Ah şu gençlik

Ergenlik dönemi dediğimiz çalkantılarla dolu süreçte, ergenin en büyük ihtiyacı kişisel tarihini yeniden yazmaktır...

 

Gençlik - Eğitim
13 Ocak 2010 Çarşamba

Yetişkinlerin dünyasında gençlik, hemen her zaman idealize edilen bir hayat dönemidir. Fiziksel güç ve enerji, bazen akneli, sivilceli de olsa taptaze, gergin bir cilt, henüz seyrelmekten, beyazlardan çok uzak gür saçlar... Daha da önemlisi uzun bir gelecek ve sınırsız olasılıkların vaadi.

Yetişkinler en önemli seçimlerini çoktan yapmıştır oysaki. Her bir seçimde bir başkasından vazgeçmiştir. Kime sorsanız, “zamanı geriye alabilsem”, ya da “şimdiki aklım olsaydı” diye başlayan nice cümleler kurabilir size. Gençlik gelecek demektir, yetişkinin gözünde. Ah bir de kafalarını kullanabilseler, büyük sözü dinleseler.

Peki, onların gündemini de gelecek mi meşgul ediyor dersiniz? Sık sık planlarından, hayallerinden, okumak istedikleri okullardan, görmek istedikleri ülkelerden de bahsetseler, gençlerin zihnini en çok meşgul eden geçmiştir. Ergenlik dönemi dediğimiz çalkantılarla dolu süreçte, ergenin en büyük ihtiyacı kişisel tarihini yeniden yazmaktır. Tarihçilerin çok sevdiği “geçmişini bilmeyenin geleceği de olmaz” ilkesiyle hareket eder ergen. O artık ne çocuk ne yetişkindir ve büyümek gibi zorlu bir görevi vardır. Büyüyüp, geleceğe adım atabilmek için de geçmişi deşer, hatırlayamadığı bebeklik anılarını tekrar tekrar dinlemek ister, istenen bir çocuk muydu, ebeveynleri nasıl tanışmıştı ve bunun gibi birçok sorunun yanıtını arar.

Bu dönemde anne babanın da geçmişi masaya yatırılır. Zaman artık çocukluktaki gibi durağan ve önemsiz değildir, aksine hızla akıp gitmekte ve bir daha geri gelmemektir. Belki de bu yüzden günlükler ve anı defterleri önem kazanır. Küçük tarihçimiz iş başındadır ve hayatının kayıtlarını tutmaktadır.

Birçok açıdan ergenlik, “kendini arama ve bulma” sürecidir. “Ben kimim?”, “Nasıl birine dönüşüyorum?” sorularının cevabı, onun çocukken gerçek anlamda sahip olmadığı değişmez, sabit bir kimliğe kavuşmasını sağlayacaktır. Kimlik oluşumu da kişisel tarihin yazımına paralel olarak ergenin bir diğer önemli işidir. Çift haneli yaşlarla birlikte ergen artık dünyayı daha farklı algılamasını sağlayacak yeni bir beyin yetisi geliştirir ve soyut kavramaya adım atar. Siyah ve beyazın yanında şimdi gri tonlar da yerini almıştır. Eskiden doğruluğuna emin olduğu şeylerden artık şüphe duyar ve sorgular. Buna aile de dahildir elbette. Yeni fikir akımları ve düşünceler ilgisini çeker. Bir gün vejetaryen, diğer gün politik bir kimlikle çıkabilir karşınıza. Çoğu zaman tartışmış olmak için tartışır sizinle. Derdi sizinle çatışmak değil, keşfettiği bu yeni dünyada kaybolmadan bir şeyleri oturtmaktır aslında. Böyle önemli meselelerle karşınızda dimdik duran ve galiba artık büyüdüğünü düşündüğünüz çocuğun, ertesi gün bir sivilce için karalar bağladığına şahit olabilirsiniz. O kendini spot ışıkları altında hisseder çünkü herkes her an onu eleştirebilir ve buna dayanmasını sağlayacak bir kimlik kalkanı yoktur henüz. Tıpkı kozasındaki tırtıl gibi, kimlik de oluşma sürecinde hassastır ve bu dönemde alınabilecek bazı yaraların etkileri kalıcı olabilir.

Bu kadarla da kalmaz ergenin, yetişkinliğe giden yoldaki zorlukları. Ergenlik biraz da yas tutma dönemidir. Giden ve bir daha gelmeyecek olan çocukluğun, masalların, büyülü bir dünyanın yası tutulur. Önce anne ve sonra tüm aileyle kurulan yakın ilişki, bir ailenin kanatları altındaki çocuk rolü de belli ki yavaş yavaş sonlanmakta, bireyselleşme ve yeni bir aile kurmanın zamanı gelmektedir. Ergen gittikçe daha çok sosyal çevresini tercih edip, aileden uzaklaşırken, tüm istekliliğine rağmen aileden kopmanın yasını ve kaygısını da taşır içinde.

Öyle görünüyor ki yüzü geleceğe bakan, önünde sınırsız seçenekleri, arkasında ailesinin desteği olan, ekmek elden su gölden yaşayan, tek yükümlülüğü ders çalışmak olan ve tüm bu nedenlerle mutlu olması beklenen ergenin yerinde aslında yüzü geçmişe dönük, yitirdiklerinin hesabıyla meşgul, yas tutan biri var.

Bir zamanlar bizim de içimizde olan her nedense unuttuğumuz biri.

Ah şu gençlik...

 

* Özlem NAMLI

Ulus Özel Musevi Lisesi

Psikolojik Danışmanı