Kurallar güvenli çocuk yetiştirmeye engel değil...

Yeni nesil aileler, onları yetiştiren anne babalarını daha baskıcı olarak değerlendirdikleri için kendi ebeveynlerinin aksine çocuklarını daha özgür, istediklerini yapabilen bireyler olarak yetiştirmeye karar verdiler...

Gençlik - Eğitim
16 Aralık 2009 Çarşamba

Ailelerin arzu ettikleri en önemli şeylerden biri kendine güvenen çocuklar yetiştirebilmektir. Çocuğun kendine güvendiğinin en önemli belirtilerinden biri kendini rahat bir şekilde ifade edebilmesi, isteklerini iletebilmesi, istemediği şeylere de “hayır” diyebilmesidir. Günümüz çocuklarında “Ne kadar güvenli bir çocuk…” dememize yol açacak bu tip davranışları görebiliyoruz. Hatta bazı çocuklar için “aşırı güvenli çocuk” tanımlaması yapılıyor. Buradaki “aşırı” kelimesi ile belki farkında olmadan sağlıklı olmayan bir yöne dikkat çekilmiş oluyor. Çünkü gerçekten de bu şekilde güvenli görünen çocukların yaşıtlarıyla veya yetişkinlerle iletişimlerinde sıkıntılar görülebiliyor. Nasıl sıkıntılar bunlar? “Çocuğun kendine güvendiğinin belirtisi isteklerini belirtmesidir.” demiştik. Bunun anlamı çocuğun isteklerini karşı tarafa uygun bir şekilde anlatabilmesidir. İsteklerinin mutlaka olacağını beklemek ve olmadığında da sızlanmak, huzursuzluk çıkarmak değildir. Yine “Çocuğun kendine güvendiğinin diğer bir belirtisi, istemediği şeylere hayır diyebilmesidir.” demiştik. Ancak bu her şeye hayır demesi, ya da ben istediğim için olacak ve benim istediğim zamanda olacak anlamlarında değildir. Yani bazı özellikleriyle bize kendine güvenen gibi görünen çocuk, istediği şeyle ilgili tutturan, sadece kendi isteklerine odaklı, başkalarının ihtiyaçlarını göz önüne almayan veya anlamaya çalışmayan, dolayısıyla başkalarıyla iletişimi göründüğü kadar da olumlu olmayan bir çocuk olabilir.

Yeni nesil aileler, onları yetiştiren anne babalarının çocuk yetiştirme tarzlarını daha baskıcı olarak değerlendirdikleri için kendi anne babalarının aksine çocuklarını daha özgür, istediklerini yapabilen çocuklar olarak yetiştirmeye karar verdiler. Bunu yaparak daha kendine güvenen çocuklar yetiştirebilmeyi arzu etmiş olmalılar. Ancak aileler baskıyı ortadan kaldırmak istediklerinde çocukların sağlıklı yetişmesi için mutlaka olması gereken sınırları da ortadan kaldırmış oldular. Çocuklar “Neyi ne kadar yapabilirim?” , “Bir şeyi istediğimde nereye kadar ısrar edebilirim?”, “Kiminle nasıl konuşmalıyım?”ın sınırının nerede başladığını öğrenmekte zorluk çekiyorlar. Çocukların bu sınırları öğrenmesini sağlayan, evdeki kurallardır. Evdeki kuralları anne babalar koyar ve uygulanmasından da onlar sorumludur. Evin kurallarının neler olacağına çocuklar karar vermez. Aileler kimi zaman demokrat bir aile ortamı olması amacıyla, kurallarımız neler olsun, nasıl uygulayalım diye çocuklarıyla tartışıp karar verme yoluna gidebiliyorlar. Görünüşte çocuklara söz hakkı tanınıyor gibi görünse de aslında bu durum çocuklar üzerinde ağır bir yük oluşturur. Bu iş çocukların işi değil, anne babaların işidir.

Her evin kuralı farklıdır. Siz, anne baba olarak kurallarınızı net bir şekilde çocuklara anlattığınızda ve onlardan bunlara uymalarını istediğinizde, çocuklarınız için kendilerini güvende hissedecekleri bir ortam yaratmış oluyorsunuz. Çocuklar kurallara uymada ne kadar zorlansa da ya da kuralları delmek için uğraşıp anne babalarıyla çatışsalar da o kuralların çizdiği sınırlar,  çocuklarda güven hissini uyandırır. Sınırlar, çocuklara nerede durması gerektiğini bilmeyi öğretir.

Bunu öğrenen çocuk da beni durduran yani koruyup kollayan, kapsayan birileri var duygusunu yaşar. Çocuk kapsanmıştır, korunmuştur. Bu durum tıpkı ilk bebeklikteki temel fiziksel ihtiyaç olan tutulma, korunma ihtiyacının devamı niteliğindedir. Anne baba olarak ona güvenli bir ortam hazırlayarak, yani kurallarla onun sınırlarını belirlemesinde yardımcı olarak onu tutmuş, korumuş oluruz. Sınırsız, kuralsız bir ortamda çocuğun yaşadığı şey kaybolmuşluktur, sahipsizliktir. Kısacası kaostur.

Çocuk, sınır kavramını bilmediğinde kontrolsüz davranışlar sergileyebilir ve başını derde sokabilir. Başkalarına verdiği rahatsızlığın farkında değildir, empati kurmada zorlanır. Çocuğun yaptığı davranışın anne baba olarak bizi ve çevreyi rahatsız ettiğini ona anlatmayı başaramazsak o, bu davranışı tekrarlar. Ancak aile olarak bizim gösterdiğimiz hoşgörüyü başkaları göstermeyebilir. Bu durumda da başkalarıyla olan ilişkileri bozulur. Sağlıklı bir iletişim kuramaz.

Kendine güvenen çocuklar yetiştirebilmek için anne babalar olarak çocuklarımızın rahatça kendini ifade edebilmesi, isteklerini belirtebilmesi için onlara alanlar açmalı, aynı zamanda da başkalarının isteklerini, hissettiklerini anlayabilmelerini, başkalarına karşı duyarlı olabilmelerini sağlamalıyız.

Serpil S. Güngör

* Uzm. Psikolog,

Rehberlik Koordinatörü

UÖMO İlköğretim