GELENEKSEL DEĞERLERİMİZ/ Brit Mila - Pidyon Aben - Vijola - Neder

Doğuşu binlerce yıl önceye dayanan birçok geleneğimiz bugün de varlığını sürdürüyor. Brit Mila, Pidyon Aben, Vijola ve Neder bunların arasında önemli bir yer tutuyor

Coya DELEVİ Kavram
30 Aralık 2009 Çarşamba

Önceki yazıda dinsel geleneklerimiz kapsamında önemli yerleri olan ‘oruç günleri’nin anlamlarına, neden ve amaçlarına yer verdik. Bu hafta da geleneklerimizle ilgili ufak tefek ipuçları vermeyi sürdüreceğiz; ‘Brit Mila’, ‘Pidyon Aben’ ve ‘Vijola’dan gibi gelenekleri tanıtacağız.

Brit Mila için, Tanrı ile atamız Avraam Avinu arasındaki bir ‘pakt’ın, bir anlaşmanın, sonucu diyebiliriz. Her Yahudi bu anlaşmanın devamını sağlamak ve de çocuklarına açıklamakla yükümlüdür. Avraam Avinu, Brit Mila olan ilk Yahudi’dir.

...Avram 99 yaşındaydı. Tanrı Avram’a göründü ve ona “Ben her şeye kadir Tanrı’yım dedi. Antlaşmamı seninle aramda yapacağım ve seni (sayıca) çok, çok arttıracağım.

Bana gelince - işte seninle antlaşmam: Birçok ulusun babası olacaksın. Ve artık ‘Avram’ diye çağrılmayacaksın. İsmin ‘Avraam’ olacak. Seni çok, ama çok verimli kılacağım ve seni uluslar haline getireceğim... Seninle ve ardından gelecek çocuklarınla aramdaki antlaşmayı, nesiller boyu, ebedi bir antlaşma olarak yerine getireceğim; hem senin Tanrın olacağım, hem de ardından gelecek çocuklarının...”

Tanrı daha sonra Avraam’a:“Sana gelince - antlaşmamı korumalısın” dedi. “Hem sen, hem de nesiller boyunca ardından gelen çocukların. Antlaşmam şudur: İçinizdeki her erkeği sünnet edeceksiniz...” (Tora –Türkçe- Bereşit sah.109, 111, 113) Pidyon Aben ise, ailenin, daha doğrusu, anne-babanın ilk doğan erkek çocuğuyla, yani ‘Bohor’uyla ilgili dini bir gerekliliktir. Dinimize göre, yeni doğan, ilk ayını doldurana kadar ‘Koanim’lere aittir. Bu, Tora’nın bir emridir:

Ve Tanrı Aaron Akoen’e şöyle dedi: “İnsan veya hayvan, Tanrı’ya sunulan her beden sahibinden ilk doğan senin olacaktır. Ancak, insanın ilk doğanı, fidye verilerek senden geri alınacaktır. Bir aylıktan itibaren, senin biçtiğin kıymete göre beş şekeli gümüş olarak fidye verdireceksin”(Bamidbar- 18:15-16)

Koen soyadlı bir ebeveynin katılımıyla, Pidyon Aben için, geleneksel dini bir tören gerçekleştirilir. Pidyon sözcüğünün İbranicedeki anlamı ‘fidye’dir. Çocukluğumdan, gençliğimden anımsadığım birkaç Pidyon Aben töreni, genelde evlerde yapılırdı. Anne ve babanın ailesi, yakın akrabalarla dostların katıldığı, şimdilerde nostaljik diyebileceğim oldukça duygulu törenlerdi. Odaya, kucağında bebekle Bay Koen girerdi...

Bazı törenlerde, bir sehpa üzerinde, içinde bir, iki altın obje ya da para bulunan bir tepsi gördüğümü hatırlıyorum. Ama genelde o tepside gümüş kaşıklar bulunurdu. Bu kaşıklar bebeği anneye verecek olan Bay Koen’e ödenecek fidyeyi temsil ediyordu. Genç anneyi gelin gibi giydirirler ve geleneksel dualar okunurdu. Sonra Koen, bu özel günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yapar ve anneye bebeği işaret ederek sorardı: “Bu bebek senin ilk çocuğun mu?”... Bunu takiben, tepsideki gümüşleri alır, bebeği de annesine ‘teslim’ ederdi. Tabii ki bu seremoninin, bu şekilde açıklanabilecek sembolik bir anlamı var, çocukları için, her ebeveyn tüm fedakârlığı yapar, varını yoğunu feda edebilir…

Doğal olarak, her zaman olduğu gibi, bu dini törenden sonra ortam şenlenir, bir ailevi ya da sosyal eğlenceye dönüşürdü. Çoğu ev yapımı börek ve kurabiyeler, türlü, türlü şekerlemeler, pastalar yenir, vişne şurubu ya da limonata içilirdi. Tabii içecekler de ev yapımıydı... Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; çünkü örf ve adetlerin bir yansıması olarak düşünüyorum. O gün kesinlikle kahve ikramı yapılmazdı. Belki de daha hüzünlü bir ortamı çağrıştırdığı için olsa gerek...

