/Hiçbir fikri olmayan bankacılar

Ekonomi
20 Ocak 2010 Çarşamba

Resmi Finansal Krizi Araştırma Komisyonu -1930’lu yılların ‘Pecora’ toplantılarının modern versiyonunu gerçekleştirmeyi hedefleyen bu grup- geçtiğimiz Çarşamba günü tanıkları dinlemeye başladı. Komisyon, bu ilk panelinde finans piyasasının dört önemli üst düzey yöneticisini sorguya çekti. Peki, biz neler öğrendik?

Tanıklardan biri “Evet! İtiraf ediyorum! Ben yaptım! Ve yaptığımdan pişman değilim” diye bağırdığı bir Perry Mason anı bekleyenleriniz için, celse bir hayal kırıklığı idi. Beklentilerin aksine tanıkların tek bağrışları: “Evet! İtiraf ediyorum! Hiçbir fikrim yok!” şeklinde oldu.

Belki tam olarak bu şekilde bağırmadılar ama bankacıların tanıklıkları halen finansal krizin doğasının ve boyutunun anlaşılmasında yapılan hayret verici bir yanlışlığı ortaya koydu. Bundan çok önemli bir ders çıkarabiliriz: Bu durum bize Kongre’nin ve yürütmenin finansal sistemi yeniden düzenlerken bilge olduğu zannedilen ancak aslında ortaya koyacak bilgeliği olmadığı anlaşılan Wall Street’lilerin tavsiyelerini duymazlıktan gelmeleri gerektiğini gösteriyor.

Şu ana kadar yaşananları bir gözden geçirelim: ABD ekonomisi halen ‘Büyük Buhran’dan bu yana yaşanan en büyük finansal krizin sonuçları ile boğuşuyor; trilyonlarca Dolar potansiyel gelir yok oldu; milyonlarca insanın hayatları bazen bir daha düzeltilemeyecek şekilde zarar gördü; bir işsizler ordusu oluştu; milyonlarca insan tüm birikimlerinin buhar oluşunu izlediler; yüz binlerce belki de milyonlarca insan işsizlik ve eyaletlerin acımasız kısıntı politikaları neticesinde temel sağlık hizmetlerinden mahrum kaldı. Bu felaketi tamamıyla Amerika’nın finans sistemi gerçekleştirdi. Bu kriz, 1970’li yıllarda Ortadoğu’daki politik dengesizlikler yüzünden yükselen petrol fiyatlarının sebep olduğu stagflasyon gibi değildi. Bu sefer tamamen kendi finansal sistemimizin aslına yanlış işleyen doğası yüzünden başımız derde girdi. Herkes bunu anlayabiliyor, görünüşe göre krize sebep olan Amerikalı finansçıların kendileri harici herkes…

Çarşamba günkü toplantıda göze çarpan iki konuşma vardı. Birincisi JP Morgan Chase’ten Jamie Dimon’un finansal krizin “Her beş ile yedi sene içersinde gerçekleşen bir olay olduğunu ve şaşırmamamız gerektiğini” ilân etmesiydi. Kısacası “Böyle şeyler olur, bunlar hayatın bir parçasıdır”, diyordu.

Fakat gerçek, Amerika Birleşik Devletleri’nin Pecora toplantılarında ve Kongre’nin bankacılık reformunu gerçekleştirmesinden bu yana yarım yüzyıldan fazla bir süredir önemli finans krizlerinden kaçınmayı başardığıdır. Finansal sistemimiz ancak, o zaman aldığımız dersleri unuttuktan ve konulan etkili regülasyon sistemini ortadan kaldırdıktan sonra, tehlikeli bir şekilde dengesiz hale gelmiştir.

Ayrıca, Dimon’un, her tarafta korkunç bir ev fiyatları balonunun ortasında olduğumuzun işaretleri olmasına rağmen bankasının ev fiyatlarında ciddi bir düşüş olabileceğini aklına bile getirmediğini söylemesi hem şaşırtıcı hem ürkütücüydü.

Gene de Dimon’un hiç bir fikri olmayışı Goldman Sachs’ın Lloyd Blankfein’ın söylediklerinin yanında sönük kaldı. Bay Blankflein finansal krizi kimsenin öngöremeyeceği bir kasırgaya benzetti. Bunun üzerine komisyonun başkanı Phil Angelides sinirlendi: “Finansal kriz, Tanrı’nın yaptığı bir iş değildi, insanoğlunun yaptıkları neticesinde ortaya çıktı.” Acaba Blankfein kendisini iyi ifade edememiş miydi? Hayır. Kendisi aynı benzetmeyi Kongre’yi finansal reform için çok kararlı olmamaya ikna etmeye çalıştığı tanıklığında da kullanmıştı: “Sadece bizi 100 yılın fırtınasından korumak için tasarlanmış düzenlemelere karşı çıkmalıyız” Kısacası bu dev finansal kriz sadece ender rastlanacak bir kazaydı, doğanın yarattığı bir acayiplik; biz buna karşı aşırı tepki vermemeliydik.

Fakat kriz kaza ile falan gerçekleşmiş değildi. 1970’lerin sonundan itibaren Amerika’nın finansal sistemi, çeşitli kontrol mekanizmalarının ortadan kaldırılmasıyla serbestleştirilmiş ve hırsın faydalı ve iyi olduğunu varsayan bir politik anlayış içersinde iyice kontrolden çıkmıştı. Kısa vadeli fakat büyük kârlar kazandırabilen bankacılar için daha büyük ödüller yaratıldı –rüyaların bile ötesine geçen bonuslar. Hedeflenen daha büyük kârları elde edebilmenin yolu ise daha fazla borç oluşturmaktı, borç hem halkı borçlanmaya teşvik ederek hem de finansal sistem içersinde gittikçe daha yüksek kaldıraçlar kullanılarak arttırıldı.

Bu kaçış sistemi er ya da geç parçalanmaya mahkûm bir sistemdi ve şimdi gerekli temel değişikleri yapmazsak, aynı yıkım sil baştan tekrar tekrar yaşanacaktır.

Bankacılar acaba gerçekten neler olup bittiğini anlayamıyorlar mı yoksa işlerine geldiği için mi böyle konuşuyorlar? Fark etmez. Söylediğim gibi her halükarda finansal reform ile ilgili düşünürken finansçıları dinlemekten vazgeçmemiz lâzım.

Wall Street çalışanları size Temsilciler Meclisi’nin geçen ay yasalaştırdığı finansal reform kanunu tasarısının gereğinden fazla düzenleme ile ekonomimizi sakat bırakacağını söyleyeceklerdir. Onlar, Obama yönetiminin önerdiği banka borçları üzerine konulması planlanan vergilerin, cahil popülizmine teslim olmak manasına geldiğinde ısrar edeceklerdir. Finans endüstrisinin kazançlarının vergilendirilmesinin veya kontrol altına alınmasının yıkıcı etki yapacağı ve haksız olduğu konusunda sizleri uyaracaklardır.

Fakat onlar ne bilir ki? Cevap benim söyleyebileceğim kadarıyla, pek fazla değil.

Paul KRUGMAN

New York Times

14 Ocak 2010

Çev: Selman Ruso