İsrail’in PR sorunu

İsrail’in savaş ve teknoloji gibi başarılı olduğu birçok alan var… Ancak kendi tanıtımını yapmada yetersiz ve acemi. Yahudi ülkesinin bu konuda kendini geliştirmesi gerekiyor... Ve de  yakın zamanda!

Diğer
17 Şubat 2010 Çarşamba

İsrail’in savaş ve teknoloji gibi başarılı olduğu birçok alan var… Ancak kendi tanıtımını yapmada yetersiz ve acemi. Yahudi ülkesinin bu konuda kendini geliştirmesi gerekiyor... Ve de  yakın zamanda!

Bugünlerde kendi ülkesi için bile güvenilirlikten, itibardan yoksun olmasına rağmen, batılı gazeteciler Mahmud Ahmedinecad hakkında yazmaktan hiç sıkılmayacağa benziyor. Bu istek ise kesinlikle karşılıklı. İran Cumhurbaşkanı ABD’nin önemli medya kuruluşları ile tekrar bir araya gelmeye başladı. Her zamanki gibi İsrail’in varolma hakkı üzerindeki görüşlerini belirtmek ve yeniden ‘münazara’ başlatma konusundaki hırsı bitmiyor; ülkenin kuruluşundan 60 yıl geçmesine rağmen.

Larry King Live’a katılan Ahmedinecad, canlı yayınında en sevdiği tartışmayı başlattı: “Holokost olduysa bile- kendisi bu tarihi gerçeği kabul etmiyor- bu 1948’de bir Yahudi ülkesini Filistin’in tam ortasında yerleştirmek için bir savunma olamaz.”

“Neden özellikle bu bölge?” diye sordu kendisini emekli ‘üniversite profesörü’ olarak tanımlayan Ahmedinecad. 4000 yıllık tarihi ve 1917 Belfour Deklarasyonu’nu hiçe sayarak kendi sorusunu gülümseyerek kendi yanıtladı: “Çünkü Holokost oldu dediler ve Yahudiler ezilmişti ve Yahudi halkın bağımsız bir devlete ihtiyacı vardı. Peki, dünyanın neresinde? Filistin’de. Biz de diyoruz ki bunun Filistin ile ne alakası var?”

Larry King’in cevabı mı? “Bunu anlıyorum, entelektüel bazda anlıyorum bunu.” Programa ara verildi ve programa başka bir konu ile devam edildi.

Şüphesiz, çok az akıllı insan Ahmedinecad’ı ciddiye aldı. Ancak böylesi bir propaganda eğitimsiz sunucuların karşısında ‘prime time’ olarak adlandırılan televizyonun en yüksek izlenme oranına sahip olduğu saatte sürekli tekrarlanıyor. İran Cumhurbaşkanı gibi İsrail’in yüksek profilli düşmanları ise bu sayede İsrail’in varolma hakkı gibi konularda tereddüt tohumlarını çok uzun zamandır ekiyorlar. İsrail de uzun zamandır süregelen bu anlamsız konuşmaları etkili bir şekilde cevaplamıyor. İsrail bu propagandaya yanıt vermiyor değil; ancak İsrailliler bunu kendilerini savunurcasına ve isteksizce yaptıkları için bu yüzden yetersiz kalıyorlar.

Çok iyi derecede İngilizce konuşan hatta İsrail’de göreve gelen en etkili konuşmacısı olan Başbakan Binyamin Netanyahu bile son Birleşmiş Milletler toplantısında konuşmasının büyük bölümünde İran liderinin atıp tutmalarına karşı kendi ülkesini savunarak Ahmedicad’ın ajandasına göre hareket etmiş oldu.

Ahmedinecad’ın suçlamalarıyla boğuşurken, yeni ortaya çıkarılan Auschwitz’in orijinal projesini ve ‘Nihai Çözüm’ün detaylarının görüşüldüğü 1942 Wansee Protokolü’nün notlarını işaret etti ve “Bu protokol de mi yalan?” diye sordu.  

