Görsel ve işitsel şölenler...

Marc Chagall’ın sergisini kaçırmayınız, konserleri de, operayı da, müzikali de, dans gösterilerini de...

-
4 Kasım 2009 Çarşamba

Sanat koşturmalarına devam..! Her gece iki, bazen üç açılış, gösteri, konser – “...and what have you...”, tıpkı şu güzel İngilizce deyimdeki gibi... Örneğin, 7 Kasım Cumartesi akşamı: İş-Sanat’ta açılış konseri (Maxim Vengerov yönetiminde Borusan Filarmoni’den Beethoven’ler), CRR’de Dizzy Gillespie Memorial Band (bknz.aşağıya) ve Kocamustafapaşa sahnelerine gitmek istemeyenler için, Semaver Kumpanya’dan Akatlar Kültür Merkezi’nde “Lurcine Sokağı Cinayeti” oyunu (bknz. 21/10 tarihli “Perde Aralığından” köşesine)...

Süren bir sergi ve geride kalmış bir festival...

Geçenlerde Pera Müzesi’nde Chagall Sergisinin açılışındaydım. Giriş katındaki şarap yudumlama ve “establishment”leşme faslına hiç girmeden sırasıyla 5., 4. ve 3. katlardaki desen, baskı ve resimlerden oluşan şölene attım kendimi. Marc Chagall, taa ilkgençliğimden başlamak üzere büyük bir hayranlık/yakınlık duyduğum bir “dönem” ressamıdır – acaba anneannem ile aynı yıllarda benzer Rus  kasabalarında doğdukları, her ikisinin bana Aşkenaz “ştetl” yaşamını (görsel ve sözel olarak) naklettikleri için mi, bilemem... Şurası kesindir ki, bırakın büyük vitray yapıtlarını ve Tevrat öyküleriyle ile ilgili çizimlerini, Chagall’ın ölümsüzleştirdiği – ve 1939’dan sonra ne yazık ki öl(dürül)müş – Doğu Avrupa Yahudi yaşamı, en başta onun sayesinde, yapıtlarının sergilendiği tüm tünya kentlerinde bilinecek ve anılacaktır. Salt “sanat” konusu bir yana – ve burada, naçizane ve kendi görüşümce, “sanat”ın en büyük yararı, “yaşam”ı simgelemek, göstermek, yüceltmek ve eleştirmek değil mi? – asıl bunun için Kudüs İsrail Müzesi ve Suna/İnan Kıraç Vakfına ne kadar teşekkür etsek azdır! Uzun lafın kısası, 24 Ocak tarihine kadar sürecek olan bu olağanüstü güzel ve zengin seçkiyi kesinlikle görünüz (ve bu arada, daha önce gitmemişseniz, 2.kattaki daimi sergide bütün ihtişamıyla duran o dünya güzeli İstanbul’umuzun Melling, Schranz ve daha nice ressamların müthiş panoramik görüntülerinizi içinize sindirin, sindirin, sindirin...).

Gene iki hafta önce Akbank Caz Festivali’ndeydik... Yakın çevremizden bazı “olmazsa olmaz”jazz-cat’lere karşın, çok seçici, kısıtlı bir program çizdik kendimize – kaldı ki, sevgili “öbür yarım”, Joe Lovano konserine gelmeyi bile yeğlemedi (haklı aslında – çünkü Cuma akşamıydı!). Bir sonraki gün, Marilyn Mazur’un o çok davullu, çıngıraklı, gong’lu perküsyon dinletisindeyken belli ki ızdırap çekiyordu, ancak aynı gecenin ikinci konserinde – ikimizin de tanımadığı, ancak çok övgüsünü duyduğum – Kamerun asıllı vokalist/basçı Richard Bona ile trompet, trombon, gitar, klavye ve davullardan oluşan altılısını dinlerken, her ikimiz de kendimizden geçtik... Demek ki, bazen de içgüdülerinize göre konser seçeceksiniz..!

Konser, opera, müzikal ve dans...

