Festival “perde”leri “aralanmak” üzere...

...Zira, 17. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali, kapımızda..! 10 Mayıs-10 Haziran arasında gerçekleşecek programda yurtdışından 9 tiyatro ve dans topluluğu Türkiye’den seyirciyle ilk kez buluşacak.

-
7 Nisan 2010 Çarşamba

30’a yakın oyun, dans, performans ve özel gösteriler yer alıyor... Festival kapsamında, kentin her iki kıtasında 18 farklı mekânda sahnelenecek 90 gösterinin yanı sıra, ünlü konukların katılacağı söyleşi ve atölye çalışmaları da gerçekleşecek.

Sadece iki yılda bir yaşayabildiğimiz bu tiyatro şöleni, 10/5 akşamı CRR-KS’nda düzenlenen Açılış Töreni’nin ardından Krater Yapım’ın Hekate’nin Şarkısı” başlıklı oyunu ile başlıyor. Selim Atakan’ın Shakespeare’in metin ve şiirleri üzerine yaptığı bestelerden oluşan bu müzikli gösteriyi Engin Alkan yönetiyor ve üç kadın ‘şarkıcı-oyuncu’ ve bir erkek ‘dansçı oyuncu’ dizeleri yorumluyorlar. Talat S. Halman, Sabahattin Eyüboğlu ve Can Yücel çevirileriyle zenginleşen yapımda zamanlardan herhangi bir zamanda ve belirsiz bir yerde Selim Atakan’ın müzikleri aracılığıyla adaletsizlikler, haksızlıklar sorgulanıyor. “Hekate’nin Şarkısı”, 28 ve 29/5 akşamları ayrıca Caddebostan Kültür Merkezi’nde tekrar seyirciyle buluşacak.

Festival boyunca öne çıkacak tüm gösterilere yer darlığımızdan burada değinmem mümkün değil – ve bu nedenle sizleri www.iksv.org/tiyatro portalına yönlendirip, öncelikle daha çok Almanya, Avusturya, İtalya ve Japonya’dan gelecek yapımlara dikkatinizi çekmek istiyorum.

Hiç kuşku yoktur ki, bu yıl en çok ses getirecek yapımlardan biri, Viyana Ronacher Tiyatrosu’nda gelen “Şeytani Komedya” olacaktır... Nedeni, kimilerine göre Avusturyalı seri katil Jakob Unterweger’in rolünü üstlenmiş John Malkovich’dir – öte yandan Avusturyalı ekip tarafından “Barok orkestra için oyun” olarak tanımlanan bu yapımda Malkovich’e sahnede Viyana Akademi Orkestrası’nın seslendireceği Vivaldi, Haendel, Gluck, Haydn ve Mozart’ın eserleri ile iki soprano eşlik ederek, bizlere olağanüstü bir seyirlik sunacağa benzer... (14/5, Lütfü Kırdar Sahnesi).

Festivale bu yıl Almanya’dan da iki önemli yapım konuk oluyor. Her çalışmasıyla adından söz ettiren bu ülke tiyatrosunun yaramaz yönetmeni Andreas Kriegenburg’un yenilikçi yorumuyla Franz Kafka’nın romanı “Dava”, 16 ve 17/5 tarihlerinde Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde seyirciyle buluşacak. Almanya’nın önde gelen toplulukları arasında yer alan Münchner Kammerspiele yapımı olan “Dava”nın kahramanı Josef K. kendini bir gün sebebini anlamadığı bir suç nedeniyle mahkeme karşısında bulur... – Tiyatro sanatına 21. yüzyıl için yeni bir biçim kazandırma arayışını sürdüren yazar ve yönetmen René Pollesch’in sıradışı projesi Ruhr Üçlemesi’nin ikinci bölümü“Cinecitta Aperta” güçlü politik söylemi, etkileyici tekniği ve görselliğiyle dikkat çekiyor. Sahnede tiyatro ve sinemayı buluşturacak bu deneysel tiyatro projesi, ekranlarda sunulan etkileyici film ve sahnedeki canlı performanslarla izleyiciyi bugünün dünyasına dair yaşamsal sorunlarla baş başa bırakacak. Volksbühne Am Rosa-Luxemburg-Platz ve Ruhr 2010 Avrupa Kültür Başkenti ortak yapımı olan bu oyun, 12 ve 13/5 akşamları gene Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde karşımızda olacak.

