yüzyıldan başlayarak çoğunlukta Almanya, İngiltere ve Rusya’dan gelmişler. Dublin‘de 1904 yılında tahmini olarak 4800 kişi yaşıyormuş, 1940’larda ise bu sayı tahminen 5500 kişiye çıkmış. Çoğu Yahudi İrlandalı 1960’lardan sonra İsrail’e, İngiltere’ye ve Amerika’ya göç etmişler. Şu an ise Yahudi cemaati 2000 kişiyi geçmiyor ve çoğu cemaat üyelerinin yaşı ilerledi. Bugün, ne yazık ki Yahudi cemaati İrlanda gençleri için pek canlı bir cemaat teşkil etmiyor ve çoğu kişi üniversiteye gitmeden ülkeyi terk ediyor. Bu durum aslında cemaat için büyük bir sorun ve kayıp teşkil ediyor.

19. ve 20. yüzyılın ortasına kadar, çoğu Yahudi esnaflık, terzilik ve İrlanda’nın Katolik bir ülke oluşundan dolayı ticaret ve para ile ilgili işlerde çalışmışlar. Little Jerusalem’de oturanlar yalnızca Yahudi değilmiş, aynı zamanda burada Katolik İrlandalılar da oturuyormuş. Hatta Yahudi esnaflarını tercih edip ekmeği Bretzel (hâlâ bu fırını bulabilirsiniz) fırınından almayı seviyorlarmış. Küçük Katolik çocuklar (Şabat Goyları) ise Şabat’da Yahudilere yardım edip harçlıklarını çıkarıyorlarmış.

Burada yaşayan Aşkenazlar 1890’larda Avenue Bloomfield’de bir hastane, National Zion, Talmud Torah okulu ve daha sonra İrlanda Milli Bakanlığına bağlı Stratford adlı okulu kurmuşlar. Bunlara ek olarak 1917 yılında Walworth Road adlı bir sinagog inşa etmişler.

Walworth Road Sinagogu burada çok önem taşıyor. Çünkü İsrail’in altıncı Devlet Başkanı Haim Herzog’un babası Yitzhak HaLevi Herzog, bu sinagogda ilk olarak hazan olarak görev yapmış. HaLevi Herzog 1921-1936 yılları arasında da İrlanda’nın Hahambaşı olmuş. 1984 yılında artık pek kullanılmayan sinagogun bir müze olmasına karar verilmiş. Müzenin açılışını da oğlu Haim Herzog yapmış.

Portobello’da yaşayan Yahudiler, İrlandalılar gibi spora da merak sarmışlar ve Makabi adında kendi spor kulüplerini kurmuşlar. Hatta gece kulüpleri bile varmış. O zamanlar İrlanda’da yaşayan Yahudiler hem dinlerine ibadet ederek ve hem de sosyal hayatlarını devam ettirerek yaşabiliyormuşlar. Bugün, Kaşer ürünler yalnızca İngiltere’den geliyor ve şehrin yalnız bir süpermarketinde isteyenlere satılıyor. Asıl ilginç olan ise, Kaşer etin fiyatının süpermarketlerde bulabileceğiniz normal ürünler ile neredeyse aynı fiyat olması.

 

SAVAŞ SIRASINDA İRLANDA YAHUDİLERİ

Bu arada başka bir merak edilen soru İkinci Dünya Savaşı sırasında İrlanda’daki Yahudilere ne olduğudur.

Bilindiği gibi İrlanda, İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldı. Yahudilere ne karşı gelmiş ne de onlara yardımcı olmuştur. Örneğin 1940’larda Yahudilerin İrlanda’ya göçleri teşvik edilmemiş ve hatta çoğu zaman da başvuruları geri çevrilmiş.

Şehir turundaki ikinci durağımız ise Terenure’deki Holokost Anıtı oldu. Anıt Terenure’deki Ortodoks sinagogun hemen yanında yer alıyor. Dublin’de, şu an yalnızca üç tane sinagog faaliyette. En önemlisi Terenure’deki Ortodox Hebrew Congregation ve Liberal Knesset Orah Hayim Sinagogları.

Tam sinagogun bahçesinde gezerken, uzun boylu ince bir adam yanımıza geldi; sakalı uzundu, simsiyah giyinmişti. Bize gülümseyerek kendini tanıttı; Ortodoks sinagogunun baş hahamı Lubavitch. Aslında dine çok yakınlığım olmamasına rağmen nedense Rabbi Lent’in Şabat yemeği davetini Cem’e sormadan hemen kabul ettim.

Cem ile o cuma sinagogdan sonra hahamın evine gittik; eşi ve beş çocuğuyla tanıştık. Duadan sonra dünyanın değişik yerlerinden İrlanda’ya tatile gelmiş olan Yahudilerle o güzel yemekleri paylaştık ve şarkılar söyledik. Aslında farkında olmadan Cem ile çok mutlu olmuştuk. Kendimizi ilk kez evde hissetmiştik; bizi biz olduğumuz için anlayan birileri vardı.

 

SİNAGOGDA ŞABAT

Haham ertesi gün için bizi sinagoga çağırdı. Bu sefer gerçekten de fazla gelmişti ama Haham’a hayır diyemedik. Ertesi sabah saat 9 gibi sinagogdaydık. Ben yukarı çıktım ve ne göreyim; inanılmaz şık kadınlar vardı. Cumartesi günleri Bar-mitzva olmadığını bildiğimden kadınların bu şıklığını merak etmeye başladım. Hepsi özenle giyinmiş ve hazırlanmışlardı;  hepsinin üzerinde tayyör ve şapkalar vardı. O kadar güzel renkler içine bürünmüşlerdi ki bunu bizzat görmek gerekliydi. Ben de içimden o gün pantolon giymemiş olduğuma dua ettim. İki saat sonra dua bittiğinde çok güzel bir kahvaltı sunuldu. Iris Rosenberg yanıma geldi ve bu cemaatteki bayanların sinagoga gittikleri günlerde en güzel kıyafetlerini giyip birbirleriyle yarıştığını söyledi.

Aradan birkaç hafta geçti ve bu sefer biz kendiliğimizden cuma akşamı Haham Lent’a gitmek istedik. Her gittiğimizde yeni şeyler öğreniyor, kendimizi daha iyi hissediyorduk. Aslında güzel olan Rabbi Lent’in ve eşinin bizi hiç eleştirmemeleri ve bize bir şeyleri empoze etmeye çalışmamaları oldu. Bazen yalnızca çekirdek aile olduklarında da gitmeye başladık ve daha derin konular tartışmaya başladık. Zamanla Cem ve ben Haham’a ve ailesine yakın hissettiğimizi fark ettik. Cem ile evlenmeye karar verdiğimizde, bizi Dublin’de Rabbi Lent’in evlendirmesini istedik…

Artık bunu da başka zaman anlatmak üzere…

Yasemin YAEŞ M.KOHEN

 

Dublin’deki Yahudi yaşantısına dair daha fazla bilgi için

Dublin Yahudi Müzesi

www.eecs.tufts.edu/~zblocker/ijm/

Dublin Yahudi Cemaati

www.jewishireland.org/