Eveeet – bu festivalden sonra CRR Konser Salonu, nihayet kendi etkinliklerine başlıyor – ve bunlar da hiç yabana atılacak cinsten değil... İşte, kısa ve öznel bir seçki sizlere: Yukarıda değindiğim 7/11 tarihli, özgün adıyla DizzyGillespie All-Stars grubunun konserinde, 1993’de yitirdiğimiz, Bebop döneminin o dev trompetçisinin “Onunla çalmak, kendimin devamıyla çalmak gibi...” diye tanımladığı tenor saksafoncu James Moody’yi dinleyeceğiz, Gillespie’nin dünyaya tanıttığı “Night in Tunisia”, “Salt Peanuts” ve “Manteca” gibi caz standard’larında. – 8/11 Pazar akşamı, Moldova doğumlu keman sanatçısı PatriciaKopatchinskaja ile Fazıl Say’ın dinletisine bilet almamışsanız, hemen koşun, kalmamış olabilir... – 15/11 akşamı ise, 2008’de NŞKM ve bu yıl Avrupa Kültürü Yahudi Günü’nde Aşkenaz ve Sefarad müzikleri yorumlarıyla alkışladığımız kanun üstadı Göksel Baktakirin de yer aldığı ilginç bir dinleti var: “Dost Mızraplar” adı altında, ud ve kanun’lara lavtalar eklenecek ve Ege’nin karşılıklı kıyı kültürünün renkleri, mızrapların coşkulu titreşimleriyle karışıp ortak bir ahenk kurulacak; Yunanistan’dan konuk edilen bir halk müziği grubu ile “bizimkiler”, karşılıklı çalıp müzikal bir hasret giderecek... – 19/11’deki, RengimGökmen yönetimindeki CRR Senfoni Orkestrası, konuk kemancı Mirjam Tschopp’a eşlik edecek – ancak program bilgisi henüz elime geçmedi; bir gün sonra sahne alacak olan Tokyo Ensemble Oda Orkestrası ise Mozart ağırlıklı bir konser sunacak... ( http://www.crrks.org )

25/11 CKM ve 26/11 CRR-KS’nda “Polonyalılar/Bolonyalılar” başlıklı dinleti ile sezonu açacak olan Akbank Oda Orkestrası, Şef Cem Mansur’un her daim ilginç ve çok öğretici olan giriş konuşmasının ardından, Lutoslavski ve Penderecki gibi Polonyalı, Respighi ve Vitali gibi Bologna’lı bestecilerin ve en başta, konuk David Pyatt’dan Mozart’ın 3. Korno Konçertosu’nu sunacak. Cem Mansur’u ve AOO’nı bir dinlemeye gidin – bir daha vazgeçemeyeceksiniz!!!

Opera? Kadıköy Süreyya’da bu ay “La Boheme” başlıyor – 7, 11, 13 ve 14 Kasım tarihlerinde – Giacomo Puccini’nin, konusu da “baymıyan” bu başyapıtını bence görün; dahası, çocuklarınıza operanın ne olduğunu göstermek, sevdirmek için onları 14/11 matinesine götürebilirsiniz (Süreyya Salonu, Kadıköy; ( www.idobale.com/eser/56/ ).

Müzikal? Maslak’daki TİM Show Center’de, Gene Kelly ve Debbie Reynolds ile ünlenmiş filmin müzikalini izleyebileceğiz, 3 ile 8 Kasım arasında. Zengin kostümleri dansları ile Singin’ in the Rain, Londra’da başlayan macerasına Broadway’de devam etti. Yıllar içinde Tokyo da dahil pek çok farklı şehirde perdesini açtı – ve şimdi, Atina’da izleyicileriyle buluşmasının ardından, sıra İstanbulda... Müzikal’de “Singin’ in the Rain”in yanı sıra “All I Do is Dream for You”, “Broadway Melody” ve “Lucky Star” gibi çok ünlü şarkılar da yer alıyor – ve meraklılarına güzel iki saat yaşatacağına hiç kuşkum yok...

Dans? Aynı yerde, Alla Duhova tarafından 1986’da St.Petersburg’da kurulan Todes Dans Grubu 20 ile 22 Kasım tarihleri arasında değişik bir hava estirecek... Break dans, buz pateni ve balenin bir karışımını tasarlayıp sunan, eski buz pateni şampiyonu ve koreografı, grubun kurucusu Alla Duhova, Vladimir Putin tarafından büyük ödüle layık görülmüş ve yaratıcılıkta zirveye çıkan 10 kadından biri seçilmişti. Klasik dansla modern dansı artistik buz patenindeki tecrübeleriyle birleştirerek dünyada eşi benzeri olmayan bir stil yaratmış olan bu sanatçı, bugüne dek Michael Jackson, Mariah Carey ve Ricky Martin gibi dünya yıldızları ile birlikte çalışmış ve Amerika, Avustralya, İsrail, Fransa, Çin, Bulgaristan, İspanya, Güney Kore, Almanya gibi bir çok ülkeden sonra şimdi ilk kez üç gösteri için grubuyla Türkiye’de. Gene meraklısına önerilir... ( http://www.timshowcenter.com )