Bir çift kolye

Hayatta en önemli olaylar bazen sadece bir rastlantıdan ibarettir. II. Dünya Savaşı sırasında parçalanan bir aile ilginç bir rastlantı ile biraraya gelir. Ülkeyi mateme boğan bu olay birbirinden habersiz yaşayan bir ailenin kalan fertlerini buluştururken ne yazık ki birçok aileyi derin bir kedere boğdu

Diğer
14 Nisan 2010 Çarşamba

Tarih 9 Ağustos 2001

Batı Şeria’nın Akabe köyünde yaşayan 22 yaşındaki İzz-al Masri, üyesi olduğu İzzeddin al Kassam Tugayları’nın verdiği görevle, sabah saatlerinde yola çıkıyordu. Tanrı’nın huzurunda cennet katına yükseleceğine inandığı bu görev, belki de ona mutluluk veriyordu. Üzerinde taşıdığı patlayıcılarla bindiği arabayı kullanan, yine onun gibi İzzeddin al Kassam Tugayları üyesi, 20 yaşında bir genç kızdı. Adı Ahlam Tamim olan bu genç kız bir yandan üniversitede öğrenimini sürdürürken bir yandan da gazetecilik yapıyordu.

Ahlam Tamimi arabasıyla hiç bir engelle karşılaşmadan Kudüs’ün merkezine ulaştı. Tamimi, genç çocuğu Yaffo Caddesi üzerinde bırakarak kendi yoluna devam etti. Masri, İsrail’de o yıllarda bir hayli sık gerçekleştirilen intihar komandolarının birçok defa gerçekleştirdikleri eylemin bir benzerini kararlı adımlarla, harfi harfine yerine getirmekteydi. Kutsal kitabı üzerine yemin ettiği eylemin başarıya ulaşması için olası en kalabalık noktayı seçmesi  gerektiğini biliyordu. Gömleğinin altında sakladığı 10 kiloluk patlayıcı kemeri kısmen kamufle etmek amacıyla yanına aldığı sözde gitar çantası elinde, en uygun noktayı arıyordu. Tatil günü olmasının da etkisiyle bir hayli kalabalık olan Yaffo Caddesi’nin King George Kavşağı’ndaki pizza restoranına doğru yaklaştı.

Saat neredeyse 14.00’tu. Çoluk çocuğuyla bir sürü insan ayaküstü bir şeyler yiyor, birçok kişi de sırada bekliyordu. Kaldırımda ise sel gibi akan insanlar günlük koşturmaları içindeydi.

O an oradaki, ne küçük çocuklar, ne pusetteki bebekler onu inandığı yoldan döndüremedi. Etrafta kimse kendisinden şüphelenmedi. O sıcak günde İzz-al Masri kalabalığın tam orta yerinde Allah’ın adıyla belindeki patlayıcının ipini çekti.

Saat 14.00’ü biraz gece, Kudüs’teki patlamanın ardından televizyon ve radyolar yayınlarını yarıda kestiler. İsrail’de bunun ne anlama geldiğini insanlar çok iyi bilir. “Ne oldu?” değil, “Nerede oldu?” diye sorarlar. Ya bir otobüs, ya bir alışveriş merkezidir çoğu zaman, kafelerde, restoranlarda da olmuştur birçok kez... Böylesine olaylar o kadar sık gerçekleşmekteydi k özellikle o günlerde. Hele ki Kudüs’ün Yaffo Caddesi’ne işi düşerse insanın. Oraya gitmek adeta bir savaş cephesine gitmek gibi. İlk bilgiler yayın organlarından halka ulaşmaya başladığı dakikalarda, önce sadece olay yerini belirten bir harita gösterilir ekranda, sonra yakınları hakkında  bilgi almak isteyenler için ilgili merkez telefon numaraları.

Pizzacıdaki patlamanın  hemen  ardından yaralanan 130 kişi olay yerine gelen onlarca ambulans tarafından çevre hastanelerin acil servislerine götürüldüler. Kudüs’teki Hadassah Üniversite Hastanesi, böyle durumlara her zaman hazırdır. İşte, o 9 Ağustos günü de böyle bir gündü.

Olay yerinde sekizi çocuk, ölen on altı kişi için yapacak ise bir şey yoktu.

