Naim Güleryüz ile 8. yılında 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi

Geçtiğimiz hafta 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi, açılışının sekizinci yılını tamamladı. Yaklaşık bir yıldan beri  500. Yıl Vakfı’nın Başkanlığını yürüten Naim Güleryüz ile  vakfın ve müzenin rolünü,  yarınını konuştuk

Ester YANNİER Toplum
16 Aralık 2009 Çarşamba

Kurucularından olduğum ve kuruluşundan beri başkan vekilliğini yürüttüğüm 500. Yıl Vakfı’nın Kasım 2008 Genel Kurulunda, Jak Kamhi’nin başkanlıktan çekilmesi üzerine bu göreve seçildim. Vakfın, kuruluş senedinin 3. maddesinde ifade edildiği gibi, “Türklerin devlet ve toplum olarak üstün insanlık vasıflarını her türlü olanaktan yararlanarak tüm dünyaya tanıtmak, (...) Türk milletinin insancıl yaklaşımını en geniş şekilde yurt içinde ve yurt dışına duyurmak (...)” olan kuruluş amacını ve ilkelerini gerçekleştirmek için tesis edilen müzemiz yurdumuzun ilk ve tek Yahudi müzesi olduğu gibi,  halkının çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede hizmete açık, yanılmıyorsam Kazablanka (Fas) dışında, tek Yahudi müzesi ve bu itibarla misyonu büyük.

 

Müzenin ziyaretçi sayısı hakkında bilgi verebilir misiniz?

Geçtiğimiz 8 yıl içinde 50 bini aşkın ziyaretçiyi ağırladık. Yaklaşık bir tahminle bunların %30-35 kadarı yerli, gerisi ise Peru’dan Yeni Zelanda’ya, İzlanda’dan Güney Afrika’ya çok değişik ülkelerden gelen yabancılar. Müzemiz ayrıca sayısız yerli ve yabancı basın organı ve televizyon programına konu oldu.

 

Müze sadece tarihe ışık tutmakla kalmıyor, Türkiye’nin tanıtımında da büyük rol oynuyor…

Türk Yahudilerinin Osmanlılar ile 1326’da Bursa’da başlayan ilk teması takiben 700 yıllık beraber yaşam süresinde tarihini ve etkileşmeyi belgesel ve görsel bilgilerle aktardığımız, çoğu kez geniş ayrıntılı brifinglerle süslediğimiz sunuşlarımız oluyor.  Bu, büyük bir çoğunluğu konudan hemen hemen tamamen habersiz yabancı ziyaretçilerimizi derinden etkiliyor.

Aynı şekilde büyük toplum ziyaretçileri de, hiç bilmedikleri veya biraz da önyargılı yüzeysel bir yaklaşıma sahip oldukları bu konuda, “biz bunları bilmiyorduk”, “niye daha önce kendinizi tanıtmadınız” türünden haklı serzenişlerde bulunuyorlar. Bağımsız bir araştırma şirketinin Türkiye genelinde 1108 kişiyle görüşerek yürüttüğü “Farklı Kimliklere ve Yahudiliğe Bakış Araştırması”nın geçtiğimiz Eylül ayında açıklanan sonuçlarına göre, yaşamında arkadaş olarak veya çevresinde Yahudi tanıyanların oranı sadece yüzde 10 iken Yahudi komşu istemeyenlerin oranının yüzde 42 olması çarpıcıdır. Sadece bu sonuç bile, kişinin tanımadığı bir “öteki” hakkında nasıl da önyarglı olduğunun ikrarıdır.  Bu gibi kimseler müzemizi ziyaretlerinde, değişik ırk, köken ve dinden insanların iyi niyetle bir arada uyum içinde yaşayabileceklerinin, vakfımızın logosunda belirtildiği gibi “İnsanlığa Örnek” bir tutumun mümkün olabileceğinin bilinci ve umudu içinde teşekkür ederek ayrılıyorlar. Bu bakımdan müzemizin yapıcı-eğitici bir yönü olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

 

Müzenin öngördüğü faaliyet ve etkinlikler hakkında bilgi verebilir misiniz?

Müzemizi geniş platformlara tanıtmak amacıyla, Türkçe ve İngilizce olarak düzenlenmiş zengin içerikli www.muze500.com internet sitemiz yenilenerek değişik bir formatta geliştirilmiştir.

2008 yılı sonunda katıldığımız Frankfurt ve Dortmund-Essen’deki uluslararası sergiler dışında, 2009 yılında yurtdışında fotoğraf sergileri ve Havana’da, Paris ve Montpellier’de, Viyana’da konferanslar, müzemizde Türkiye’nin ilk Şehircilik Uzmanı “Aron Angel’in Yaşamından Kesitler”,  “Osmanlı Sinagog Paraları”, Osmanlıda Yahudi Matbaacılığı”,  “R. Nisim Behar’ın Yaşamından Kesitler ve Eserleri” sergilerini düzenledik.  Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Türk-İslam Eserleri Müzesinde düzenlenen “Birlik İçinde Çokluk” sergisine dört obje (birer Sefer Tora, Megila, Ketuba ve Hanukiya) ile katıldık.  2010 senesi için de bazı sergiler ve konferanslar programı öngördük. Yakında açıklayacağız. İlkbahara yetişmesine çalıştığımız ilk sergimiz “Turkanos en Kuba” (Kuba’daki Türk Yahudileri) konulu olacaktır. Balkan Savaşı’nın ve Birinci Dünya Savaşı’nın kaotik ortamında yeni ekonomik olanaklara kavuşmak umuduyla özellikle Silivri, Kırklareli ve Çorlu’dan bu adaya göç eden, geleneksel Yahudice’nin İspanyolca ile yakın benzerliği sayesinde Küba’ya yerleşen, Castro rejiminden sonra kimi Türkiye’ye dönen, kimi ABD ye geçen ve bir kısmı halen adada bloke kalan Türk Yahudilerinin yaşamından kesitler sunacağız.

