Bir Ferzan Özpetek filmi hakkında Mine Vaganti

Başkalarının sizden beklentilerine göre mi yaşamak lazım, yoksa kuralları boş verip tüm cesaretinizi toplayıp hayallerinizin peşinden koşmak mı? İşte bunları düşündürtüyor Serseri Mayınlar...

-
28 Temmuz 2010 Çarşamba

Ferzan Özpetek uzun yıllardır takip ettiğim ve filmlerini en beğendiğim, kanımca Avrupa sinemasının en başarılı yönetmenlerinden biri. Hem kendine has üslubu, hem de ele aldığı konularla her zaman cesur, yenilikçi ve farklı. Pek çoğunuz yönetmeni Cahil Periler, Hamam ve Arka Pencere filmlerinden tanıyorsunuzdur diye tahmin ediyorum. Son olarak Mine Vaganti, dilimize ‘Serseri Mayınlar’ olarak çevrilmiş olan filmi de oldukça etkileyiciydi. Bu filmi sinema salonlarında görme fırsatını kaçırmış olanlar için orijinal DVD’sini mutlaka edinmenizi tavsiye ediyorum çünkü bir sinemaseverin koleksiyonunda olmazsa olmaz filmlerden.

Berlin Film Festivali ve Tribeca Film Festivali’nde gösterilen film hem Türk hem de Avrupa seyircisini derinden etkiledi. Yönetmen filmi bir arkadaşının yaşanmış öyküsünden yola çıkarak kurgulamış.

Filmin konusuna gelince; film makarna üretimi ile uğraşan güzeller güzeli bir şehir olan Lecce’de yaşayan bir ailenin hayatındaki dramatik anları işliyor. Film bu varlıklı ve klâs ailenin bir yemek sahnesiyle başlıyor. Herkes huzurlu ve mutlu bir aile tablosu çiziyor. Ailenin iki oğlundan biri kendisini zor bir açıklama yapmak için hazırlıyor. Oğullardan genç olanı Tomasso, eşcinsel ve bunu son derece homofobik olan ve bu konuda durmadan alaycı şakalar yapan babasına tüm ailenin önünde açıklamak oldukça zor. O kendini hazırlayadursun, birden ondan yaşça büyük olan abisi sözünü kesiyor. Ve tüm aileden bir konuşma yapmak için izin istiyor bardağına çınlatarak. Ve en sonunda küçük kardeşinden daha hızlı davranarak tüm ailesine ‘gay’ olduğunu açıklıyor. Yani Antonio, Tomasso’dan önce davranma gafletinde bulunuyor. Babası buna çok sert tepki veriyor. Nasıl olur da onun oğlu yıllardır dalga geçip durduğu ‘homolardan’ biri olur? Buna çok sinirlenen baba oğlunu hem evlatlıktan reddediyor hem de evden kovuyor. Büyük oğlu evi terk ettiğindeyse kalp krizi geçirerek hastanelik oluyor.

Pek tabii tüm bu olan bitenin üzerine Tomasso da babasına kendisinin de gay olduğunu bir türlü söyleyemiyor. Hatta babası “bir oğlum sen kaldın” dediğinde hepten zor durumda kalıyor. Şimdi her zamankinden daha sıkı bir şekilde gay olduğunu babasından saklaması gerekiyor. Bir yandan onu görmek için sabırsızlanan sevgilisiyle telefonda konuşurken, diğer yandan güzel fakat garip bir kızla aralarında bir yakınlaşma başlıyor. Büyük abisinin sorumluluğu onun üzerine kalıyor. Yani makarna fabrikasının işletmesine alışması gerekiyor.

Film boyunca ailesinin istediği gibi bir oğul olmak için çaba gösteriyor. Hem makarna işinin başına geçiyor, hem de bir kızla görüşmeye başlıyor. Üstüne üstlük de onlarla aynı şehirde, onlarla birlikte yaşıyor. Filmin en eğlenceli kısımlarından biri de onu ziyarete gelen arkadaşlarının gay olduklarının ne kadar bariz oluşu ve bunu saklamak için çabalarının ne kadar komik olduğunun verildiği sahneler. Arkadaşlarının ve onu ziyarete gelen sevgilisinin etkisiyle beraber yeniden gerçek kimliğini hatırlayan Tomasso kendiyle bir yüzleşme yaşıyor.

Acaba bu kimliği değişecek mi zamanla yoksa yine eski hayatına mı dönecek? O da ailesiyle birlikte bir yüzleşme yaşayacak mı ve babası ona nasıl tepki gösterecek? Büyükannenin içini dağlayan gizemli aşk hikâyesini de merak ediyorsanız bu filmi ben daha fazla hakkında bilgi vermeden mutlaka oturup izlemenizi öneriyorum.

Filmin sonunda hem içinizi burkan, hem de ısıtan pek çok güzel sahne Sezen Aksu’nun güzel ‘kutlama’ şarkısı eşliğinde sizleri bekliyor. Sinema salonlarında bu filmi izleyemediyseniz ister ailenizle, ister arkadaşlarınızla izlemek için dört dörtlük bir film. İzledikçe daha fazla Ferzan Özpetek filmi görmek isteyeceksiniz. Sadece gaylara değil her türlü farklı yaşam tarzına ve kişiliğe toleransın önemini vurgulayan ve en nihayetinde hepimizin aynı insancıl sevgi duygularıyla dolu olduğumuzu ve karşılıklı anlayışla pek çok dramın aslında mizahi bir yaklaşımla üstesinden gelinebileceğini gösteriyor ve samimiyetiyle içinizi işitiyor bu film. Başkalarının sizden beklentilerine göre mi yaşamak lazım, yoksa kuralları boş verip tüm cesaretinizi toplayıp hayallerinizin peşinden koşmak mı? İşte bunları düşündürtüyor Serseri Mayınlar...