Herkesin anlatacak bir öyküsü vardır/ 100 yıllık bir yaşam öyküsü…

Çok sevdiğim bir arkadaşımın büyükbabası geçenlerde 100. yaşını kutladı. Dile kolay, 100 senelik bir yaşama sığdırılmış acı, tatlı yüzlerce anı. Seneye birinci yaşını kutlayacağını hatırlatan Jozef Yuda Gabay güler yüzlü, sempatik tavırlı, cana yakın bir tarih abidesi. Gözleri pek iyi görmüyor. Haliyle biraz da yürümekte zorlanıyor. Ancak biz gençlere taş çıkartacak kadar parlak bir hafızası var.

Sibel KONFİNO Toplum
26 Ağustos 2009 Çarşamba

Yuda Gabay, 1909 yılında Kuledibi’nde dünyaya geldi. 1927 senesinde Alliance Okulu’nu bitirdi ve muhasebeci olarak iş hayatına atıldı. Askerlik öncesi bir dönem sigortacılık da yaptı.

ASKERLİK…

“Liseyi bitirdiğim için kısa askerlik yapabilirdim. Yani zabit olabilecektim. Fakat o zamanlar gayrimüslimlere bu hak verilmiyordu. Eskişehir Askeri Hastanesi’nde göreve başladım. Aslında 6 ay olması gereken askerliğim karşı çıkmama rağmen 1,5 sene devam etti. Bu arada Baştabip Albay Mehmet İsmail İzmir’e nakil oldu. Onunla iyi bir dostluğumuz vardı. Benim kötü muamele görebileceğimi düşündü ve beraber kolorduya gittik. Orada istatistik memuru olarak görevime devam ettim. Hatta hafta sonları ailemin yanına bile dönebiliyordum.

2. Dünya Savaşı başladığı sıralarda tekrar askerliğe çağrıldım ve Hadımköy’de 1,5 sene daha görev yaptım. Bir gün kaçamak yaparak bir lokantaya gittim. Tesadüf olarak orada Albay Mehmet İsmail ile karşılaştım. Çekinerek birkaç yalan uydurdum ama o durumu hemen anladı ve künyemi istedi. Birkaç gün sonra beni çağırdılar ve onun yanında eski görevime devam ettim.”

EVLİLİK VE AİLE…

“Annem hastalanınca Ankara’dan dönmek zorunda kaldım. Almanya’dan yeni dönen bir profesöre muayene ettirdik ve çok az bir ömrü kaldığını söyledikleri annemi ameliyat ederek hayata geri döndürdük.

Eşimin amcası Anri Behar yeğeni ile aramı yapmak için gün aşırı iş yerime uğrardı. Önceleri reddettim ancak sonra, “bir resmini göreyim ona göre bakarız” dedim ve çok beğendim. Böylece evliliğe ilk adımımı attım. 1938 yılında evlendim ve 1939 yılında ilk kızım Lora Razon, 1945 ise ikinci kızım Sara Ovadya dünyaya geldi. Süzet, Leon, Valya ve Ari adlarında dört torunum ve sekiz tane de küçük torunum var. Maalesef on sene önce eşimi kaybettim.”

SAVAŞ YILLARINDAKİ ZORLUKLAR, VARLIK VERGİSİ…

“’6-7 Eylül Olayları’ olduğu zaman Halil adlı bir hamalımız vardı. Dükkâna el koymak istedi. Kendisini yatıştırmaya çalıştık. Her yeri yakıp yıkmaya başladılar. Hatırlıyorum çok sıkıntılı ve korku dolu günlerdi. Adadaki evimizin karşısında da bir deniz albayı oturuyordu. Saldırılar başlayınca bizi korumuş ve onları püskürtmek için çeşitli yalanlar söylemiş, elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışmıştı.

Varlık vergisi yıllarında o zamanın parasıyla 1000 lira vergi istediler. Benim için çok büyük bir paraydı. Ancak ödemeye mecburduk. İtiraz hakkımız yoktu. Yoksa Aşkale’ye gönderilirdik. Artık Türkiye’de yaşamanın imkânsızlaştığını düşünüp İsrail’e göç etmeye karar vermiştim. Vergimi ödemeden gidemeyeceğimi biliyordum. Bir şekilde onu da hallettim ve pasaportumu hazırladım. Fakat gitmemem için babamın hazırladığı komplo neticesinde bu maceradan da vazgeçmek zorunda kaldım.”  CUMHURİYET’İN KURULUŞU VE DEVRİMLER…

“Cumhuriyet ilan edildiği zaman 14 yaşındaydım. Müthiş bir coşku vardı. İlkokula giderken fes giyerdim ve Arap harfleriyle yazardım. Devrimlerin ardından Türk harflerini öğrenmeye başladık. Çok kolay olmadı tabii ki. Ancak Atatürk sayesinde medenileşmeye başladık. Zaten tüm değişimler otomatik olarak uygulanırdı.”

İŞ HAYATI…

“Askerlik dönüşü “Burla Biraderler”de muhasebeci olarak çalışmaya başladım. Bir sene sonra Ankara’da bir şube açtılar. Ve beni de çift maaş teklif ederek oraya transfer ettiler. Üç, dört sene kadar orada kaldım. 40 sene boyunca onlarla çalıştım ve sonra emekli oldum.”

ATATÜRK İLE İLK KARŞILAŞMA…

“Bir yılbaşı gecesi Agence  d’Anatolie adındaki bir kulüpte  düzenlenen baloya kız arkadaşlarımızla beraber gitmeye karar verdik. Eğlence devam ederken aniden bir sessizlik oldu. Bir de baktık ki koskoca Atatürk kapıda duruyor. Salona girince derhal orkestra şefinin yanına gitti ve vals çalmasını söyledi. Ardından yanımıza yaklaşarak kız arkadaşlarımızdan birini dansa kaldırmak için izin istedi. İzin vermemek mümkün mü? Bir tur vals yaptıktan sonra teşekkür ederek arkadaşımızı geri getirdi. Bu benim için unutamadığım bir anı olarak kaldı.”

SEYAHATLER…

“Evliliğimin ilk günü balayı için Hayfa’ya giden bir gemiye bindik. İkinci sınıf bileti almama rağmen yeni evli olduğumuz için bizi birinci sınıfta ağırladılar. Önce Yunan adalarına, Pire’ye, Atina’ya gittik. Sonra Hayfa’da Pesah kutladık. Ardından Kudüs’ü ve Tel-Aviv’i ziyaret ettik, kibutzları gezdik. Orada kalabilirdim ama eşim durumu anlayınca galiba İstanbul’a SOS çekti ve geri döndük. Ayrıca ileriki yıllarda Avrupa’nın çeşitli şehirlerine de gittik. En güzeli de torunlarımı ayrı ayrı seyahatlere götürdüm. Benim için çok büyük mutluluktu.”

 100. YAŞ GÜNÜNÜZÜ KUTLADINIZ…

“Bir ay kadar önce 100 yaşımı kutladım. Artık seneye tekrar bir yaşından başlayacağım. Hatta birkaç sene daha yaşarsam bir bar-mitzva daha yapabileceğim.

Sağ olsunlar tüm çocuklarım, damatlar, torunlar, küçük torunlar geldiler ve keyifli bir kutlama oldu.”