İsrail’in Avrupa Birliği üyeliği, Berlusconi’nin hayali...

<p class="MsoNormal"><span>İtalya Başbakanı Berlusconi İsrail’e gelir gelmez bu ülkenin günün birinde Avrupa Birliği’ne tam üye olduğunun hayalini kurduğunu açıkladı ve dikkatleri İsrail’in AB üyeliği macerasına çekti. Meğer yıllardır Eurovision Şarkı Yarışması’na sessiz sedasız katılan İsrail’in Avrupa’dan beklentisi şarkı yarışması birinciliğinden fazlaymış </font></span></p>

Diğer
10 Şubat 2010 Çarşamba

Viktor KUZU


İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi İsrail’e gitti ve ayağının tozu ile İsrail’in günün birinde Avrupa Birliği üyesi bir ülke olması hayalini kurduğunu açıkladı.

Berlusconi yanında hükümetinin sekiz en önemli bakanı ile gelmişti İsrail’e. İsrail’de ikili bir bakanlar kurulu toplantısı düzenleneceğini söyledi. İtalya’nın sadece ve sadece Avrupa’nın en güçlü beş ülkesinin kabineleri ile ortak bakanlar kurulu toplantısı düzenlediğini ayrıca hatırlattı Berlusconi. İtalya’nın renkli politik simasına göre bu İsrail’i bir Avrupa ülkesi olarak gördüğünün somut bir kanıtıydı. Daha sonra daha da iddialı bir açıklama yaptı: “Ben politika sahnesinde olmaya devam ettiğim sürece İsrail’in AB’ye üye olması en büyük hayalim olacak”

Diplomasi uzmanları ise Berlusconi’nin bu hayaline ulaşmasının çok da kolay olmadığını söylüyorlar. Onlara göre İtalyan Başbakanı’nın dediği gibi İsrail’in AB’ye girmesi çok çok küçük bir ihtimale sahip. Hatta İsrail tarafının bile bu birlikteliğe sıcak baktığı şüpheli.

Aralık 2008 tarihinde Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları, İsrail ile birlik arasındaki diplomatik ilişkilerin daha yüksek bir seviyeye taşınması konusunda anlaşmaya vardı. Ancak gelinecek bu yeni seviye bile birlik üyeleri arasındaki ilişki düzeyinin çok çok gerisinde.

Daha da önemlisi Avrupa Birliği İsrail’in Filistin sorunu konusunda üzerine düşen görevi tam olarak yerine getiremediğini düşünüyor ve ilişkilerin geleceğini İsrail’in bölgesel barış konusunda atacağı adımlara endekslemeyi planlıyordu.

İsrail’in geçtiğimiz yıl Gazze’ye düzenlediği operasyon nedeniyle Avrupa Birliği-İsrail ilişkileri planlanan seviyeye gelemedi. Birlik, operasyonun başlaması ile birlikte AB henüz bir ay önce aldığı kararı dondurdu ve İsrail-AB ilişkisinin seviyesi bir üst seviyeye geçemedi.

Berlusconi’nin ziyareti bir yıldır beklemede olan anlaşma konusunda yeni bir adım olma özelliği taşımıyor. Ancak uğradığı saldırı sonucu henüz altı hafta önce burnu kırılan İtalyan Başbakanı’nın İsrail’e gelir gelmez AB üyeliği hayallerini dile getirmesi ister istemez bu konunun bir kez daha gündeme gelmesi sonucunu doğurdu.

Berlusconi Yahudilerin geçmişte çektikleri acıların İsrail’in attığı adımları şekillendirmesini anlayışla karşıladığını açıkladı. Kabinesi ile İsrail’e gelerek bu ülkeye karşı duydukları sevgi, yakınlık ve işbirliği arzusunu göstermek istediğini söyleyen Berlusconi ülkesinin Judeo-Hristiyan bir kültürün parçası olduğunu ve bu kültürün Avrupa kültürünün temelini oluşturduğunu söyledi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu yaptığı konuşmasında Berlusconi’nin İsrail’in en büyük dostlarından biri olduğunu söyledi.