Benzeri ‘şikâyetçi-savunmacı’ yaklaşım İsrail’in, 2008’deki Dökme Kurşun Operasyonu sırasında orduyu suçlayan iddialar içeren BM’nin Goldstone raporuna olan tepkisinde de göze çarptı. İsrail raporun yanlış ve adaletsiz olduğunu açıkladı ancak kendi savunmasını hazırlamayarak ordunun o inanılmaz zorlukları olan operasyonda masum insanların ölümünü engellemek için ne kadar çok çaba sarf ettiğini gösteremedi. (Benim gördüğüm delillerden bir tanesi şöyle idi: video görüntüsünde Hamas, Filistinli çocukları sokaklardan kaçırıp kalkan olarak kullandı. İsrail ateşini önlemek için onları öne sürdü ve başarıya ulaştı. Hamas İsrail’de insancıllığın olmadığı üzerine oynadı, yapılan eleştiriler de İsrail’in insancıllığı bastırılmaya çalışıldı.)

Bu böyle süremez. Uzun vadede hayatta kalmak için, İsrail’in kendisi için bu yeni alanda daha iyi savaşması gerekiyor: Son yapılan çalışmalarda yeni savaş alanı olarak adlandırılan ‘dünya görüşü’ için.

Bunu yapmanın tek yolu taaruza geçmek için uzun vadeli yeni bir strateji geliştirmek. Dan Senor ve Saul Singer’in yeni kitapları olan ‘Start Up Nation’ kitabında belirttikleri gibi İsrail’in ordusu ve teknolojik gelişimleri için etkili bir saldırganlığa sahip denilebilir. Ancak kronik bir şekilde agresif olarak menfaatlerini koruma konusunda oldukça acemi. İsrail hükümeti bu konuyu küçük bir meselenin ufak bir sorunu gibi görüyor. Yaklaşımı da şöyle gibi: Neden zahmet edeyim? Ne yapsak dünya zaten bizimle değil. Hiçbir zaman da olmayacak.

2006 Lübnan Savaşı’nda dönemin Başbakanı Ehud Olmert kendini İngilizce anlatabileceği bir basın konferansı düzenleme zahmetine katlanmadı. 2005 yılında İsrail Gazze’den tek taraflı çekilirken, ordu kasabalardaki acılı İsrailli halkı evlerinden çıkarmak zorunda kaldıklarında, hükümet global sempati kazanabileceği bu adımı bir PR kampanyasına dönüştürmeyi başaramadı.

“Onlara ‘basın stratejilerinin ne olduğunu’ sorduğumda bana sadece baktılar. Bir stratejileri yoktu” diyor Irak’ta görevli ABD İletişim Statejisti Senor. Çok kötü oldukları nokta taktik ve strateji. Yaklaşımları ise, ‘bıçak kavgasıyla o kadar meşgulüz ki vaktimiz yok.’ İsrail’e son dönemlerde yaptığım bir ziyaretimde, hükümetin PR yaklaşımı için ben de tamamen aynı yakınmaları duydum; hatta bazı İsraillilerden bile...

Bu önem vermeme yaklaşımı artık bir opsiyon değil.

Yakın bir tarihte İsrail tarihteki en hassas ordu operasyonunu gerçekleştirebilir – İran’a saldırı- ve eğer bu gerçekleşirse, yanına alabileceği tüm mütteffiklere ihtiyacı olacak. Bunun ötesinde, İsrail’in varlığı için olası savaşı, bölgesel askeri tehditlerde değil dünya politika masasında olacağa benziyor ve buna göre hazırlıklı olmalı.

İran’ın nükleer çalışmaları dışında, İsrail ordu olarak emniyetli; hiçbir rakip ulusun ordusu onu tehdit etmeye yaklaşamaz ve güvenlik duvarı ile Batı Şeria’dan elde edilen istihbarat intihar saldırılarını çok ciddi ölçüde azalttı. Oysa politik anlamda herşey uzun zamandır olduğundan daha sallantıda görünüyor. Filistinlilerin umutsuzca bölünmesi ve Netenyahu’nun yerleşimleri tamamen durdurmayı kabul etmemesi ile müzakere edilmiş iki devlet çözümünün gerçekleşmesi hiç olmadığı kadar uzak. İsrail’in, ayrı bir Filistin Devleti kurulması için tek taraflı çabası -Gazze’den tek taraflı çekilmeye giden strateji- Hamas’ın vahşice ve geri alınamaz şekilde bölgeyi ele geçirmesi ile başarısızlıkla sonuçlandı. ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi George Mitchell, Filistin Özerk Yönetimi Hükümeti’nden arta kalanlarla barış görüşmelerini sürdürmeye çalışmak için hemen bölgeye gitti. Ancak önemli barış çabalarının eksikliğinde, İsrail’in bir Yahudi ülkesi olarak varoluşunun yasallığını sorgulayan yeni bir kampanya dünya çapında güç kazanmaya başlıyor.

