STAR WARS Trilogy

Birkaç haftadır, Pazar akşamlarının programları televizyonda saat 22.00’da başlayan Star Wars filmine göre yapılıyor. Sinema tarihine damgasını vurmuş eserlerin başında gelen bu seriye bir göz atalım istedik

10 Şubat 2010 Çarşamba

Star Wars, Cnbc-e’de her Pazar akşamı tüm bölümlerinin yayınlanmasıyla yeniden gündeme oturdu. Bilimkurgu hayranlarının çok iyi bildiği ve pek çoğunun sevdiği Star Wars’tan bahsetmek istedim. George Lucas’ın yazmış olduğu bu film ilk olarak 1977 yılında 20th Century Fox firması tarafından yayınlandı ve o günden günümüze kadar popülerliğini daima koruyarak tüm dünyada bir fenomen haline geldi. Üç bölümden oluşan filmlerden tam on altı yıl sonra Lucas, gelişmiş teknoloji ve özel efektlerle filmin öncesine, yani karakterlerin geçmişine ait üç bölüm daha yapmaya karar verdi. Şahsi fikrim, yeni filmler ne kadar başarılı olsa da eski bölümlerdeki o özel efektlerin tadının yerini tutamayacağı yönünde. En son film 2005 yılında yayınlandı ve sinema tarihine damgasını vuran en başarılı bilimkurgu filmlerinden biri olduğunu tüm dünyaya kendisini kanıtladı. Bu filmlerin hepsini bir arada DVD paketi olarak alıp izlemek mümkün ve bence her sinema hayranının arşivinde ve koleksiyonunda bulunması gereken bir eser.

Öncelikle filmin hâsılat rekorlarına ve aksiyonuna girmeden önce filmin spiritüel ve felsefi anlamda da çok önemli mesajlar içerdiğini söylemeden geçemeyeceğim. Hatta tüm filmi bir başka gözlükle, içsel bir yolculuk olarak değerlendirmek de mümkün. Darth Vader içimizdeki karanlık tarafla, aydınlık taraf arasında olan devamlı savaşın canlı bir temsilcisi gibi. Bir karakteri belirleyen şey olaylar karşısında verdiğimiz tepkilerdir. Ve bazen olaylar karanlık tarafımızı ortaya çıkarabilirler. İşte aydınlıkla karanlığın mücadelesini izlerken bunları da aklımızın bir köşesinde bulundurmakta ve bilge Yoda karakterinin sözlerine de kulak vermekte fayda var. Gerçekten de çok hayatla ilgili önemli bilgiler veren bir karakter Yoda.

Star Wars’un box office tarafına gelirsek, şimdiye kadar gelmiş geçmiş en fazla hâsılat yapmış filmlerden biri olduğunu herhalde bilmeyen yoktur. Altı Star Wars filminin yaklaşık 4,3 milyar dolar kazandığı biliniyor. Bunun yanı sıra Star Wars kitaplar, televizyon şovları ve bilgisayar oyunları ile de kazanç sağladı. Ayrıca karakterlerin oyuncaklarını piyasaya sürüp buradan da payını almayı akıl etmiş ilk kişilerden biri George Lucas. Kısacası işin ‘business’ kısmını da çok iyi bildiği aşikâr. 

Lucas’ın filmdeki Jedi şövalyeleri için samuraylardan ya da kovboylardan ilham aldığı düşünülüyor. Kendilerine göre kuralları olan kahramanlar bunlar. En temelinde mitolojik hikâyelere ve karakterlere dayandığı biliniyor.

Kısaca filmin konusundan söz etmek gerekirse, hikâye kurgusal bir galakside yer alıyor. Bu galakside pek çok uzaylı yaratıklar, robotlar ve uzay gemileri görmeye bir süre sonra alışıyor ve bu dünyayı kendi gerçekliğiyle kabul ediyorsunuz. Uzayda yolculuk son derece normal ve de her şey bir yana galakside ciddi anlamda politikalar ve filmin adından da anlaşılacağı üzere savaşlar süregeliyor. Galakside bir hükümdarlık söz konusu.

Star Wars dünyasında bilinen ‘Güç’ diye bir varlıktan söz ediliyor. Bu bildiğimiz Tanrı’nın yerini tutan bir kavram. “Allah işlerini rast getirsin, hayırlı olsun” yerine “Güç seninle olsun” diyor karakterler birbirine. Tanrı konusunda pek çok kişinin dediği gibi “Bir güç var, ona inanıyorum.” kavramı bu filmden bile kaynaklanıyor olabilir. Bu gücün bir enerji kaynağı olduğuna inanılıyor. Açılımı tam da Tanrı kavramı gibi “bizi sarmalayan ve her yerde olan galaksiyi bir araya bağlayan yüksek güç” olarak adlandırılıyor. Ayrıca bu güç, kahramanlarımız olan Jedi şövalyelerine telekinezi, öngörü, zihin kontrolü gibi bir takım özel güçler de sağlıyor, tabii zihin gücünü kullanmasını bilene. Bu da günümüzde pek popüler olan ‘Çekim Yasası’, ‘Sır’, ‘Kabala’ ve benzeri akımlarda olduğu gibi düşünce gücüyle, pozitif düşünceyle olaylara nasıl etki edebileceğimiz felsefesiyle örtüşüyor. Tabii tüm bunlar doğuştan önsezilerin güçlü olmasının yanı sıra pratikle ilerletilebiliniyor. Bunun yanı sıra hız ve refleksler gibi fiziksel özellikler de kişiden kişiye değişiyor.

Güç iyiye kullanılabildiği gibi, karanlık bir tarafı da var. Negatif düşüncelerin ve hislerin nefret, şiddet gibi kötülüğe yol açabildiği biliniyor. Altı film boyunca Jediları bu güçlerini iyiye kullanırken, Sith’in ise karanlık gücü galaksiye hâkim olmak için kullandığını görüyoruz. Tabii Jedilarla karanlık taraf arasında çok da fazla ipucu vermek istemediğim bir takım geçişler, gelgitler söz konusu olabiliyor.

Başkarakterimiz Anakin Skywalker, Qui-Gon tarafından keşfedilen bir Jedi şövalyesi. Jedi kehanetine göre onun ‘Güc’e denge getirmek üzere gelmiş  ‘Seçilmiş Kişi’ olduğuna inanılıyor.  Yoda tarafından idare edilen Jedi Meclisi, gelecek için endişeli bir durum olduğunu seziyorlar. Qui-Gon, Sith Lord Darth Maul tarafından öldürüldükten sonra çırağı olan Obi Wan Kenobi’ye Anakin’i eğitmesi görevi verilir. Aynı zamanda Naboo saldırı altındadır ve Kraliçe Padme Amidala Jedilar’dan yardım ister. Daha önceki trilojide Anakin’in nasıl karanlık tarafa düşmüş öldüğünü görürüz. Anakin ve Padme birbirlerine âşık olurlar ve gizlice evlenirler, sonunda Padme hamile kalır. Anakin sonradan karanlık tarafına yenik düşecek midir, o kadarını bilmeyenler olabilir diye anlatmak istemiyorum. İzlememiş olanlara mutlaka izlemelerini, izlemiş olanlara da yeniden izlemelerini öneririm.

Bessy ADUT