Kitaba bir şans verin

Kitabın değerini bilen, okuyan ve bu eylemden zevk alan insanların var olduğunu bilmek, en azından buna inanmak yazarlar ve biz okurlar için hâlâ çok önemli, çünkü düşünmenin, üretmenin ve akılcı olabilmenin tek yolu bu

Gençlik - Eğitim
11 Kasım 2009 Çarşamba

İnsanlara işleri dışında kalan vakitte nelerle ilgilendiklerini ya da ne tür hobileri olduğunu sorduğunuzda ilk aldığımız cevap çoğu zaman ‘kitap okurum’ olur; yani vaktimiz olduğunda yaptığımız, ilgilendiğimiz bir uğraş. Pek çok kişinin kitap okumak gibi bir hobisi olmasına rağmen nedense birçok ülkeye göre çok az okuyan bir toplumuz. Sanırım bu hobiye ayıracak ne vaktimiz ne de nakdimiz var.

Bizimki kadar az kitap okunan bir ülkede bunun sebebini kitap fiyatlarının yüksek olmasına ya da bir türlü vakit bulamamaya bağlamak ne kadar doğru acaba? Her akşam televizyondaki birçok kanalda arka arkaya yayınlanan dizileri seyreden ya da bir kahveye beş – altı lira verebilen bir toplum televizyon seyretme ve kahve içme ihtiyacını _ dükkânların kapılarında sürekli kuyruk olduğuna göre bu gerçekten büyük bir ihtiyaç olsa gerek_ kitap okuma ihtiyacından üstün mü tutuyor?

Bu soruların cevabı birçoğumuz için elbette belli. Gerçekten okumak isteyen insan kitap için ayıracağı zamanı ve parayı bulabilir. Zamanım yok diyorsanız otobüste, serviste, yatakta, bir fincan kahvenin yanında üç beş sayfa okuyabilir; nelere para harcadığımızı hesaplarsak en azından ayda bir kitap alacak parayı bir kenara ayırabiliriz sanırım. Tabii okumak sizin için bir ihtiyaçsa.

Belki de asıl mesele bu: Okumak bir ihtiyaç mı? Keşke herkes için evet diyebilsek; ancak hiç kafamızı yormadan seyredebildiğimiz çatışmaları kurgulanmış seyirlikler, tekrar bölümleri bile izlenme rekorları kıran diziler, insana mahalle kavgası izlediğini düşündüren spor programları, giderek gerçek yaşama alternatif haline gelen bilgisayar oyunları varken bizi düşündürecek, hayata biraz da başka türlü bakmamız için zorlayacak kitaplara, dergilere _ üstelik artık internet üzerinden bile okuma şansımız varken _ ne yazık ki zamanımız kalmıyor.

Kitabın değerini bilen, okuyan ve bu eylemden zevk alan insanların var olduğunu bilmek, en azından buna inanmak yazarlar ve biz okurlar için hâlâ çok önemli, çünkü düşünmenin, üretmenin ve akılcı olabilmenin tek yolu bu. Bu yol elbette elimizdeki kumandayla sadece parmağımızı oynatarak değiştirebildiğimiz dünyayı yalanlıyor, bu yol elbette bizi daha fazla zorluyor, bu yol elbette emek istiyor; çünkü insanın iç dünyasına uzanıyor ve onu değişmeye, gelişmeye zorluyor.

Yazar Daniel Pennac’ın niçin okuruz sorusuna verdiği şu cevap okuma büyüsünü anlamış her insanın katılacağı fikirleri içeriyor sanırım: “İnsan hayatta olduğu için evler yapar, ama ölümlü olduğunu bildiği için kitaplar yazar. Sürü halinde yaşadığı için topluluk içinde oturur, ama yalnız olduğunu bildiği için okur. Bu okuma ona başka bir arkadaşlığın yerini almayan ama bir başka arkadaşlık tarafından da yeri doldurulamayacak bir yoldaşlık sağlar. Kaderi üzerine kesin bir açıklama getirmez, ama hayatla onun arasında sıkı bir suç ortaklığı örer. Hayatın trajik saçmalığını aydınlatırken çelişkili yaşama mutluluğunu anlatan çok küçük ve gizli suç ortaklılarıdır bunlar. Öyle ki, okuma gerekçelerimiz en az yaşama gerekçelerimiz kadar gariptirler ve hiç kimse bize bu yakınlığın hesabını soramaz.”

Bu sözler geriye yazılacak fazla bir şey bırakmıyor, bir kitapçıya uğrayın, birkaç kitabın sayfasını çevirin, hadi kitaba bir şans daha verin.

 

Esra OHRİ*

Türkçe Bölüm Başkanı

UOMO İlköğretim