Chagall'ın gerçek eserleri ruhunda taşıdıklarıydı...

İflah olmaz bir iyimser; renkli düşlerinin peşinde kanatlanan bir hayalperest; sevgiyi sanatının ve yaşamının odağına yerleştirmiş bir âşık; kökleri ve gelenekleriyle barışık bir Yahudi, dünyaya ruhunun gözleriyle bakan büyük bir sanatçı… İşte benim sözcüklerimle Moishe Segal ya da bilinen adıyla Marc Chagall…

Tuna SAYLAĞ
28 Ekim 2009 Çarşamba

PERA MÜZESİ BİR İLKE İMZA ATTI

Bir Chagall sergisi açmak sanırım her müzenin hayalidir. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi de, iki yıllık bir çalışmanın ardından bu hayali gerçeğe dönüştürerek 23 Ekim tarihinde İstanbullu sanatseverleri ilk kez geçen yüzyılın bu en renkli ismiyle buluşturdu.

SERGİDE NELER VAR

Marc Chagall, heykel, çizim, baskı, mozaik, duvar halısı ve sahne tasarımlarıyla sanatın birçok dalında kalıcı eserler üretmiş çok yönlü bir usta. Bunun yanı sıra edebiyatla da ilgilenmiş, bu konuda da yetenekli olduğunu ortaya koyan şiir ve yazılar kaleme almış. Vakıf Genel Müdürü M.Özalp Birol,  açılış dolayısıyla düzenlediği basın toplantısında, bu serginin Pera Müzesi için özel olarak tasarlandığını ve İsrail Müzesi’ndeki zengin baskı, desen ve resim koleksiyonundan 160 eserin getirtildiğini belirtti.

Küratörlüğünü Meira Perry- Lehmann’ın üstlendiği ‘Chagall/ Yaşam ve Aşk’ Sergisi, sanatçının daha çok illüstratör yönünü ortaya çıkarıyor. Özellikle karısı Bella’nın yazdığı iki kitap, “Yanan Işıklar” ve “İlk Karşılaşma” için yaptığı çizimler dikkat çekiyor. Yanan Işıklar’da çocukluk anılarını ve Yahudi bayramlarını anlatan eşine sanatçı, Şabat’ı, Roş Aşana’yı (yeni yıl), Kipur’u (kefaret günü), Sukot’u (çardak bayramı) ve Purim’i anlattığı illüstrasyonlarla eşlik ediyor. İkinci kitap, “İlk Karşılaşma”da anlatılan aşk ise, Chagall’ın birbirine sarılarak mutluluktan uçan kadın-erkek figürlerinde, doğum günü, gezinti gibi çizimleriyle hayat buluyor.

Doğduğu Vitebsk’teki çocukluk anılarını, oto portrelerini, büyük aşkı Bella’yı ve Yahudi dünyasının hüzünlü öyküsünü konu alan desenlerden oluşan “Yaşamım”; hayranı olduğu Kutsal Kitap (Tevrat) illüstrasyonları; Fransız Vollard Yayınevi’nin siparişi üzerine çizdiği La Fontaine Masalları ve Gogol’ün Ölü Canlar’ı gibi edebî eserlerin resimlemelerinden oluşan seçki, üç kata yayılan etkinliğin ana malzemesini oluşturuyor. Chagall’ın daha az bilinen, daha sıcak, daha kişisel çalışmalarından oluşan bu seçkide hem renkli hem siyah-beyaz çalışmalar bulunuyor. Çizgileri ve kullandığı renkler; kübizm, sürrealizm gibi dönemsel hiç bir sanat akımını izlemediğini söylese de, Chagall’ın hepsinden sınırlı da olsa etkilendiğini ancak yine de özgün bir tarz yarattığını ve kendine has eserler üretebildiğini ortaya koyuyor.

