Matematik kaygısını yenmek mümkün mü?

Matematiğin zihinsel ve düşünsel gelişime olumlu katkıları, çocukların ve gençlerin matematikten korkmamasının ve sevmesinin akademik başarıyı olumlu yönde etkilediği bu konudaki tüm araştırmaların ortak sonucudur

Gençlik - Eğitim
21 Nisan 2010 Çarşamba

Sürekli gelişen ve yenilenen dünya düzeninde eğitim sadece ihtiyaç veya kazanılan bir hak değil, değişimin ve gelişimin yönetilmesindeki bir araçtır. Çağımız; matematiği anlamayı, matematiği günlük ve iş yaşamında kullanabilmeyi gerektirmektedir. Bu nedenle günümüzde ilköğretim öğrencilerinde matematiksel bilgi ve kavramaların öğretimi ve yapılandırılması giderek daha önem kazanmaktadır. Öğrencinin günlük hayatının her safhasında kullanacağı sınıflama, sayma, sıralama, ölçüm yapma, problem çözme ve analiz etme gibi kavramları, bunlarla ilişkili becerileri ve matematiksel düşünme becerilerini kazanması çevreyle, toplumla ve kendisiyle kuracağı ilişkilerdeki uyum açısından gereklidir. Değişen dünyamızda, matematiği anlayan ve matematiği yapanlar, geleceğini şekillendirmede daha fazla seçeneğe sahip olmaktadır.

Matematiğin zihinsel ve düşünsel gelişime olumlu katkıları, çocukların ve gençlerin matematikten korkmamasının ve sevmesinin akademik başarıyı olumlu yönde etkilediği bu konudaki tüm araştırmaların ortak sonucudur. Öğrencilerin birçoğu hata yapma korkusuyla matematik etkinliklerinden uzak durmaktadır. Matematiği öğrenmenin zorluğu matematiğin kendi yapısından olduğu kadar, ona karşı geliştirilen önyargı ve korkulardan da kaynaklanmaktadır.

Yapılan araştırmalar ülkemizde matematik korkusunun, matematik başarısını düşürmekte olduğunu, aynı zamanda düşen başarının da matematikten daha uzaklaşmaya yol açtığını göstermektedir. Bu korkuyu yenmek için matematiği sevdirecek, daha kolay anlaşılmasını sağlayacak yöntemlerin kullanılmasına ihtiyaç doğmaktadır.

Biliyoruz ki ülkemizde bireyin geleceği sınavlarla belirlenir. Matematik sorularının yukarıda saydığım tüm nedenlerden ötürü öğrenciler tarafından daha az çözülmesi,  sınavlarda matematik sorularının dolayısıyla da matematik dersinin belirleyici olmasına yol açmaktadır. Bu durum matematiği zayıf olan bir öğrencide derse karşı kaygı oluşmasına neden olur. Aile ve sosyal çevre de gelecek kaygısını, dolayısı ile matematik dersine duyulan kaygıyı körükler. Hep tanık olmuşuzdur, öğrenciye derslerinin durumu ile ilgili sorulan sorularda ilk sırayı matematik alır. Matematikte başarılı ise öğrencinin başı okşanır, değilse pek onaylanmaz ve daha çok çalışması vurgulanır. Bu durum; dersin gereğinden fazla önemsenmesine neden olur.

Okullarda ise özellikle ilköğretimde somut işlemler dönemindeki öğrencinin soyut kavramlarla karşılaşması onun konuları kavramasını zorlaştırır. Bu yüzden soyut kavramların yeterince somutlaştırılamaması, öğrencinin konu öğrendiği konuların bilgi düzeyinde kalmasına, kavrama ve uygulama düzeyine geçememesine neden olacaktır. Bu durum öğrencinin, zihin yapısı içinde problem çözme becerisini geliştirememesine neden olacak ve öğrenci zorlu matematik konularına korku ile yaklaşacaktır.

Peki, çocuklarımızı matematik korkusundan kurtarmanın bir yolu yok mudur? Bu korkunun önüne geçmek için öncelikle korkunun sebeplerini ortadan kaldırmak gerekir. Öğrencinin gerçekleştireceği başarılar, matematiğe karşı olumsuz deneyimlerinin izlerini ortadan kaldıracaktır. Öğretmenlerin dersi sevdirebilecek etkinlikler düzenlemesi, soyut kavramları somutlaştırarak anlatması, dersin verimli çalışma metotlarını öğretmesi ve öğrencinin olumsuz tutum sergilemesine yol açabilecek davranışlardan sakınması öğrencilerin derse karşı olumsuz tutumlarını olumluya çevirecektir. Aileler de öğrencinin kaygısını körükleyecek söylemleri bırakmalı ve ona destek olacak söylemleri kullanmalıdır. Ebeveynler çocuklarına matematik dersinden başarılı olabileceğini belirterek onları yüreklendirmelidir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, ailece yapılan eğitimlerin çok daha verimli olduğunu göstermektedir. Velilerin bilinçli yardımı ve desteği, baskıdan uzak ancak sıkı takibi, öğretmeni ile ilgili işbirliği sayesinde öğrencinin matematikteki başarısı daha kolay ve kalıcı olacaktır.

Bir bilgenin yanına genç bir çocuk gelir ve “Ben adam olabilir miyim?” diye sorar. Bilge de ona adam olması için üç diploması olması gerektiğini söyler. Bu cevabı alan genç oradan ayrılır. Yıllar sonra üç diplomayla bilgenin yanına gelir. Aldığı üç diplomayı göstererek “Şimdi adam olabilir miyim?” diye sorar. Genç adamın elindeki diplomaları inceleyen bilge “Hayır.” cevabını verir. Gencin “Neden?’ sorusuna bilge adam “İstediğim üç diploma, dedenin, babanın ve senin aldığın üç diploma olacaktı” der. Bilgenin dediği gibi çocuklarımızın ve torunlarımızın daha iyi gelişmesi bizim gelişmemizle çok yakından bağlantılıdır.

Aslında matematik korkusunun kaynağı büyüklerimizdir. Onlar da matematik ilgili bu yanlış düşünceleri büyüklerinden almışlardır. Eğer eğitimciler olarak bu yanlışları düzeltmezsek aynı zararlı ve yanlış düşünceler çocuklarımız ve torunlarımıza bir miras olarak geçecektir. Bu durum giydiğimiz bir ceket, pantolon veya düğmeli bir elbisenin düğmesini yanlış iliklemeye benziyor. Eğer ilk düğmeyi yanlış iliklersek diğer düğmeleri de otomatikman yanlış iliklemiş oluruz. Bu durumu düzeltmek için bütün düğmeleri söküp tekrar ilk düğmeyi iliklemek gerekir. Ancak bu yapıldığı zaman matematiğin aydınlık yüzü ile karşılaşacağız. Bunun sonucunda matematiğe yeniden merhaba diyeceğiz. Bu yüzleşme ile çocuklarımızın ve torunlarımızın matematikle barış ilan etmelerini sağlayacağız.

Emel UYSAL

Matematik Böl. Bşk.

Ulus Özel Musevi İlköğretim Okulu