 

Müzenizin mali olanakları yeterli mi?

Müzemiz, vakfımızın çok kısıtlı imkânları çerçevesinde hayatiyetini devam ettirmeye çalışmasına rağmen bugüne kadar ziyaretçilerden ücret almamış, bir kısmının kendi rızalarıyla makbuz mukabilinde verdikleri bağışlarla yetinmiştir. Ancak, Ocak 2010’dan itibaren müzemizi bir iktisadi işletme haline dönüştürmeyi, saptanacak bir tarife ile düzenli ücret almayı kararlaştırdık. Diğer yandan, bugüne kadar Gözlem A.Ş. nin bir şubesi olarak yürütülen hediyelik eşya ve kitap satışını yeni yılda kurulacak 500. Yıl Vakfı İktisadi İşletmesi yürütecek. İşletme kurulduğunda ayrıca ayrıntılı bilgi sunacağız. 

Zaman zaman müzayedelerde, müzemizin misyonunu yakinen ilgilendiren obje veya belgelere rastlamakla beraber bütçe yokluğundan bunlara sahip olamıyor, bu gibi eşyalar özel kişilerin koleksiyonlarına geçiyor. Planlamakta olduğumuz bir kampanya ile olanakları bulunan bazı kurum ve kişileri motive ederek bu gibi objeleri satın alıp müzemize bağışlamalarını sağlamaya çalışacağız. Şüphe yok ki, gerek vitrinde gerekse müze katalogunda ve de internet sitesinde bu objeler bağışçısının adı vurgulanarak sunulacak.

Ayrıca, ailelerini veya arkadaşlarını onurlandırmak amacıyla belirgin bazı seviyelerde bağışlarda bulunanların isimleri müzede bulunan özel tablolarda yer alıyor.

 

Vakfın diğer faaliyetleri nelerdir?

Vakfın amacını uygulamak için en uygun aracı Müze olmakla beraber bunun dışında, yurtiçi ve özellikle yurtdışında kişisel veya seminer ve etkinliklere katılarak sürdürülen konferanslar ve değişik dilde dergilerde yayımlanan araştırma ve makaleler gayretimiz tüm hızıyla devam etmektedir. Şahsen hedefim ve rüyam, Vakıf bünyesinde, kendi kişisel araştırmalarım ve arşivlerim de dahil olmak üzere toplanabilen yazılı bilgilerin tasnif edilerek düzenlenebileceği, bilgisayar ortamına yüklenebileceği ve araştırmacıların hizmetine sunulabileceği bir araştırma merkezi ve kütüphane kurmaktır. Bu konuda çalışmalarımı sürdürmekteyim. Rahmetli, ünlü tarihçi Prof. Stanford Shaw ile 20 yıl önce kararlaştırdığımız, ancak mali sebeplerle henüz gerçekleştiremediğimiz , Türkçe ve İngilizce yayımlanabilecek Osmanlı-Türk Yahudi Araştırmaları Dergisi’ ni yaşama kavuşturmak da ikinci hedefimdir.

 

Geçen yıl İzzet Keribar ile birlikte kazandırdığınız İstanbul ve Türkiye Sinagogları eserinden sonra kişisel araştırmalarınız hangi aşamada?

Aynı anda tamamlamaya çalıştığım beş ayrı kitap var. Vakıfla ilgili muhtelif idari çalışmalar, yurtdışı konferans seyahatleri gibi günlük yoğun uğraşılar yüzünden yazıya yeterince zaman ayırmadığımdan kitapların yazımı maalesef yavaş ilerlemekte ise de 2010 ilkbaharına kadar en azından ikisinin tamamlanmış ve yayımlanmış olacağını umuyorum. Bunlar, Gaziantep Yahudi Cemaatinin Tarihçesi ile Türkiye’de bir zamanlar Edirne’den Van’a mevcut Yahudi yerleşim merkezlerinin ve sinagoglarının bir tür envanteri sayılabilecek Dünden Bugüne başlıklı geniş araştırmamdır. Özellikle yabancı turistler için İngilizce The Turkish Jews - 700 Years of Togetherness, bir cep kitabı formatında ve resimli olarak baskıya girmiştir. Bugünlerde yayımlanacak olan bu kitapta Türk Yahudi toplumunun tarihini ve bileşenlerini ana hatlarıyla özetlemekte ve bir turistin İstanbul’da Jewish Heritage – Yahudi Mirası kapsamında gezip görebileceği yerlere dikkatini çekmekteyim. Üzerinde sıkıca çalıştığım diğer iki konu ise, Türk Yahudi Basını Tarihi ile ilgili kapsamlı analitik araştırmam ve 16. ila 20. yüzyıllar arası Türk toplumsal yaşamına katkıda bulunmuş olan Türk Yahudilerinin kısa biyografilerini kapsayacak olan bir tür Biyografi Ansiklopedisi’dir.