Okurun gözünden Yahudi Kültürü Avrupa Günü

6 Eylül Pazar günü gerçekleşen geleneksel Avrupa Kültürü Yahudi Günü'ne katılan bazı okuyucularımızın etkinlikle ilgili görüşlerini sunuyoruz

Perspektif
1 Ekim 2009 Perşembe
Bir memnuniyetimi sizlerle paylaşmak arzusundayım. Yedinci kez Galata’da gerçekleşen Yahudi Kültür Günü’nün gerçekten çok başarılı geçtiği düşüncesindeyim. Bu organizasyonu tertipleyenleri, samimiyetle kutlarım. Nazarı dikkatimi çeken husus geniş toplumun katılımının az olduğudur, buna mukabil cemaat üyeleri oldukça yüksek bir coşku, heyecanla iştirak ettiler, kendi kültürlerine sahip oldular sevindiricidir. Çeşitli etkinlikler arasında Neve Şalom Kültür Merkezi’nde olan “Birlikte Yaşamak Kültürü”  panelinde konuşmacıların sunumlarında tuttuğum notları sunuyorum.

Önemli faktörün eğitim olduğu, ilkokuldan başladığı, liberal düşünmenin ötekileşmeyi ortadan kaldırdığı bir gerçektir. Osmanlı’da sınır çizme olmasa bile gettolaşma vardı, Venedik Gettosu olmasa bile Osmanlı’nın 16. – 17. yüzyıllardaki kültür zenginliğinde azınlıklar da vardı, daha çok büyük şehirlerde mevcuttu, modern bir insan komşularını tanıyıp, tanımaması diye bir sorunu yoktur, onu hiç ilgilendirmez. Ötekini bizden farklı kabul etmemiz, elit Osmanlı’da kabul görmedi. Soğuk savaş sonrası komşularımızla yaşamak 2001 yıllarındaki itibaren farklı boyutlara ulaştı, ötekileşme siyasilerle çoğaldı. Siyasetin etkisi çok fazla olduğu, medyada burda önemli rol oynuyor. Siyasetin liberal ve demokrasi olması lazım. Adalet ve hukuk faktörleri ayrımcılıkta önemli rol oynuyor. Eğitim düzeyi yüksek olan kendini savunuyor, icabında kavga ediyor.

Önümüzdeki yıllarda etkinliklerde daha fazla tanıtım ile geniş toplum üyeleri bizleri daha iyi tanıyacak, vatandaşlık bağı ile bağlı olduğumuz bu topraklarda, kendileri gibi asli üyeler olduğumuzu anlatmak, kültürlerimizde bazı benzerlikler olduğunu belirtmeliyiz; bir nebze olsun düşüncelerinde sapmalar olur ve daha bilgilenirler. Bizler azınlık değil, T.C. Devleti’nin vatandaşıyız.

500 yıllık bir beraberlikte ortak kültürde ayrımcılık ve ötekileşmenin olmaması en büyük dileğimdir.

Acaba inançlarımız yüzünden mi? Ötekiyiz, inanç duygudur, düşüncedir, rahatlamadır, bir noktada birleşir.

Saim HABİB

***

Her şeyden önce, Şalom Gazetesi’ne kazandırdığınız yeni ve dinamik şekli için sizleri candan kutlarım. Konular, yazılar veya resimler olsun gazeteyi eskisinden de daha çekici kıldınız.

Yahudi Kültürü Avrupa Günü ile ilgili yazılarınıza gelince kendi kendime bir soru soruyorum: Bu kadar muhteşem bir gün ile ilgili yazılar 9 Eylül sayınızdaki yazılarla sınırlı mı?  Kanaatimce olamaz ve başka yazıları da hazırladığınızı tahmin ediyorum.

Avrupa Günü için mükemmel bir şekilde hazırlanan kitapçık bizi heveslendirmişti, ancak ne var ki çok başarılı geçen bu günün konsepti gereği aynı saatte muhtelif faaliyetlerin olması izleyicileri seçim yapmak için neredeyse “yazı tura” atmak zorunda bıraktı.

Ben şahsen bu nedenle Selanik Korosu’na gidemedim ancak konserleri hakkında daha etraflı bir yazı okumayı isterdim.

Fakat esasen aradığım ve bulamadığım yazı benim izlediğim Yahudi Motiflerinden Yansımalar hakkında bir yazıydı.  Bu konserin yalnızca ismi “Diğer konserler” arasında geçiyor. Oysa dakikalarca ayakta alkışlanan bu konserin gerek içerik ile kalite, gerek haber bakımdan tam aradığımız nitelikteydi.

Halen piyano üzerinde John Hopkins Üniversitesi Peabody Konservatuarı’nda doktora çalışmaları yapmakta olan Jerfi Aji, bu özel gün için Yahudi motifleri kullanan ve çoğu Yahudi olmayan bestecileri araştırıp onların eserleri tanıtacak bir program hazırladı ve dinleyicilerine adeta bir şölen sundu.  

