MİKETS: Beni Paro’ya hatırlat!

Kavram
16 Aralık 2009 Çarşamba

Tamı tamına iki yılın sonunda, Paro bir rüya gördü; Nil Nehri’nin yakınında duruyordu.

(Bereşit 41:1)

Raşi’nin yorumuna göre Yosef’in hapis cezası, Paro’nun baş sakisine “...eğer beni kendinle hatırlarsan... ve beni Paro’ya hatırlat” (Bereşit 40:14) dediği için iki yıl daha uzatılmıştır. Yosef bir tek Tanrı’ya güvenmeliydi; ama o, sakiye güvendiğini belli etmiş ve Paro’nun lütfünü dilenmişti. Yosef bunun üzerine ilahi cezaya çarptırıldı ve Mitsrayim hapishanelerinde iki yıl daha geçirmek zorunda kaldı.

Ne var ki, Midraş bunun tam aksini iddia eder. Teilim 40:5 şöyle yazar: “Ne mutlu Aşem’e güvenene, gururluya ve yalana sapanlara yönelmeyene.” Midraş’a göre, David aMeleh’in bu sözleri Yosef’in dürüstlüğünü vurgulamakta ve Aşem’e olan mutlak inancını övmektedir. Peki, Yosef özgürlüğüne kavuşmak için kaderini Tanrı’nın aşgahasına (dünyaya müdahale etme şekline) teslim etmek yerine, Paro’nun himayesini açıkça aramamış mıdır? Midraş bu hususu görmezden mi gelmektedir? 

Çelişen bu iki yorumu uzlaştırmak için Yosef’in, Paro’nun adamından tam olarak ne istediğine bir daha bakarak, durumu yeniden değerlendirmeliyiz. Yosef şöyle dedi: Ki im zehartani iteha (eğer beni kendinle hatırlarsan). ‘Eğer’ şart zamiri olduğundan, ortada bir koşul olduğu göstermektedir. ‘Kendinle’ sözcüğü, fazlalık gibi durmaktadır. “Beni Paro’ya hatırlat” sözcükleri ise, alakasız gibidir. Bir kişiyi başka birine hatırlatmak için, tanışıyor olmaları gerekir. Oysa Paro ile Yosef hiç karşılaşmamıştır; onun varlığının farkında bile değildir.

Bilgelerimiz göre, Tanrı evrenin tamamını sadece Kendi sonsuz büyüklüğünü insanlığa göstermek için yaratmıştır; insanlık O’nu Kral olarak bilsin ve O’nun dünya üzerindeki hâkimiyetini tanısın diye. Tanrı, çeşitli zamanlarda sözlerini bize iletecek peygamberler göndererek imanımızı güçlendirmiştir. Peygamberlerin kehanetleri her gerçekleştiğinde, Tanrı’ya olan inancımız daha da artmıştır. Yaşamın her an ve yönünde, O’nun iradesini görmek mümkündür. Birinci Bet Amikdaş yıkıldıktan, liyakatimiz iyice azaldıktan sonra, Tanrı, armağanı olan peygamberliği geri çekti. Bunun yerine birkaç seçkin kişiye, bat kol olarak bilinen daha düşük bir kehanet seviyesi verdi. Göklerden gelen bu ses, Mişna’yı derleyen Tanayim dönemi boyunca duyuldu. Bat kol’ün amacı peygamberliğin hedefi ile aynıydı: emuna, yani inancımızı güçlendirmek.

Ne yazık ki, sonradan gelen nesillerin Tora bilgisi azaldıkça, Göklerden gelen ses de sustu. Bat kol’ü hak etmiyorduk. Peygamberlik ile bat kol’ün yerini, bu kez seviyesi daha düşük olan ilahi bir vahiy aldı: sadece her neslin en dürüstlerine bahşedilen ruah akodeş. Bunun da başlıca amacı, dünyayı yönetenin Tanrı olduğu inancını pekiştirmekti. Gerçekten de hasta olan biri, bir tsadikin duaları sayesinde iyileşir veya kısır bir kadın doğurgan hale gelirse, Aşem’e ve elçilerine olan inancımız artar.

Kendisine mucize yapma gücü verilen tsadik, bunu bir tek ilahi görkemi yüceltmek için yapar; kendi özünü yüceltme amacını katiyen taşımaz. Bu yüzden duası kabul olunan tsadik, gördükleri karşısında duyduğu hayranlık ve korkuyu dile getirir. Paro, Moşe ve Aaron ile ilk karşılaştığında, onlardan şu talepte bulundu: “Kendinizi kanıtlamak için bir mucize yapın” (Başta kendiniz olmak üzere herkesi şaşırtacak bir eylem yaparak, gerçekten Tanrı’nın elçileri olduğunuzu gösterin.) (Şemot 7:9). Yapacağı sihrin sonucunu bilen büyücünün aksine, tsadik, bir akranı için ettiği dua kabul olununca, tevazusu yüzünden hayrete düşer.

Yosef, baş sakinin rüyasını yorumladığında bir mucize gerçekleştirdiğinin farkındaydı. Ancak Paro’nun adamının olayı herkese duyurmasını istemiyordu çünkü şahsına düzülecek övgülerin peşinde değildi. Yosef’in yegâne amacı, ilahi olana hayranlığı arttırmaktı. Dünyada Tanrı bilincini artırmak için bundan daha iyi bir fırsat olabilir miydi? Geniş bir imparatorluğun hâkimi olan Paro, Yosef’in tinsel güçlerine muhtaçtı!

Yosef bu yüzden Paro’nun adamı ile bir anlaşma yapar. “Rüyanı bir şartla yorumlarım. Bu olağanüstü olayı bir tek sen bil (beni kendinle hatırla) ve başkalarına açıklama. Ama benden Paro’ya söz et! (beni Paro’ya hatırlat); doğru zamanda söz et ki, Tanrı’nın büyüklüğü dünyaca bilinsin. Benim tinsel güçlerim Tanrı aşkına bir işe yarayacaksa, bütün dünya Onun dünya üzerindeki hâkimiyetini kabul edecekse, o zaman Paro’ya benden söz edeceksin.”

Midraş Raba’da yer alan “Ne mutlu Tanrı’ya güvenene” sözleri, Yosef’in ne kadar büyük bir insan olduğunu vurgular. Yosef, Aşem’e güvendi ve övülmek istemedi. Tanrı onun bu davranışını ödüllendirmek için, hapiste iki yıl daha kalmasını ve böylece inancını daha da güçlendirme fırsatı elde etmesini sağladı. Paro, huzursuz edici rüyalarını açıklığa kavuşturmak için Yosef’e ihtiyaç duyduğunda, Tanrı bilinci, Yosef aTsadik’in aracılığı ile dünyaya yayılacaktı.

(Maor vaŞemeş)

 

A BRIDGE TO HEAVEN

A Collection of Classic Kabbalistic

Commentaries on the Torah / Rabbi Yosef Gabay

 ÇEVİREN: ESTREYA SEVAL VALİ