Eğitim ve pencereler

Gençlik - Eğitim
3 Aralık 2009 Perşembe

 Öğretim ile eğitim her ne kadar bir arada olduğu sürece işlevsel ve anlamlı olsa da birbirlerinden farklı kavramlardır. Öğretme, belli bir amaca göre bilgi verme işidir. Eğitim ise bu bilgilerin bireyde olumlu yönde davranış değişikliği meydana getirecek şekilde kullanılmasını sağlamaktır. Davranışa dönüşmeyen bilgi, ancak tabakta duran ve yenmeyen bir yemek kadar faydalı olabilir. Oysa bir yemekteki vitamin ve mineralleri alabilmek için onu yutmak bile yeterli bir eylem değildir; yemeği sindirmek gereklidir. Gerçek eğitim de, bir bilgiyi unuttuktan sonra geriye kalan şeydir.
İdeal bir sistemde öğrenciler sıradan değil sıra dışı olmak üzerine eğitim almalıdırlar. Bu da okulların ‘seri üretimle tek tip insan kalıbı basan fabrikalar’ olmaktan çıkması ve çocukların önce düşünmeyi öğrenmesiyle olanaklı olabilir. Öğrenciler her duruma, olaya, fikre ve bilgiye değişik açılardan bakabilmeli; hiçbir öğretiyi tabu olarak görmeyerek hepsini sorgulayabilmelidir. Elbette tüm bunlar belli bir disiplin ve düzenle olur. Korku yerine saygıya, ceza yerine sevgiye dayalı bir disiplin anlayışı, çocuklarımızın özdenetimlerini küçük yaşlardan itibaren sağlamalarına ve her eylemlerini düşünerek, titizlilikle yapma alışkanlığı kazanmalarına yöneliktir. Asıl amaç, çocuğun hiçbir denetim mekanizması olmadığında da en sağlıklı eylemi gerçekleştirmesidir. Çocuklar kötü bir şeyi ceza göreceği için değil, onun doğru olmadığını bildiği için yapmazsa bunun adı eğitim olur. Çocuklarımız, farklı görüşlerin ve bilgilerin korkuttuğu bireyler olarak değil, bunları en iyiye ulaşma yolunda kullanan aydınlar olarak yetişmelidir.
Türkçe öğretmeni olarak girdiğim ilk derslerde öğrencilerime bir soru sorarım: “Okulun bahçesinde ne görüyorsunuz?” Hepsi bulundukları sınıfın penceresinden dışarı bakar ve o anda gördüklerini ayrıntısına kadar sayar. Sonunda parmaklar azalınca ben de onlara söylediklerinin doğru ama yetersiz olduğunu, dört tarafta bahçesi olan okulun sadece bir penceresinden bakarak aslında okul bahçesinin çok küçük bir bölümünü görüp anlattıklarını söylerim ve eklerim: “Asla olaylara tek bir pencereden bakmayın. Farklı pencerelere gidebilecek cesaret ve isteğiniz olsun ki olayları kısıtlı açılardan ve yarım algılamak yerine tam ve farklı açılardan değerlendirebilin. Benim görevim farklı pencerelere giderken size eşlik etmek olacak; ama o pencerelerden herkes kendi gözüyle görecek.”
Bir öğrenciye hedef olarak gösterilen şey, gelenekleri korumak, geçmişteki tüm iyi ve yararlı şeyleri yinelemek kadar, çağdaş yenilikleri keşfederek kendisini, çevresini ve toplumunu daha ileriye taşımak olmalıdır. Çocuklarımız düşünerek, kendi fikirlerini oluşturarak, kendi cümlelerini kurarak güzel şeyleri daha iyiye taşıyabilecekleri gibi, yeni şeyler de keşfedebileceklerdir. Çünkü güneş doğduğu sürece bilim, sanat ve sporda keşfedilmeyi bekleyen sonsuz değer var demektir. Bu da, öğrencilerimizin her şeye farklı pencerelerden bakabilen, nitelikli ve özgün bireyler olarak eğitilmesiyle olanaklı olabilir.

Umut ESEN

Türkçe Öğretmeni/ UÖMO İlköğretim