Flash back

‘unutmamak ve UNUTTURMAMAK’

‘yaşamamak ve YAŞATTIRMAMAK’ adına

Nedim BÜYÜKABOLAFYA Spor
20 Ocak 2010 Çarşamba

Basına yansıyan haber;

Afrika Uluslar Kupası’nın başlamasına günler kala şok bir olay yaşandı. Aralarında Manchester Cityli Adebayor’un, Nanteslı forvet Thomas Dossevi ve Aston Villalı Mustafa Salifou’nun da yer aldığı Togo Milli Takımı’nı taşıyan otobüse Angolalı asiler tarafından silahlı saldırı düzenlendi, oyuncular arasında yaralananlar olduğu bildirildi…

İlk haberlerde Togo Spor Bakanlığı Sözcüsü Lome, otobüsü kullanan Angolalı şoförün öldüğünü açıklarken, iki oyuncu ve iki sağlık personelinin yaralandığı bildirdi.

Radio Monte Carlo’ya konuşan Nanteslı forvet Thomas Dossevi şunları kaydetti; “Ben iyiyim ama kötü durumda olan oyuncular var. Hâlâ hastanedeyiz. 20 dakika boyunca silahlı saldırıya maruz kaldık ve koltukların altında havada uçuşan kurşunlardan saklanmaya çalıştık”

Öte yandan Aston Villalı Mustafa Salifou’ nun da saldırıdan yara almadan kurtulduğu belirtiliyordu...  Çünkü bunlar önemli oyunculardı ve büyük paralara transfer olmuşlardı.

8 Ocak Cuma günü milli takım otobüsüne yapılan saldırıda otobüs şoförünü kaybeden ve bazı oyuncu ve takım yöneticileri yaralanan Togo’nun Milli Futbol Takımı’nın forvet oyuncusu Thomas Dossevi, başbakanları Gilbert Houngbo’nun çağrısı üzerine, takımın Afrika Uluslar Kupası’na katılmayıp, Angola’dan ayrılacağını bildirdi...

Angola’da başlayan Afrika Uluslar Kupası’nda futbolun önüne Togo Milli Takımı’na yapılan kanlı saldırı ve eylemi gerçekleştiren örgütün tehditleri geçti.

Saldırıdan sonra ilerleyen saatlerde üç kişinin ölümüne, dokuz kişinin de yaralanmasına neden olan saldırıyı gerçekleştiren FLEC’in sürgünde bulunan Genel Sekreteri Rodrigues Mingas’ın, AFP’ye verdiği demeçte “Saldırılar devam edecek. Çünkü ülke bir savaş içinde. Kupa başlamadan iki ay önce Hayatou’ya mektup yazdık. Ona, burada maçların oynanmaması konusunda uyarıda bulunduk. Ama uyarılarımızı dikkate almadılar. Silahlar konuşmaya devam edecek” ifadelerini kullandı. FLEC örgütü, yoğun olarak ülkenin Kabinda eyaletinde faaliyet gösteriyor ve bölgenin Angola’dan bağımsızlığı için mücadele ediyor.

Kabinda Bölgesinin Kurtuluşu Cephesi’nin Genel Sekreteri Mingas, “Bu saldırıda hedef Togolu oyuncular değil, konvoyun başındaki Angola güvenlik güçleriydi” dedi. Kendince özür diledi. Saldırıda futbolcuların vurulmasının talihsizlik olduğunu belirten Mingas, France 24 Televizyonu’na yaptığı açıklamada, “Togolularla bir alıp veremediğimiz yok. Afrikalı ailelere ve Togo hükümetine taziyelerimizi sunuyoruz. Biz Kabinda’nın kurtuluşu için mücadele ediyoruz. Hedefimiz sadece Angola askerlerdi, Angola askeri gücüne yönelik saldırılar devam edecektir. Kabinda bölgesi savaş halinde ve burada ateşkes olmaz,” dedi. Tehditlerine devam etti, bunun ilk ve son olmadığını vurguladı. Bu acı haber dünya basınını sadece birkaç gün meşgul etti. Belki asıl hedefin Togo Milli Takımı’nın olmaması, belki de olayın 3.Dünya Kıtasında olması… Ama her ne olursa olsun amaçları spor yapmak ve ülkelerini temsil etmek olan üç spor adamı hayatını kaybetti, bu asla unutulmamalı.

