Gustav Mahler’in ‘Titan’ı şimdi ‘Blumine’li

Bu ay klasik müzik dünyasının önde gelen iki efsane ismini gerçekleştirdikleri CD ve DVD kayıtları ile Diyapazon köşesine konuk ediyoruz: Eliahu Inbal ve Sir Simon Rattle...

Rina ALTARAS- Rubi ASA
1 Nisan 2010 Perşembe

Gustav Mahler, 1910 yılının karanlık bir sonbaharında Dr. Sigmund Freud’un kapısını çalıp, uzun süre devam ettiği psikanalize son vermek istediğini söylediğinde dokuz yıldır yönettiği Viyana Operası direktörlüğünden istifa etmişti. Felaket yılları üst üsteydi, beş küçük kardeşini gençlik yıllarında ardı ardına difteri salgınında kaybetmiş, ablası beyin tümöründen ölmüş, bir ağabeyi intihar etmiş, diğeri akıl hastanesine kaldırılmışken, birkaç gün önce de küçük kızını kaybetmişti.

Kindertotenlieder ‘Ölü çocuklar için şarkılar’, biriken bunca travmanın sonucu doğmuştu.

On iki çocuklu fakir bir Yahudi ailenin oğlu olan Mahler, yaşamı ve mesleği boyunca gururu, ihtirası ve aşırı tenkitçiliğiyle çağında pek de sevilmemiş hatta eserleri anlaşılamamıştı. Yeteneklerini sezenler ise çok azdı. Oysa besteleri yıllar sonra tanınıp gün ışığına çıktığında çağının en önemli bestecisi olduğu anlaşıldı.

Gustav Mahler’in on senfonisinden en çok seslendirileni olan 1. Senfonisi ‘Titan’ın yeni bir CD kaydı, Dennon stüdyolarında Frankfurt Radio Senfoni Orkestrası eşliğinde kaydedildi.

Tanınmış orkestra şefi Eliahu İnbal’in alışagelmemiş bir yorumla kaydettiği bu senfoni, Mahler hayranlarını bile şaşırtacak yeniliklerle dolu. İkinci bölümünü kaydırarak araya aldığı Andante Allegretto ‘Blumine’, adeta bir intermezzo tadında Mahler’in lirik bir ezgisi. Dördüncü bölüm ise (İnsanlık Komedisi), 17.yy ressamı Jacques Callot’un bir gravüründen esinlenerek bestelenen cenaze marşı. Olağanüstü bir tonasyon ve enstrüman zenginliğiyle yorumlanan bu bölüm, herkesin bildiği kanon biçimindeki ünlü çocuk şarkısı Frere Jacques’dır.

İnbal’in lirik yorumunda timpaninin eşliğinde mizahi bir üslupla tekrarlanan marş, Mahler’in kendi açıklamasıyla “Bu kötü bandonun yarattığı izlenimin, cenazeye karşın, dünyanın çığlığını, bayağılığını ve alaycılığını yansıttığı”nı belirtir.

Eliahu İnbal 1936 yılında Yeruşalayim’de doğdu. Keman eğitimini Rubin Müzik Akademisi’nde Paul Ben Haim’den aldı. On iki yaşında ilk orkestrasını yönetti. Halen Avrupa’nın, Amerika’nın, Japonya ve İsrail’in birçok orkestrasını yönetmekte. İnbal’i ve Mahler’i daha iyi anlamak için onun özellikle tüm senfonilerini  Denon kaydından dinlemek (ki, bu on senfoni ardı ardına üç ayda kaydedilmiştir) ve aşağıdaki sözlerine kulak vermek gerekmektedir.

“Bir orkestra şefi, her eserini  yaşamı uğruna savaşıyormuşçasına yönetmelidir. Bunu yaptığı sürece hiçbir orkestra, karşısında direnemez!”

“Evrensel başarı, kişinin yaptığı işe verdiği önemden geçiyor, başka bir deyişle, tutkudan geçiyor. Ben, solistin enstrümanıyla kurduğu bağ kadar, o bağı bagetimle ve orkestramla kurarım”.

LİVERPOOL’UN DİĞER ÜNLÜSÜ

Liverpool’un futbolcuları dışında bu şehirle özdeşleşmiş,  en önemli gurur kaynağı, 2002’den bu yana Berlin Filarmoni’nin daimi şefi ve bir on yıl daha bu görevde bulunacak olan Sir Simon Rattle. 25 yaşında yönetmeye başladığı ve 18 yıl boyunca (1980–1998)  başında bulunduğu Birmingham Şehir Senfoni Orkestrası’nı vasat bir şehir orkestrasından dünyanın saygın orkestralarından birine dönüştüren  Rattle, 20. yy müziğine olan düşkünlüğü ile çok iyi bir yorumcu ve bu müziğin daha iyi anlaşılması için çaba sarf eden bir orkestra şefi.  Rattle’ın 20 yy. müziğini anlatmak üzere CBSO ile birlikte gerçekleştirdiği en önemli çalışmalardan biri ‘Leaving Home’ (evi terk etmek) başlığıyla BBC tarafından 1996’da yayınlanan televizyon dizisi, yedi DVD’lik bir set olarak Arthaus tarafından piyasaya sunuldu. DVD’lerin odak noktasında doğal olarak 20. yy eserleri olmakla birlikte bunlar, dönemin kültürel konjonktürünü oluşturan siyaset, bilim, edebiyat ve görsel sanatlar alanlarından çapraz referanslarla ilintilendirilerek, her DVD’de tematik başlıklarla bir bütünlük içinde sunuluyor.

Sir Simon Rattle, CBSO’yu yönetmekle kalmayıp aynı zamanda ‘sunuculuk’ yaparak seyirciyi 20.yy müziğinde çok keyifli bir yolculuğa çıkarıyor.  Bu set, arşiv değeri olacak nitelikte bir çalışma; 20. yy müziğini anlamak istiyorsanız bu fırsatı kaçırmayın. Yedi DVD’lik setin dağıtımını Türkiye’de A.K. Müzik gerçekleştiriyor.