İsrail’in Avrupa’nın bir parçası olması hayalini kuran tek insan tabiî ki Berlusconi değil. Aslında bu hayalin geçmişi 1946 yılına kadar gidiyor. O tarihte İsrail’in kurucusu David Ben-Gurion İsrail’in İngiltere’nin himayesi altında olmasını hayal etmişti. Aynı Avusturalya ve Yeni Zelanda’da olduğu gibi İsrail de İngiltere’nin batmayan imparatorluk güneşinin altında yerini alarak kıta Avrupa’sı olmadan da ada Avrupa’sının bir parçası olacaktı.

Ben-Gurion gibi İngiltere himayesinde olmasa da yıllar içerisinde Şimon Peres’den Binyamin Netanyahu’ya, Netanyahu’dan Silvan Şalom’a farklı cephelerden birçok İsrailli politikacı İsrail’in Avrupa Birliği’nin bir parçası olması hayalini yaşattılar. Avrupa Birliği ülkelerinden Berlusconi’nin İtalyası dışında sadece İspanya İsrail’in AB’ye üye olması fikrine destek verdi. Kalan diğer ülkeler bu konuda fazla heyecanlı olmadıklarını yıllar içinde gösterdiler.

Birliğe üye olmanın şartı Filistin ile olan sorunları çözmekten geçiyor. Güvenlik Konseyi’nin 242 numaralı kararı ve Cenevre İnsiyatifine paralel bir şekilde İsrail’den Filistin ile olan sorunlarını halletmesi bekleniyor. Ayrıca Suriye ile de Golan Tepeleri meselesi halledilmeliydi.

Netanyahu’nun iki devlet formülüne sahip çıkması da Avrupa için yeterli değil. Avrupa İsrail’den daha somut adımlar atmasını, aksi takdirde birlik-İsrail ilişkilerinin bir üst seviyeye çıkartılmasının mümkün olmayacağını belirttiler. Temmuz 2009’da birliğin birçok ülkesinin dışişleri bakanı Netanyahu’nun iki devlet hamlesinin güzel ama sadece iyi bir başlangıç olduğunu açıklamışlardı.

Huzurlu sınırlara sahip olma talebi, AB’nin sadece İsrail’e karşı ortaya attığı bir beklenti değil. Birliğe üye olacak her ülkenin öncelikle komşuları ile bir sorunları olmaması gerekiyor. Hatta bu nedenle birliğin yeni üyeleri Macaristan ve Romanya büyük sıkıntı çekti.

İsrail için AB’ye üye olmanın en büyük anlamı içinde bulunduğu bölgesel izolasyondan kurtulması. Güvenlik garantisi cabası. Birlik ülkeleri ile artacak ticari işbirlikleri ise işin ekonomik tarafı. Bölgesel çatışmanın arttığı her dönemde turizm gelirleri azaldığı için büyük oynamalar yaşayan Şekel’in terk edilip Euro gibi daha istikrarlı bir para birimine geçilecek olması da ilk anda akla gelmeyen ancak önemli bir olumlu faktör.

Avrupa açısından bu işbirliğine bakıldığında ülkenin sahip olduğu ileri teknoloji sanayinin AB’ye bir dinamizm katacağı şüphesiz. Ancak analistler İsrail’in AB’ye olası üyeliği ile birliğin Arap ülkeleri ile İsrail ilişkilerini normalleştirme konusunda yapması gereken yatırımlar ile karşılaştırıldığında İsrail’in ileri teknoloji sanayinin birliğe katkısının büyük olmayacağını belirtiyor.