Jerfi Aji,  kişisel hoş tarzıyla, önce sunacağı eserleri tek tek anlattı ve kendisiyle beraber çalacak olan sanatçıları tanıttı. Her biri hem yurt içinde hem yurt dışında tanınan sanatçılar, piyanoda olan Jerfi Aji’den başka, viyolonselde MİAM’da araştırma görevlisi, Müzik Doktoru Yelda Özgen Öztürk, viyolada İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası üyesi Tuba Özkan, klarnette, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası klarnet grup şefi Ayşegül Kırmanoğlu, kemanda günümüzün önde gelen keman virtüözlerinden, bestekâr Cihat Aşkın ve yine kemanda Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası üyesi Aida Boydağ’ı bu konserde yer aldı.

Ustaca hazırlanmış program, dinleyicileri Kol Nidrei’den Klezmer müziğine, oradan Cihat Aşkın’ın, üç sene önce, soykırımdan kurtulan kemanlar için bestelediği muhteşem “Yiddish Fantasy” ye ve oradan Shostakovich’e ve ondan sonra Prokofiev’in Yahudi Temaları üzerine Uvertür’e götürdü.

Programın bitiminde bunca güzel bir sanat olayına tanık olabildiğim için kendimi ayrıcalıklı hissettim çünkü dinlediğim konser her bakımdan amatörlükten uzak, en kaliteli profesyonel organizasyon nitelliğindeydi. Yanımda oturan biri  “Bu konseri İş Sanat’ta veya İstanbul Festivali’nde en pahalı biletleri alarak dinleseydim yine aynı coşku ile alkışlardım, muhteşemdi!” dedi.

Avrupa Günü organizatörleri bize böyle bir fırsat verdikleri için ve sanatçıları bize bu şöleni sundukları için vasıtanızla teşekkür ederim.

Saygılarımla,

Reneta G. JERUSALMİ

***

 
Eylül 2009, Pazar günü İstanbul’da “Yahudi Kültürü Avrupa Günü” etkinliği  düzenlenmişti. Kutlamalara katılmak isteyenler, kendi tercihlerine göre, öğleye kadar Anadolu veya Rumeli yakasındaki sinagogların gezisine katılacak, verilen öğle yemeğinden sonra da Galata bölgesindeki etkinlikleri izleyecekti. (..)

Beşiktaş’tan bindiğimiz araçlarla önce Balat’ta Ahrida ve Yanbol Sinagogları’nı gezdik. Yahudilikte bir sinagogun adı, o sinagogun kurulmasına ön ayak olanlar nereden gelmişlerse, sinagog o adı alıyor. Örneğin Ahrida Sinagogu’nu, Makedonya’daki Ohri’den gelenler, Yanbol Sinagogu’nu ise Bulgaristan’ın Yambol kentinden gelenlerin kurduğu sinagog anlamına geliyor. (...)

Otobüslere binmek için Haliç kıyısına döndüğümüzde, Balat’ın Haliç’e bakan kıyısındaki Eliyahu Sinagogu, özellikle gasilhane görevi de yapan bir sinagogmuş. Ancak Eliyahu Sinagogu’ndan eser kalmadığı gibi şu anda bir iş yeri haline dönüşmüş.

Balat’tan Edirnekapı’ya geçtik. Tekfur Sarayı’nın yanından geçip İstanbul’un tek ahşap sinagogu olan İştipol Sinagogu’na vardık. Bu sinagog tamamen kapalı. İçeri kimseyi almıyorlar. Dolayısıyla çok değerli bir sinagog çökmeye terk edilmiş durumda.

İştipol Sinagogu’nun yakınındaki Kastorya Sinagogu ise daha da yürekler acısı bir haldeydi. Bir köşesinde sinagoglarda kutsal kitabın konduğu yer anlamına gelen Tora (minber) vardı ve çöplük içindeydi. Buradan çıkarılan üzeri yazılı taşlar, sağ tarafta atılmış denecek şekilde istiflenmişti. (...)

Edirnekapı’dan Hasköy’e geçildi. 1905 yılında yanan ve yeniden yapılan Maalem Sinagogu oldukça bakımlı bir sinagog. (...) 

Maalem Sinagogu’ndan Haliç’e inerken dik yokuş üzerindeki yüksek duvarlarla çevrili Karayim Sinagoguna uğradık. Karaylar sinagoga girme izini vermediklerinden dolayı dışarıdan duvarlarını görebildik.

Yine Hasköy’ün Haliç’e bakan kıyısında, restore edilmiş ve şimdi Safiye Sultan Cafe olarak faaliyette bulunan yer de Esgher Sinagoguymuş. Gezi düzenleyicilerinin burada ikram ettikleri “koşer” adı verilen Yahudi yemeğimizi bu Cafe’de yedik. (...)  Müze gezisinin ardından İtalyan Sinagogu’na gidildi. Kısa bir geziden sonra yeniden Galata Müzesi’nin bulunduğu sokağa dönüldü. 20 yıldır birlikte çalışan LPS Grubu, Safarad ezgilerinden oluşan unutulmaz bir konser verdi.

Yoğun güvenlik önlemlerinden geçerek girdiğimiz Neve Şalom Sinagogunda temsili bir sünnet düğünü gösterisi yapıldı. Görkemli bir sünnet gösterisinden sonra gezi programı tamamlandı. (...)

Sevgiler,

Rahmi GÜVEN