Her zaman ‘unutmamak ve unutturmamak’ -  ‘ yaşamamak ve yaşattırmamak’ ilkesini vurgulayan bir insan olarak bu olayın hiçbir zaman hafife alınmaması gerektiğini düşünüyorum; neden mi?

Tarih; 4 Eylül 1972 Yer; Orta Avrupa Olay; Münih Katliamı

27 sene sonra Soykırım topraklarında başka bir felaket bekliyordu İsrailli sporcuları. Bu sefer saldırganlar ‘Kara Eylül’ adı verilen bir grubun üyesiydiler. Örgüt 1970 yılında kurulmuştu. Ürdün’ü Kara Eylül olayları sebebiyle cezalandırma amacı taşımaktaydı.

4 Eylül 1972 gecesi saat 04.30 sularında İsrail spor kafilesinin bir kısmının kaldığı iki apartman dairesine silahlı militanlarca bir baskın yapıldı. İlk arbedede iki İsrailli sporcu, iki saldırganı yaraladıktan sonra öldürürdüler. Birkaç İsrailli sporcu ve doktor kaçmayı başardı, ancak saldırganlar dokuz İsrailli sporcuyu ve bir antrenörü rehin almayı başardı.

Saldırganlar İsrail hapishanelerinde tutulan 200 El-Fetih tutuklusunun ve Alman Kızıl Ordu grubuna ait iki tutuklunun serbest bırakılmasını istediler. İsrail hızlı bir şekilde pazarlık yapılmayacağını Alman hükümetine bildirdi. Olayı kontrol altına almak için İsrail özel kuvvetlerinden anti-terör timinin bölgeye yollanması talebini de Alman hükümeti reddetti.

Belli bir süre sonra saldırganlar taleplerinden vazgeçerek, helikopter eşliğinde istedikleri uçaklara kadar eşlik edilerek yurtdışına çıkma talebinde bulundu. Alman polis kuvvetlerinin uzman ekibi yoktu ve Alman ordusu, Alman yasalarına göre olaya müdahale edemiyordu.Saldırganlar rehinelerle birlikte sağlanan iki helikoptere bindiler ve havaalanına doğru hareket ettiler. Saldırganlar havaalanına vardıktan belli bir süre sonra, havaalanındaki ekip kendi inisiyatiflerine dayanarak operasyona başladılar. Saldırganlar uçağa yaklaştıklarında bomboş bir uçakla karşılaştılar. Tam bu sırada projeksiyon lambaları yakıldı ve keskin nişancılar ateş etmeye başladı.(Profesyonel keskin nişancı yoktu, gönüllü polisler vardı)

İlk ateşte iki saldırgan öldürüldü; üçüncü saldırgan ağır yaralandı. Bu sırada dört pilot, helikopterlerini bırakıp kaçtılar. Artık şanslarının kalmadığını düşünen bir saldırgan helikopterin içini taramaya başladı, daha sonra da el bombası attı. Diğer saldırganlar siper aldıkları pozisyondan çıkarak polise karşı bir yarma saldırısına başladılar. Sonuçta kalan altı saldırgandan da ikisi bu saldırı sonucunda öldürüldü. Bir saldırgan kaçmaya çalıştıysa da Alman polisi tarafından yarım saat sonra yakalandı.

Olaylar; on bir İsrailli sporcu ve antrenör, bir Alman polisi ve beş saldırganın ölümü ile sonuçlandı.  1972 Olimpiyatları sportif olarak ABD’li yüzücü Mark Spitz’in yedi altın madalyası ve Rus jimnastikçi Olga Korbut’un muhteşem performansı hafızalarda yer etmiştir.

Bilmem hatırladınız mı?