Ayrıca başta Fransa ve Almanya olmak üzere AB ülkelerinin İngiltere’yi bile ABD’nin Truva atı olarak gördükleri düşünülecek olursa, tarih boyunca ABD ile yakın ilişkileri ile tanınmış İsrail’in bu yaftayı alması da kaçınılmaz olacak.

1946 yılından beri devam eden hayalin bugün gerçek olması İtalya’nın renkli Başbakanı Berlusconi’nin tüm iyi niyetine rağmen oldukça zor gözüküyor. İsrail’in Avrupa Birliği ile her zaman iyi ilişkiler içinde olduğunu ancak hiçbir zaman tam üyelik konusunda önemli bir noktaya gelinemediğini belirtiyor uzmanlar.

Yine Avrupa Birliği’nin Akdeniz ülkelerine karşı sert tutumu da İsrail’in işinin zor olmasının bir nedeni olarak görülüyor. Bilindiği gibi AB 1987 yılında Avrupa’nın bir parçası olmadığı gerekçesiyle bir Akdeniz ülkesi olan Fas’ın üyelik talebini reddetmişti. Aynı şekilde ülkemizin AB tam üyelik süreci de çok uzun yıllardır genellikle inişli bir grafik çizerek sürüyor.

Yani her ne kadar Berlusconi Avrupa kültürünün temelinde Judeo-Hristiyan kültürü olduğunu söylese de Avrupalılar İsrail’in coğrafi olarak Avrupa’da olmaması kartını herhangi bir aşamada kullanabilir.  Ancak Kıbrıs Rum Kesimi’nin coğrafi olarak Avrupa kıtasının bir parçası olmamasına rağmen Avrupa Birliği’ne üye olması, coğrafi bütünlüğün her durumda şart olmadığını kanıtlıyor.

AB’nin tavrı genellikle olumsuz olsa da, İsrail halkının AB üyeliğine çok sıcak baktığı geçmişte yapılan anketlerle ortaya çıktı. 2004 yılında Tel-Aviv’de yapılan bir çalışma bize İsrail halkının %85’inin ülkelerinin AB üyeliğini destekelediklerini gösterdi.

Aslında İsrail halkının içinde Avrupa vatandaşı olanların ya da olma hakkına sahip olanların oranı bu birliğin çok da anlamsız olmadığını gösteriyor. İsrail’in 7 milyonluk nüfusunun %6’sı hali hazırda bir Avrupa Birliği ülkesinin pasaportuna sahip. Yine nüfusun %14’ü yani neredeyse 1 milyon kişinin aileleri Avrupa’dan geldiği için vatandaşlık hakkı var. Yani İsrail halkının önemli bir bölümü hali hazırda Avrupa Birliği’nin bir parçası.

Gerçek şu ki Avrupa Birliği’ne üyelik yıllardır tartışılıyor, uzmanlar böyle bir ortaklığın söz konusu olmasının sadece İsrail’e değil, Ortadoğu’ya da fayda sağlayacağını öne sürüyor, İsrail ile Avrupa Birliği’nin ilişkileri her zaman büyük bir yakınlık içinde devam ediyor olsa da İsrail’in bir AB üyesi olması yakın gelecekte çok mümkün görünmüyor.

Her şeyin başında İsrail bu güne kadar hiç Avrupa Birliği’ne resmi bir başvuruda bulunmadı. 2003 yılında Silvan Şalom’un dışişleri bakanı olduğu dönemde resmi başvuru yapmaya çok yaklaşmış olsa da resmi başvuru hiç yapılmadı. İsrail tarafının bu başvuruyu hiçbir zaman yapmamış olmasının nedeni muhtemelen sürecin imkânsızlığını öngörüyor olması.

Yani Berlusconi’nin hayallerine rağmen İsrail için Avrupa Birliği bir hayal. Sayıları ve sorunları her geçen gün artan Avrupa Birliği’ne üye ülkeler Berlusconi’nin hayallerini gerçekleştirmek için istek duymaya başlarlarsa belki bir gün bu hayal gerçek olabilir.