Özel bir tiyatro şölenini ise, Festival’in daha önce üç kez konuk ettiği Piccolo Teatro Di Milano’nun bu kez Teatro Uniti ile birlikte sunacağı, Carlo Goldoni’nin “Tatil Üçlemesi”ile yaşayacağız. Bu oyun, havalar ısınır ısınmaz sayfiyeye giden insanlar çevresinde gelişiyor – ne var ki,  oyunun kahramanları şehir dışındaki yaşamın da en az şehirdeki kadar karmaşık olduğunun ayırtına varacaklardır..! 1872 yılından gelmesine karşın, hiç değişmemiş insanlık halleri üstüneki bu zarif eleştiriyi, kesinlikle çok keyifli bulacağız... (29,30/5, Muhsin Ertuğrul Sahnesi)

Japonlar ve Çehov’lar...

2010’da Türkiye’de kutlanmakta olan Japon Yılı dolayısıyla, bu ülkeden tamı tamına üç topluluğu konuk ediyoruz..! Bunların ilki, Festival izleyicisinin önceki yıllardan “Diyonisos” ve “Ivanov” yorumuyla tanıdığı Japonya’nın en ünlü ve en etkili tiyatro yönetmeni Tadashi Suzuki ve topluluğu SCOT’dur. Sofokles’in  klasik metinden ve Hofmannsthal’ın 20.yüzyıl başı uyarlamalarından yola çıkarak, Suzuki’nin yorumladığı “Elektra,  26 ve 27/5 akşamları gene Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde izleyiciyle buluşacak. Elektra’nın annesinden intikam alma fantezisi, Suzuki’nin çarpıcı yorumuyla geleneksel Japon tiyatrosundaki çeşitli görsel ve işitsel teknikler kullanılarak izleyiciye aktarılacak. Ünlü yönetmen Suzuki’ye 26/5 akşamı, “Elektra”nın ilk gösteriminden önce Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nin Onur Ödülü de takdim edilecek.  – Japon Yılı etkinlikleri kapsamında bu yıl Türkiye’de ilk kez  dünya çapındaki Japon dansçı Ko Murobishi’yi de ağırlıyoruz... Üç genç dansçıyla oluşturduğu topluluğu Ko&Edge ile 4 ve 5/6 akşamları Garajistanbul’da karşımızda olacak Murobishi, muazzam beden kullanımıyla izleyiciyi etkisi altına alacak solo dansı “Cıva”nın yanı sıra Ko&Edge grubuyla birlikte “Ölü 1” adlı performansını sergileyecek. – Japon danslarına devam:  Tokyo New National Theatre, 8/6 akşamı CRR-KS’nda iki bölümden oluşan bir gösteri sunmaya hazırlanıyor. İlki, Japon “noh” dansı ve çağdaş figürlerini ustaca harmanlayan “Yoroboshi”, hareket ve ses bütünleşmesi üzerinde duruyor. “Bahar Ayini” ise, bir kadın ve bir erkek dansçının canlı piyano müziği eşliğinde gerçekleştirdikleri şiirsel bir düettir – kendisine 2008 yılı Yeni Sanatçılar Ödülü’nü kazandırmış ünlü koreograf Hirayama Motoko’nun bir yapımı...

Festivalde o denli çok sayıda yerli (ve de nitelikli oldukları, bizzat tiyatro isimlerinden ve seçtikleri oyunlardan anlaşılan) yapım var ki, yer darlığı nedeniyle burada sadece doğumunun yüz ellinci yılında tüm dünyada çeşitli etkinliklerle anılan Rus oyun yazarı Anton Çehov’a ayrılmış üç farklı gösteriye değinebiliyorum ancak – diğer yerli yapımları bir sonraki “perde”ye bırakarak... Bu oyunların ilki, Tiyatro Pera’daki nitelikli yapımlarını sürekli olarak izleyip size buraya getirmeye çalıştığım Nesrin Kazankaya’nın çevirisi ve yorumu, Şafak Eruyar’ın dramaturjisi ve de zengin bir oyuncu kadrosuyla izleyebileceğimiz “Vanya Dayı” (15,16,18,19/6, Tiyatro Pera); diğeri TiyatroOyunbaz’un sunduğu Abdullah Cabaluz’un yorumuyla “Martı” (30,31/5, Haldun Taner Sahnesi); üçüncüsü ise, TalimhaneTiyatrosu ve Akbank Sanat’ın birlikte kotardığı, heyecan vereceğini kendimce şimdiden sezinlediğim büyük bir yapım olsa gerek: Mehmet Ergen’in rejisi ve Tilbe Saran, Cüneyt Türel, Esra Bezen Bilgin ile Serhat Tutumluer gibi önemli oyuncuların rol almalarından öte, CemMansur’un yönetimindeki Akbank Oda Orkestrası’nın da katılımıyla, Çehov’un “Plathenov”undan esinlenerek Trevor Griffiths’in kaleme aldığı “Piyano” (6,8,9/, Talimhane Tiyatrosu)...

Biletler 3 Nisan günü satışa çıktı bile – dolayısıyla, acele etmenizi öneririm..!