Double trio ile yeni ufuklara Joshua Redman - “Compass”

“Sağduyum bu denemeden uzak durmamı söylüyordu. Bu kadar çok bas ve davulla ortaya bir karmaşa çıkabilirdi. Ama hayalgücüm beni sürekli bu düşünceye geri getiriyordu...”

Dani ALTARAS
13 Ocak 2010 Çarşamba

Antik çağlarda denizciler karayı gözden kaybetmeyecek şekilde seyrederlerdi. Pusulanın icadıyla yön ve yer tespiti mümkün olunca açık denizlere dümen kırmaya başladılar. Bu icat insanoğlunun merak ve cesaretiyle birleşince Portekizliler ve İspanyolların başını çektiği ve yeni kıtaların bulunduğu Keşifler Çağı başladı.

Ünlü saksafoncu Joshua Redman’ın son albümüne Compass adını vermesi tesadüf olmasa gerek. Çünkü bu albümde, yine ünlü bir saksafoncu olan babası Dewey Redman’ın izinden giderek çıkardığı ses getiren pek çok albümden sonra, bugüne kadar el atılmamış bir yeniliğe yelken açmak istemiş: Aynı anda iki bas ve iki davulun çaldığı ve double trio diye adlandırılabilecek bir deneme.

Babası Dewey, müziğe öğrencilik yıllarında, geleceğin büyük Ornette Coleman’ı ile birlikte çaldığı okul bandosunda başlayan, olgunluk yıllarında basçı Charlie Haden, gitarcı Pat Metheny gibi devlerle çalan, Keith Jarrett’in American Quartet’iyle 9 albüm çıkaran (bunlardan “The Survivor’s Suite”, 1978’de  yılın caz albümü seçildi) siyah tenli ünlü bir caz müzisyeni. Annesi Renee Shedroff ise Yahudi bir Amerikalı.

Joshua Redman 1969 yılında California’da dünyaya geldi. Anne ve babası ayrıldıklarından kendisini annesi Renee yetiştirdi. Lise yıllarında Josh Shedroff olarak bilindi. Amerika’nın en prestijli üniversitesi Harvard’ın Sosyal Bilimler bölümünden mezun oldu. Ardından Yale Üniversitesi hukuk bölümüne girmeye hak kazandı ama müzik sevdası yüzünden bundan vazgeçti.

Redman’ın yaşamının dönüm noktası 1991’de Thelonious Monk Uluslararası Saksafon Yarışması’nı kazanması oldu. Bundan sonra müziğe yoğunlaştı ve müzikal formasyonunu,  Elvin Jones ve Chick Corea gibi devlerle çalarak 90’lar boyunca sürdürdü. Kısa sürede kendi gruplarını kurmaya başladı ve Pat Metheny, Charlie Haden, basçı Christian McBride (2009 yapımı Kind of Brown çok beğenildi), Brad Mehldau gibi müzisyenlerle çalıştı. Mutlu bir tesadüf, 2007’de çıkardığı Back East albümünde, kısa süre sonra yaşama veda edecek olan babası ile birlikte çaldı.

Basçılar; Larry Grenadier, 1966 San Francisco doğumlu. Ünlüler ünlüsü Charles Lloyds’ların, Pat Metheny’lerin, Brad Mehldau’ların ve daha nicelerinin basçısı. Saksafoncu Charles Lloyds liderliğinde çaldığı iki albüm (The Water Is Wide ve Hyperion With Higgins) muhteşemdir. Brad Mehldau’ya eşlik ettiği ve 5 albümden oluşan The Art of The Trio serisi de başka caz şaheserleridir. Stanford Üniversitesi, İngiliz Edebiyatı Bölümü mezunu da olan Grenadier, şu sıralar kendi grubu FLY ile de çalıyor.

Diğer basçı Reuben Rogers, 1974 Virgin Adaları doğumlu. Dünyaya geldiği coğrafya sayesinde çocukluğundan beri kalipso, reggae, gospel ve caza aşina oldu. Boston’daki Berklee Müzik Koleji’nden mezun. Üstün yeteneği sayesinde profesyonel yaşamına henüz 17 yaşındayken başladı. Wynton Marsalis, Roy Hargrove, Charles Lloyd (birlikte çaldıkları 2008 yapımı Rabo de Nube’yi cazseverler kaçırmamıştır) ve şarkıcı Diana Reeves’le çalıştı.

Davulcular; Brian Blade, 1970 Luisiana doğumlu. Sideman olarak ilk kaydıtlarını ünlü saksafoncu Kenny Garret ve Joshua Redman  ile yaptı. Efsane Wayne Shorter, Bob Dylan, Joni Mitchell, Norah Jones gibi müzisyenlerin albümlerinde yer aldı. Brian Blade & The Fellowship Band adlı kendi grubuyla da üç albüm yayınladı.

Diğer davulcu Gregory Hutchison, 1970 Brooklyn doğumlu. Baterist olan babasının reggae grubunda çok genç yaşta çalmaya başladı. Annesinde en az iki nesildir biriken çok geniş bir albüm kolleksiyonu da yetişmesinde etkili oldu. Kendi ifadesine göre en çok Miles Davis’in davulcusu “Philly” Joe Jones’tan etkilendi. Trompetçi Red Rodney ile başlayan profesyonel kariyeri, şarkıcı Betty Carter ve trompetçi Roy Hargrove (2008 yapımı Ear Food aynı yılın en iyi caz albümleri listelerindeydi) üzerinden bugünlere ulaştı.

2009 yapımı Compass 13 parçadan oluşuyor. Biri hariç tümü orijinal besteler. Bazılarında iki davul, bazılarında iki bas, 5 parçada ise hem iki davul, hem iki  bas (double trio) çalıyor. 8. sırada yer alan Beethoven’in Moonlight’ını böyle bir konfigürasyondan dinlemek müzikseverler için ilginç olsa gerek. Baladların (Just Like You, Little Ditty) genellikle beşli yapıyla çalınması basçı ve davulcuların birbirlerinin yollarının üstüne çıkmayacak maharet ve ustalığı göstermesi ile mümkün oluyor. March, aynı yapıda çalınan bir başka ritmik harika beste. Bunlara kontrast olarak pek çok hareketli parça üçlü formatla çalınıyor (Insomnomaniac, Un Peu Fou, Round Reuben).

Bugün yeni teknolojilerin (GPS) gelişmesiyle güvenli seyir açısından pusulanın pabucu dama atılmış gibi görünebilir. Ama konu müzik ve sanat olduğunda cesaret, deneme, risk alma ve macera duygusu her zaman ön planda olur. Yeni zevkler ve keyifler ancak bu şekilde keşfedilebilir. Joshua Redman da bu çalışmasında bütün bunları göze aldığından albümüne Compass’dan daha uygun bir isim bulamazdı. (Redman’ın rotası 6 Şubat’ta İstanbul, İş Sanat’tan geçiyor.)