Terörizm karşısında etik değerlere sahip çıkabilmek

İsrail, Goldstone Raporu’na cevap niteliği taşıyan, ‘Gazze Operasyonu İncelemeleri; II. Güncelleme’ adlı raporu BM’e sundu. Rapor incelendiğinde İsrail’in karşılaştığı etik çıkmazları çözmede ahlaki değerlere verdiği önem görülüyor

İrving BARUH Dünya
11 Ağustos 2010 Çarşamba

İsrail, Goldstone Raporu’na cevap niteliği taşıyan, ‘Gazze Operasyonu İncelemeleri; II. Güncelleme’ adlı raporu, Birleşmiş Milletler’e sundu. İsrail Dışişleri Bakanlığı web sitesinde İngilizce olarak yayınlanan 40 sayfalık rapor incelendiği takdirde, İsrail’in sık sık etik çıkmazlarla karşılaştığı ve İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF) ahlaki değerlere verdiği önem anlaşılıyor.

Al-Maqadmah Cami hadisesi, raporda iyi bir örnek olarak yer alıyor. 3 Ocak 2009’da, Beit Lahiya’da, İsrail Savunma Kuvvetleri’ne ait bir roketin cami girişine isabet etmesi sonucu Filistinli siviller hayatlarını kaybetti. Bu olayın ardından Yargıç Richard Goldstone’un hazırladığı Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu Delil Tespit Raporu, İsrail’i savaş suçu işlemekle suçladı. İsrail Savunma Bakanlığı, yaptığı incelemelerin ardından füzenin, İsrail’in güneyine Kassam roketi ateşleyen iki teröristin tespit edilmesinin ardından fırlatıldığını açıkladı.

Bazı durumlarda, beklenmedik etkenlerin bir araya gelmesiyle talihsiz kazalar kaçınılmaz olabiliyor. Çünkü her operasyon, bir saatli bombaya müdahale etmeye benziyor.

Al-Maqadmah Cami hadisesinde, hastane yakınlarındaki bir binadan Kassam roketi ateşleyen iki teröristin, İsrail sivillerine yönelik yeni bir saldırı düzenlemeden etkisiz hale getirilmeleri gerekiyordu.

Operasyonu onaylamakla sorumlu olan yetkili IDF subayları, teröristlerin görüldüğü binada hiç minare olmadığı için orasının bir cami olduğunu bilmiyorlardı. Fırlatılması onaylanan füzenin o anda tedarik edilememesinden dolayı, teröristlerin kaçabileceğinden endişelenip daha etkili bir füzenin kullanılmasına onay veren iki subay cezalandırıldı. Verilen onayın ardından, füzenin fırlatılmasına saniyeler kala binanın bir cami olduğunu fark etmesine rağmen, operasyonu durdurmak için herhangi bir girişimde bulunmayan bir yüzbaşı, bu davranışından ötürü ağır bir şekilde cezalandırıldı. Bu yüzbaşı askerlik yaşamı boyunca, hayati önem taşıyan kararların verilmesini gerektirecek hiçbir olayda yönetici olarak görev alamayacak.

47 cezai soruşturmadan sadece bir tanesi olan Al Maqadmah Cami olayı, İsrail Devleti’nin teröre karşı verdiği mücadelede içinden çıkılması imkânsız ve değer yargılarını son derece zorlayan durumlar ile karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Hamas, Gazze halkını kalkan olarak kullanıp sivil nüfusun yoğun olduğu bölgelerden roket fırlatırken, İsrail saliseler içinde son derece zor kararlar vermek zorunda kalıyor.

Gazze’de konumlanan Hamas’a karşı düzenlenen füze saldırılarında istenmeyen sivil halk ölümleri kaçınılmaz, ancak herhangi bir müdahalede bulunmamak da İsrail halkını, Hamas’ın Kassam roketlerine ve havan ateşine maruz bırakmak anlamına geliyor. Yerleşim alanlarında konumlanan Hamas’a uzun menzilli füze fırlatmak ise; İsrail askerlerinin hayatları pahasına, oldukça tehlikeli olan bu bölgelere girmelerini gerektiren operasyonları düzenlemekten kurtarıyor, ancak sivil ölümlerin artmasına olanak veriyor.

İsrail Devleti’nin, bu tip ikilemlere kolay cevaplar bulması mümkün gözükmüyor. Ancak bir devlet olarak her zaman kendi vatandaşlarına daha fazla önem vermesi oldukça doğal olarak nitelenebilir. Irak ve Afganistan’da birlikleri bulunan, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya ve diğer batılı ülkelerin, değer yargılarının bu kadar zorlanmadığı birçok durumda bile daha farklı davranmadıkları açıkça görülüyor.

İsrail Devleti, sürekli yeni boyut kazanan bu savaş sürecinde, her zaman gelişme imkânı olduğunu biliyor ve sivil kayıpları azaltmak için devamlı çaba sarfediyor. Orduda, en alt seviyeden en üst seviyelere kadar her birimde, insani meselelerden sorumlu subayların görevlendirilmeleri ve yakın zamanda beyaz fosfor kullanımının yasaklanması bu çabalara örnek olarak gösterilebilir.

Demokratik bir devlet için, etik doğruları mükemmel bir şekilde uygulamak, tam anlamıyla gerçekleşebilmesi olanaksız bir hedef gibi gözüküyor. Ne var ki İsrail Devleti, “hedefe ulaşmak adına bilinen savaş yöntemleri dışında her yolu meşru saydığı için başa çıkılması imkânsız gözüken terörizme” karşı giriştiği savaşta, tüm zorluklara rağmen demokratik devletlerin dürüstlük ilkelerinden ödün vermeden başarılı olabileceklerini kanıtlıyor. İsrail Savunma Kuvvetleri’nin Al Maqadmah Camisi olayını ele alış şekli, olayın başlangıcından sonuna gelişen her detayı incelemesi de bu gerçeğin altını çiziyor.

Der: İrving BARUH

23 Temmuz 2010 tarihinde Jerusalem Post’ta yayınlanan “IDF morality exemplified at mosque” adlı makaleden derlenmiştir.