Enerji sektöründe neler oluyor?

Son yıllarda, elektronik sanayinde çok hızlı değişimler ve gelişmeler yaşanıyor. Tüm bu gelişmeler, sanayi kollarındaki makinelerin, kurulan sistemlerin ve verilen hizmetlerin yenilenmesini esas alıyor. Rezzan Özsarfati ile enerji sektörünün dünyada ve Türkiye’de geldiği noktayı, bugün gerçekleştirilen projeleri ve gelecekte nelere hazırlıklı olmamız gerektiğini konuştuk 

Ekonomi
14 Nisan 2010 Çarşamba

Bizlere kendinizden bahseder misiniz?

1954 yılı Ankara doğumluyum. İlk-orta-lise öğrenimimi Ankara’da tamamladıktan sonra, üniversite eğitimi için İstanbul’a geldim. 1975 yılı Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi mezunuyum. Mezun olur olmaz iş hayatına başladım. Tekfen, Alarko gibi kurumsal şirketlerde çeşitli görevlerden sonra 1991 yılında kendi şirketimi kurdum.

Bir kız, bir erkek olmak üzere iki yetişkin çocuğum var.

Denko’nun verdiği hizmetlerden söz eder misiniz?

Firmam Denko Isı Kontrol Tekniği ve Servis A.Ş. bilhassa sanayide, buhar, kızgın yağ kazanı veya fırın sistemlerinin ısı enerjisini sağlayan brülör ve otomasyon sistemlerini temin ediyor. Sağlanan ürünlere bağlı olarak mühendislik hizmetleri, fizibilite çalışması, işletmeye alma ve satış sonrası servis firmamım ana faaliyet alanlarından. 

Ürünler yurt dışından ithal geliyor. Ancak ürünle birlikte, müşterinin beklentisine uygun otomasyon sistemleri ve devreye alma çalışmaları tarafımızca yapılıyor.

Otomasyon sistemlerini ve dijital yanma teknolojisini açıklar mısınız?

Son yıllarda dünyada elektronik sanayide baş döndürücü bir gelişme var. Bunu hepimiz gündelik hayatta yaşıyoruz. Evlerimizde tüplü televizyonlar, LCD ekran televizyonla değişti. Cep telefonları 15 sene evvel ilk çıktığında, cebimize sığmayacak kadar büyüktü, şimdi ise o kadar küçüldü ki cebimizde cep telefonu arıyoruz.

Tüm bu gelişmeler sanayi makinelerine de yansıdı. Eskiden servis teknisyeni elinde İngiliz anahtarı veya yıldız tornavida ile mekanik ayarlar yapardı. Dijital yakma teknolojisinde ise cihazın veya kontrol panosunun üzerinde bir ekran ünitesinin tuşlarına basarak ayarlar yapılabiliyor. Aynen cep telefonunda olduğu gibi, menüden seçim yaparak sistem devreye alınıyor. Parametrelerin çok hassas set edilebilmesi verimi artırıyor ve önemli yakıt tasarrufu sağlıyor. Bunun yanı sıra emniyetli çalışma, çevre standartlarına uygun emisyon değerlerinin sağlanabilmesi, veri izleyebilme ve taşınabilme gibi ilave avantajları da beraberinde getiriyor.

Teknik servis ağını nasıl gerçekleştiriyorsunuz?

Teknik servisin firma faaliyetinde çok önemli rolü var. Sanayi kuruluşlarında üretimin 24 saat aksamadan devam etmesi için buhar veya kızgın yağ sisteminin hiç arıza yapmaması gerekli. Kendi bünyemizdeki teknik servis elemanları sürekli yurt dışında eğitim alıyor. Türkiye içinde de yetkili servislerimiz bulunuyor. Bu yetkili servislere de bir program dâhilinde sürekli eğitim vermekteyiz. Müşterilerimizin birçoğu ile bakım anlaşmalarımız var. Globalleşen dünyada artık her ürünün birçok rakibi bulunuyor. Ancak servis ve hizmet kalitenizle fark yaratabiliyorsunuz. 

Sektörü Türkiye ve Avrupa olarak değerlendirecek olsanız neler söyleyebilirsiniz?

Ülkemizde, toplam enerji arzının %70’i ithalat yoluyla karşılanıyor. Enerji kaynakları açısından kısıtlı kaynaklara sahip ve dışa bağımlı olmamız, enerji ihtiyacının yeterli, güvenli ve ekonomik kullanmanızı zorunlu kılıyor. Enerjinin etkin ve verimli kullanılması temel hedefimiz olmalı. Genellikle enerjinin verimli kullanılması iki ampulden birinin söndürülmesi olarak algılanıyor. Oysa enerji verimliliği, binalarda yaşam standardı ve hizmet kalitesinin, endüstriyel işletmelerde ise üretim kalitesi ve miktarının düşüşüne yol açmadan, birim hizmet veya ürün miktarı başına enerji tüketiminin azalmasıdır.

