Büyükada’daki Medeniyetler İttifakı toplantısına büyük ilgi

2 Ağustos Salı günü Adalar Vakfı himayesinde Büyükada Anadolu Kulübü’nde “Kültürel Açıdan Medeniyetler İttifakının Geliştirilmesi”

başlıklı geniş katılımlı bir sohbet toplantısı gerçekleştirildi

Toplum
5 Ağustos 2009 Çarşamba

Moderatörlüğünü ve program akışını Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Mahmut Nedim Doral’ın üstlendiği, toplantı sekreterliğini Gölcük Hastanesi’nde Op. Dr. Gaziş Huri’nin yaptığı, Adalar Vakfı himayesinde Adalar Vakfı Başkanı Aykut Mutlu, “İstanbul 2010 Kültür Başkenti” Düzenleme Kurulu üyesi Halim Bulutluoğlu ve Anadolu Kulübü Müdürü Gürken Akbay’ın destekleriyle gerçekleştirilen  “Kültürel Açıdan Medeniyetler ittifakının Geliştirilmesi 1” başlıklı toplantı, gelecek yıllarda yaşam tarzının çağdaş boyutlarda yol almasını devam ettirmek, değişik kültürleri gerek tarihsel açıdan gerekse günümüz konumunda topluma aktarmayı hedefliyor.  

Büyük ilgi gören toplantıda üç semavi dinin temsilcilerinin yanı sıra akademisyenler ve tıp adamları sırayla söz aldı. 

Etkinlikte Türk Musevi Cemaati adına söz alan Cemaat Başkanı Silvyo Ovadya Türk Musevi toplumunun geçmişine değindiği  konuşmasında medeniyetler arasında kültürel ittifakın yıllar öncesine dayandığını; Kurtuluş Savaşı’nda bir çok Yahudi’nin de şehit olduğunu ve bu isimlerin Genelkurmay Başkanlığı’nın arşivlerinde bulunduğunu söyledi. Ovadya ayrıca, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Türkiye’de günümüzden çok daha fazla sayıda Yahudi’nin yaşadığını, İsrail’in kurulmasının ardından yaşanan göçlerle bu rakamın oldukça azaldığını söyledi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde din ve vicdan özgürlüğüne değinen Ovadya, o yıllarda Anadolu’nun her yerinde Yahudi yerleşimlerine rastlandığını, ancak kimi kısıtlamalar da olduğunu açıkladı. Uygulanan kısıtlamaları örnekleyen Başkan Ovadya: “Yahudilerin kıyafetlerinde yeşil renk kullanmamak ve evlerini Müslüman komşularının evlerinden daha alçak inşa etme zorunlulukları vardı” dedi.  Geçmişte iç içe yaşayan toplumlar sayesinde kültürel etkileşiminin arttığını sözlerine ekledi. Başkan Ovadya konuşmasının sonunda 30 yıldır İsrail’de yaşamını sürdüren Türkiye kökenli bir İsrail vatandaşının bir e-posta grubunda “Nesini seviyorsun Türkiye’nin?” sorusuna verdiği yanıtı katılımcılarla paylaştı.Yanıt şöyle idi: “Türkiye benim doğduğum yer. İlk vatanım ilk göz ağrım...
Aldığım kültürü seviyorum. Yemeğinden, müziğine... Saygıdan arabesk aşklarınakadar bana öğretilen her şeyi seviyorum... Coğrafyasını seviyorum... Boğazı, adaları... Türkiye’deki dostlarımı...
Halen arkadaşlığımı sürdürdüğüm Müslüman Türk dostlarımı... “ARKADAŞ” kelimesinin anlamını seviyorum...
Birçok müzisyenini, edebiyatçısını, düşünürünü seviyorum....
Ben İsrailliyim ve Türklüğümü hiç bir zaman saklamadım. Gurur duydum ve
birçok İsrailliye Türkiye’yi, Türkleri öğrettim ve hiç pişman değilim....
Yaptığım bestelerde bile Türk Müziğinin etkileri halen görünür. Türkçe halk
şarkılarını Bustan adlı gurubumda çaldık... Çok da sükse yaptık....
Nazım Hikmet'i, Ahmet Arif'i, Can Yücel’i Atilla İlhan’ı ve daha birçok şairi
seviyorum…
Yazdığım şiirlerde onların bana öğretileri sezilir... Birebir tanışmamış
olsak da. Makamları seviyorum... Neredeyse hepsini Rast ile keyiflenip Saba ile
hüzünlenebiliyorum...
Bunun başka bir pozitif yani da ülkemdeki Araplarla diyalogumun temelini
oluşturuyor...
Dahaaa bir sürü şey. Örneğin rakı ile beyaz peynir ve kavun ile halen
sarhoş olup ”Öpeyim ağabey”, “ya da ahhhhh sorma arkadaşım” …İçimdekileri diyip keyifalabiliyorum...
Orhan Pamuk Ödül aldığı zaman onunla aynı ülkede doğmuş olmaktan dolayı gururduydum.
Ama hepsine rağmen gerek şu anda yaşadığım ülkemin idaresine iktidarına
eleştirim olduğu gibi bir önceki ülkeme yani Türkiye’nin mevcut iktidarına da
eleştirilerim var.
Özellikle, son zamanlarda yani Gazze Operasyonu’ndan bu yana gelişen o
kraldan fazla kralcı fanatik bir şekilde yaratılan İsrail aleyhtarlığına, bunun
topyekûn “anti Yahudi” bir havaya sokulmasına da karşıyım ve eleştirim var.”

Türk Musevi Cemaati adına ikinci konuşmacı olan Hahambaşı Genel Sekreteri Yusuf Altıntaş’ın, Osmanlıdan günümüze kültürel etkileşimlere örneklemelerle yaptığı konuşmasının satır başları şöyle idi: dil kullanımındaki geçişkenlikler; matbaacılık gibi birlikte yaşamın getirdikleri; musiki alanında isim yapmış Yahudi bestekârlar; Osmanlı’da tıp literatürü oluşturmuş ve geliştirmiş Yahudiler; dokuma endüstrisinin öncüleri oluşları; Mühendishane-i Hümayun’un kurucusu Hoca İshak Efendi gibi Yahudi müderrisler, Atatürk’ün ilk meclisindeki kâtiplere stenografi öğreten Albert Benaroya gibiler ve Muhis Tekinalp ile Abraham Galante’nin katkıları.

16:30- 21:00 saatleri arasında gerçekleşen toplantı müzik dinletisiyle son buldu.