Hastaneye ulaştırılan yaralıların çoğunun vücutlarında ağır yanıklar vardı. Patlamanın etkisiyle derileri yüzülmüş, vücutlarının çeşitli yerlerine saplanan şarapnel parçaları ve çiviler yüzünden, getirilen yaralıların çoğu hayati tehlike altındaydı.

Hastane personeli bir yerden diğerine koştururken, aralarında Polonya göçmeni bir bayan doktor da görevini yapmaya çalışıyordu. Doktor her an yeni bir yaralıya koşmak zorunda olduğu o karmaşa içinde önünü kesen yaşlı bir adama istemeden de olsa cevap verme gereği hissetti. Yanında torunu olduğu belli küçük bir kız çocuğu bulunduğu halde yaşlı adam panik ve gözyaşları içinde, kızının o saatte olay yerinde olduğunu bildiğini ve cep telefonuna ulaşamadığını söylüyordu. Kızının yaralılar arasında olup olmadığını merak eden yaşlı adamın yanındaki torunu ise etrafına ürkek ürkek bakınıyordu. Doktorun gözü işte o an küçük kızın boynundaki kolyeye  takıldı. Çok tanıdık bir kolyeydi bu!

Kadın bir anda yıllar öncesine döndü, zaman durdu, çevresinde herşey dondu.

Annesinin bir arkadaşının hayatını değiştiren gerçeği ona anlattığı güne döndü bir an.

Üniversiteyi yeni bitirmiş, genç bir doktordu annesini kaybettiği zaman. Her şeyini ona veren bir tanecik annesi. Annesinin ölümünün ardından ailesinin en yakın dostu, artık geçmişi hakkındaki gerçekleri bilmesinin zamanın geldiğini söylemişti onu karşısına alarak.

II. Dünya Savaşı başlayıp Alman orduları Polonya’yı işgal ettiği günden itibaren Yahudilerin kaderi bir anda değişmişti. Almanlar her girdikleri kentte topladıkları Yahudileri trenlere bindirip Auschwitz’e gönderiyorlardı. Bir gün Alman askerleri onların da kapılarına dayanmıştı. Genç kızın tüm ailesini zorla şehir meydanına diğerleriyle birlikte götürmek için evden aldıklarında, o zaman küçücük bir bebek olan kızı sakladığı paltosundan dostunun ellerine teslim etmişti annesi, son bir kez öptükten sonra; “Lütfen onu kurtar!” demişti.

O güne kadar ölesiye sevdiği annesi, onu büyüten Polonyalı Hıristiyan fedakar kadın aslında gerçek annesi değildi ve o öz annesini Auschwitz’te kaybettiğini hiç bilmemişti.

Tüm bu anlattıklarından sonra odaya giderek doktor elinde bir kolyeyle döndü, üzerinde İbranice harfler olan bir kolye. Tıpkı şimdi karşısında duran küçük kızın boynundaki kolye gibi.

“Annenin seni terk etmek zorunda kaldığı o gün işte bu kolye boynundaydı” demişti dostu ona.

Tekrar o ana dönen Doktor, yaşlı adama torununun boynundaki kolyeyi göstererek, “Bu kolyeyi nereden satın aldınız?” diye sordu.

Adam, “Hiç bir yerden! Bunun benzerini bulamazsınız, çünkü bu kolyeyi ben kendi ellerimle yaptım” dedi.

“Polonya’da savaştan önce iki kızım vardı, ikisine de kendi ellerimle aynı kolyeden yapmıştım. Fakat  Auschwitz’e götürdükleri karım ve küçük kızımdan bir daha hiç haber alamadım. Bense savaş bitince, diğer kızımla beraber İsrail’e göç ettim.”

Yaşlı adam kolyenin bir üçüncüsünü de seneler sonra küçük torununa yapmıştı.

9 Ağustos 2001’de İsrail’de en kötü intihar saldırılarından biri gerçekleşti.

O gün fast food restoranında 8’i çocuk 16 masum insanı kendisiyle birlikte ölüme götüren 22 yaşındaki İzz-al Masri’nin aldığı canların ardından parçalanan ailelere karşı sadece tek bir aile hiç beklenmedik bir yer ve zamanda yeniden birbirini buldu.

Batya RUSO GALANTİ