Pidyon Aben olayını anlatırken geçmiş zaman kipini kullandığım dikkatinizden kaçmamıştır. Ben anılarımdaki, belki de çoğu geçmişte kalmış kutlamalardan bir kesit, bir tablo vermeye çalıştım. Günümüzde de elbet ev ortamında yapılanlar vardır. Fakat şimdilerde, gerek Brit-Mila, gerek Pidyon Aben törenlerinin genellikle bir sinagogda ya da düğünü anımsatan bir ortamda gerçekleştiğini görüyoruz. Bildiğiniz gibi, Koenler ve Leviler Pidyon’dan ‘muaf’ olduklarından benim kişisel bir deneyimim yok...

İlk doğan erkek evlada Bohor denildiği gibi ilk doğan kıza da Bohora denir. Bu kelime bir sıfat olmakla birlikte, bazen özel isim olarak ta kullanılır. Bu sıfatı daha çok, saf, kolayca kandırılabilen ya da olur, olmaz her şeye inanan bir kişiden söz ederken kullanırız. “Bohor olma, bohorluk yapma!”, yani, aptal olma, hemencecik her şeye inanma anlamında uyarılar yaptığımız olur. Burada, Yitzhak Avinu’nun ilk oğlu Esav’a bir gönderme yapıldığı söylenir. Esav, kardeşi Yaakov’a ‘Behorot’ hakkını satmıştı, hem de bir kase mercimek çorbasına...

Çocuklar büyüdüler. Esav usta bir avcı, bir kır adamı oldu. Yaakov ise çadırlarda oturan kusursuz biriydi. Yitshak (daha çok) Esav’ı severdi; çünkü (onun getirdiği) av etini yemekten hoşlanırdı. Rivka ise (daha çok) Yaakov’u severdi.

(Bir gün) Yaakov yemek pişirmekteyken Esav yorgun bir şekilde kırdan geldi. Esav Yaakov’a ‘Şu kıpkırmızı şeyden bana biraz yuttur! Çok bitkinim!’ dedi. (Ona bu sebeple Edom adı verilmişti).

Yaakov ‘Önce bana Behorluk hakkını gün gibi sat’ dedi.

Esav ‘Nerdeyse öleceğim!’ dedi. ‘Behorluk hakkının bana ne yararı var ki?’

Yaakov ‘Hemen şimdi bana yemin et’ dedi.

(Esav) Yemin etti ve Behorluk hakkını Yaakov’a sattı. Yaakov bunun ardından Esav’a ekmek ve mercimek yemeği verdi. (Esav) Yedi, içti sonra da kalkıp gitti. Esav böylece Behorluk hakkını küçümsemiş oldu. (Tora –Türkçe- Bereşit sah.185,187)

Vijola töreni, yeni doğan kız çocuklarına isim takma törenidir. Bunun Pidyon Aben’den farklı bir uygulaması var. Öyle ki, yalnızca ilk doğan kız çocuğu için değil, her yeni doğan kız bebek için de yapılır bu tören. Vijola da dini bir gelenektir. Bebeğin doğumunu izleyen birinci sekiz günlük süreden itibaren, bebek 40 günlük olmadan bu tören gerçekleştirilir. Rav çocuğu kutsar ve neşeli bir kutlama yapılır.

Gene dinsel bir gelenekten, Tora da belirtilen bir Mitsva, ‘Neder’den (adak) bahsetmek istiyorum. Yaşamımızda oldukça önemli bir yeri olan bu kavramla, ya da yerine getirilmemiş ‘Neder’le ilgili, Tora’da ciddi uyarılar var. “Eğer herhangi bir Neder’de bulunmazsan, bu ‘günah’ değildir. Fakat özgür iradenle Tanrı’ya yapmış olduğun bir Neder sözü dudaklarından çıkmışsa, bu Adağı tamamlayacaksın...” (Devarim 23:22-23) (Bamidbar 30:3)

Bilgelerimiz şöyle der: “Sözlerin ağzının içinde kaldığı sürece, sen onların efendisisin. Sözleri telaffuz ettiğin an, onların kölesi olursun. Yerine getiremeyeceğin vaatlerde bulunma!” Bazı beklenmedik ciddi olaylar kişiyi Neder’ini gerçekleştiremez durumda bırakırsa ne olabilir? Çözüm için yetkili birine danışılması önerilmektedir.