İstanbul’a kar yakışır mı?

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
27 Ocak 2010 Çarşamba

Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul beyaz bir sabahla güne başladı.  Her sene ilk kar yağdığında beni bir huzur kaplar; beyaz rengin temizliği, düşen ısıya rağmen temizlik hissi veren canlandırıcı bir hava ve biz İstanbullulara mahsus bir tatil umudu…  Karlı bir güne uyanmanın bir de öteki yüzü var; buzlanan yollar, kayan yokuşlar, evine bata çıka yürüyerek ulaşmaya çalışan insanlar veya kaya kaya ulaşmaya çalışan arabalar...  Birkaç saat içinde karın verdiği huzur, yerini mahsur kalma hissine bırakabilir kolaylıkla.  Özellikle de İstanbul’da…

***

Kar tanesi motifi, çıplak gözle görülemese bile en sevdiğim motiflerden biri olmuştur hep.  Fizikçi Ukichiro Nakaya, kar tanelerinin 41 değişik şeklini ortaya koyan bir tablo oluşturmuş.  Bu şekiller arasında gül şekli verilmiş rozetler, on iki taraflı kar taneleri, içi boş sütunlar,  üçgen kristaller, biçimsiz kristaller ve yılbaşı süslemelerinde sıkça rastladığımız en bilinen kar tane sembolü olan yıldız dendritler de yer alıyor.  Nakaya’nın ardından benzeri bir araştırma yürüten meteorologlar C. Mogano ve C.W. Lee ise yaptıkları araştırmaların sonucunda 1966 yılında 80 adet kristal kar tanesi şekli belirlemişler.  İnternetten bu kar tanelerinin formuna bakmak çok keyifli.  Bembeyaz bir kar birikiminin aslında nasıl şekillerden oluştuğunu görmek bana çok ilginç geldi.  Fakat evimin yokuşu buz tutmaya devam edince, o güzel kar taneleri yavaş yavaş zihnimden yok olmaya başladı…

***

Yıllar önce, üniversite yıllarımı geçirdiğim ABD’nin Massachusetts eyaletinde öğrenim gördüğüm dört sene içinde okulum sadece bir gün tatil oldu.  Eksi on beş dereceye kadar inen ve aylar süren uzun kış aylarında -kulaklarım ve yüzümün soğuktan ağrıdığı günler de dahil- okula gittim.  Yollar her zaman açık, toplu taşıma araçları da her zaman çalışır durumdaydı.  Okul ve işin aksaması gibi bir durum söz konusu değildi oralarda.  Aynı şansa sahip olmayan, Türkiye’nin en soğuk bölgelerinde yaşayan cesur çocuklar bin bir zorlukla aylarca kar eşliğinde okula giderken ise, İstanbul’da en ufak bir kar yağışında okulların hemen tatil edilmesi garibime gitmiştir hep.   Kanımca Avrupa Kültür Başkenti’ne yakışmıyor.  

***

Bu kar yağışı sömestr tatiline rast geldiği için bu sefer okulları etkilemedi fakat yine de kar İstanbul’a yakışmıyor;  yolların buz tutması yakışmıyor, arabanın buza saplanması yakışmıyor, insanların donma tehlikesi geçirmesi yakışmıyor,  temiz havada biraz yürüyüş yapayım derken kayıp düşmek yakışmıyor,  “eve nasıl dönerim?” endişesi yakışmıyor, markete gidememek yakışmıyor, annelerin çocukları okula nasıl gidecek diye endişe etmeleri yakışmıyor, yarın işe nasıl gideceğim endişesiyle Pazar gününü harcamak yakışmıyor…

Kar aslında çok güzel, ama İstanbul’a yakışmıyor…