Enerjinin verimli kullanılıp, kullanılmadığını gösteren en önemli kriter, mal veya hizmet olarak gayri safi milli hasıla başına tüketilen enerji miktarı olarak tarif edilen “enerji yoğunluğu”dur. OECD üyesi ülkeleri enerji yoğunluğu 0,19 düzeyinde olmasına karşın ülkemizde 0,39. Diğer bir deyişle bir dolarlık mal ve hizmet üretmek için Türkiye’de OECD ülkelerinde kullanılan enerji miktarının iki katı enerji kullanılıyor.

Enerjinin verimli kullanılması için kanuni düzenlemelerin yapılması zorunluluk arz etti ve 2 Mayıs 2007 tarihinde Enerji Verimliliği Kanunu yürürlüğe girdi. Buna bağlı olarak yeni yasal düzenlemeler ve yönetmelikler yürürlüğe giriyor. Örneğin BEP (Binalarda Enerji Performansı) yönetmeliği ile her yapının bir “enerji kimlik belgesi” diğer bir deyişle enerji pasaportu olacak. Kanun kapsamına giren endüstriyel işletmelerde ve binalarda enerji yönetimi ile ilgili faaliyetleri yerine getiren enerji yöneticileri bulundurulacak. Enerji Verimliliği Kanunu ile enerji yoğunluğunun 2020 yılına kadar %15 azaltılması hedeflendi. Bu hedef ithalat bağımlılığımızın azaltılması yanı sıra temiz çevrenin korunmasına önemli katkılarda bulunacak.

Enerji Verimliliği Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca Elektrik İşleri Etüt İdaresi Başkanlığı’nda Enerji Verimliliği Koordinasyon Kurulu (EVKK) kuruldu. Bu kurulun görevi, ulusal düzeyde enerji verimliliği stratejileri, planları ve programları hazırlamak, bunların etkinliğini değerlendirmek, yeni önlemlerin alınmasını ve uygulanmasını koordine etmek. Her yıl Ulusal Enerji Verimliliği Forumu düzenlenmeye başlandı. Amaç toplumun bilinç seviyesinin yükseltilmesi ve enerji verimliliği faaliyetlerinin yaygınlaştırılmasıdır.

Son yıllardaki tüm bu çalışmalar, şüphesiz olumlu adımlardır.

Sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Enerji sektörünün tüm ülkeler için stratejik önemi var. Petrolün diğer bir deyişle ‘kara altın’ın bulunup işlenmesinden bu yana 150 yıldır petrol savaşları süregelmekte. Enerji üzerinden uluslararası arenada vuku bulan siyasi oyunlar akıl almaz boyutlarda. Enerji sektörünün stratejik önemini göz önüne alarak, kaynakların rasyonel kullanımı, düzenleme, planlama, eşgüdüm ve denetleme faaliyetlerinin koordinasyonu çok önemli. Bütün bu çalışmalar kısa, orta ve uzun vadeli bir plan dâhilinde gündelik siyasi çekişmelerden etkilenmeyecek, liyakat sahibi kamu yöneticileri tarafından yönetilmeli ve tümüyle serbest piyasa katılımcılarının inisiyatifine bırakılmamalı.      

Yılda 40 milyar metreküp ithal ettiğimiz doğal gazın Rusya ve İran’a bağımlılığın azaltılması ve arz çeşitlendirilmesi sağlanmalı. İthal ettiğimiz doğal gazın yüzde 50 gibi bir oranı elektrik üretiminde kullanılıyor. Bu tesislerin verimi %45-50 düzeyinde. Elektrik üretimi içinde doğal gazın payı kademeli olarak düşürülmeli, fosil yakıt olan doğal gazın yerini, yenilenebilir enerji kaynakları rüzgâr ve güneş santraları almalı. Güneş enerjisi ile elektrik santralleri gelişmiş ülkelerde verilen teşviklerle, önemli teknolojik gelişmeler kaydetti. Geniş alanlarda yerleştirilen konkav aynalarla üretilen yüksek sıcaklık ve basınçlı buharla elektrik üretimi yapılıyor. Mevcut doğal gazla çalışan elektrik santraları, yoğunlaştırılmış güneş enerji santraları ile desteklenmeli. Elektriği pahalıya üretmek ve tüketiciye yansıtmak, sanayinin bilhassa ihracatçının rekabet gücünü zorluyor.

Türkiye’nin coğrafi konumunun önemi kesinlikle göz ardı edilemez. Doğumuzda Ortadoğu, Hazar Denizi zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip, batıda da enerji talebi sürekli artan Avrupa ülkeleri var. Stratejik bir geçiş ülkesi olan Türkiye’nin öncelikli hedefi, bu potansiyeli değerlendirerek 21. yüzyılın “Avrasya Enerji Koridoru” konumuna getirmek olmalı. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi gerçekleştirilmiş çok önemli bir proje. Nabucco Boru Hattı Projesi ile Hazar Denizi’ndeki doğal gazın Avrupa’ya taşınması hedeflenmekte. Bu stratejik anlaşmalarda, seyirci değil oyuncu olabilmek için Türkiye’nin orta ve uzun vadeli, ulusal çıkarları gözeten bir enerji politikası olmalıdır. Bu enerji oyununu çok iyi planlamamız gerekir.