Barış hayali ölüyor gibi gözükürken, başka deyişle, Batı Şeria işgalindeki eski bir soru şimdi her zamankinden daha canlı: İsrail milyonlarca Filistinlinin olduğu bölgeleri yöneterek nasıl Yahudi kimliğini koruyacak? Tel Aviv’in Reut Enstitüsü’nden Eran Shayshon yazısında “Son zamanlarda ülkenin yasallığı konusundaki saldırılar İsrail’i dışlanmış bir ülke olmaya itiyor ve bu gerçek bir tehdit oluşturuyor” dedi. Bir çalışmaya göre İsrail’in önündeki en zorlu savaş sözcüklere karşı olan savaş olacak. Savaş ise Londra, Toronto, Brüksel ve Madrid gibi gayrimeşrulaştırma merkezlerinde yaşanacak.

Ahmedinecad gibilerin İsrail’in varoluş hakkını sorgulaması yorumu aşıyor. Ancak tüm Arap ve Filistinliler politik durumları çözülmemiş olarak ortada durduğu sürece, her taraftan gelen yorumlar İsrail’in ne kadar süre ile hem bir Yahudi ülkesi hem de bir demokrasi olarak kalacağını sorgulayacak.

Bu soruları şimdiden cevaplamak için neden iyi organize edilmiş ve yatırımı yapılmış bir PR stratejisi belirlenmesin? TV’nin konuk olarak ağırlamaya bayıldığı emekli devlet adamları bu sorulacak soruları şimdiden yanıtlayabilirler. Taaruza geçin: İsrail BM Genel Meclisi’nde onaylanan tek Ortadoğu ülkesi. (Kasım 1947 yılında alınan 181 numaralı karar ile BM Filistin bölgesini Yahudi ve Araplar arasında bölüştürdü. İsrail kabul etti; Araplar ise red edip savaş açtılar) İsrail’in uluslarası hukukta Yahudi ülkesi olarak var olma hakkı var. Bunu kullanın. Buna karşın, Suriye, Irak ve Lübnan ise ancak anlaşmadaki bürokratlar tarafından birbirlerine bağlanmış –küresel bir ruhsat denilemez.

Geçiştirme, dürt! Gönülleri ve düşünceleri de etkile! Uzun vadeli stratejiler geliştir. Gelecekteki tehditler için altyapını hazırla ki önemli yerlerde hemen yanıtı basıp verecek ittifakların olsun ve dünyanın Larry King’leri gerçeklerin yanlış ifade edilmesine zekice ve ‘eğitimli’ cevap verebilsinler. Yahudi gruplar ve ABD’li senatörler için düzenlenenler gibi gazeteciler ve düşünürler için de daha fazla tur ve açıklayıcı toplantılar düzenle. Yabancı gazetecileri ve diğerlerini operasyonuların içine kat. Şüphe edenleri Doğu Kudüs’teki Arap bölgesinin altındaki arkeolojik tünellere sok ve insanlara tekrar ve tekrar Yahudilerin bu bölgedeki tarihinin çok eskiye dayandığını, Batı Duvarı’na ilk Yahudilerin geldiğini göster. Daha sonra onlara hatırlat ki, İsrail’e tüm bu gaddarlık ve duygusuzluk suçlamalarına karşı İsrailliler hâlâ kendilerini Yahudilikteki en kutsal yerde dua etmekten alıkoyuyorlar ki Müslümanları tedirgin etmesinler.

Dünya bakışında iyi niyeti kazanmak sonsuz bir mertebe, ancak İsrail daha fazla kendisini bekleyen bu ‘yeni savaş alanını’ küçümseyemez. Hayatta kalmak için, davasını anlatabilmek için yeteneklerini ve becerilerini daha iyi kullanmalı.

Michael Hirsh 

Newsweek, 5 Ocak 2010

Derleyen: Mirel ÇİÇEKLİ