HER ŞEYE RAĞMEN İNSANCIL VE İYİMSER TEMALAR

1959 yılında katıldığı bir televizyon programında ‘Beni sadece sevgi ilgilendirir, sadece sevdiğim şeylerle ilişki halindeyim’ diyen Chagall, acaba hayatını salt sevgi sınırları içinde tutabilmiş miydi? Bir ülkeden diğerine sürüklenişi, gerçek yaşamının resimleri kadar renkli olmadığını gösteriyor. Nazi rejimi döneminde resimleri tek tek Avrupa müzelerinin duvarlarından indirilen ve o dönem kaçarak ABD’ye yerleşen sanatçı, bununla ilgili duygularını 1944’de “Haç” adlı resminde dile getirdi. Ancak her şeye rağmen iyimser ruhu onu hiç terk etmedi, hüzünler ve acılar onu katılaştırmadı. Yaşadığı uzun yıllar boyunca birçok savaşa, ölüme ve acıya şahit olan sanatçının olanları yok sayar gibi, eserlerinde yarattığı tasasız dünyalarda, bir şeyleri kutlamak için amade bekleyen kemancılarla, mutluluktan havalarda uçan âşıklarla, hahamlarla, köylülerle, çiçeklerle, kuş başlı insanlarla, sevinçle öten horozlarla, insanlarla göz göze gelen eşeklerle karşılaşınca elinizde olmadan yüzünüze kocaman bir tebessümün yerleştiğini fark ediyorsunuz. Kırmızı, yeşil, mavi, sarı gibi canlı renklerle betimlenen bu basit ve sade hayat içinizi huzurla dolduruyor. Karşınızda, kendini tanrısallaştıran bir sanatçı değil, sizin gibi bir ademoğlu vardır...

CHAGALL’IN TORUNU GELİYOR

Sergi kapsamında çocuklar ve gençler için eğitim programı düzenleyen Pera Müzesi’nde, 6-18 yaş arası dört farklı kategoride hafta içi ve hafta sonları atölye çalışmaları da olacak. 5 Aralık’ta Marc Chagall’ın torunu ve Marc Chagall Komitesi Yardımcı Başkanı Meret Meyer, İstanbul Fransız Kültür Merkezi işbirliğiyle, büyükbabasının sanatı ve yaşamı üzerine “Siyahtan hareketle rengi anlamak” başlıklı bir konferans vermek üzere İstanbul’a gelecek. Sergi, 24 Ocak 2010 tarihine kadar sanatseverlerin ziyaretine açık kalacak.

İSTANBUL BAŞKONSOLOSU MOŞE KAMHİ’YE  DUYGULARINI SORDUK

“İsrail Müzesi’nden özellikle Marc Chagall gibi tüm insanlığa mal olmuş Yahudi kültür ve medeniyetinin yaşamını canlandıran evrensel bir sanatçının eserlerinin 2010 yılının Avrupa Kültür Başkenti  İstanbul’a gelmiş olması çok anlamlıdır. İstanbul büyük bir kültür merkezi olup burada kültür ve sanatın her alanında önemli etkinlikler gerçekleşmektedir. Örneğin geçen hafta İsrailli piyanist İddo Bar Shai, burada bir resital verdi.

Bugün de  Marc Chagall gibi eserleri dünyanın dört bir tarafında sergilenmiş, bazı yerlerde kalıcı sergileri olan çok büyük bir sanatçının yapıtlarını görüyoruz. Bunu İstanbullulara kazandırdığımız için çok mutluyuz. Bildiğiniz gibi göreve yeni geldim, ikinci ayım henüz doldu. Bu benim ev sahipliğini yaptığım ilk sanatsal etkinlik. Bu müzeyi ilk kez ziyaret ediyorum ve çok beğendiğimi ifade edeyim. Türkiye’de Yahudi kültürüne büyük ilgi var. Bu kapsamda bu sergi de büyük ilgi görecektir.

Yahudi kültürünün bir çok eseri bugün Türkçe’ye kazandırılıyor. Yahudi Cemaati’nde Türkçe ve İbranice’ye vakıf insanlar var ve bu kişiler direkt olarak İbranice’den Türkçe’ye çeviriler yapıyorlar ya da doğrudan doğruya Türkçe olarak  İsrail kültürünü, medeniyetini anlatan eserler kaleme alıyorlar. Bunların yanında Yahudilerle ilgili birçok roman da Türkçe olarak yazıldı, Mario Levi’nin yaptığı gibi, diğerleri ise  başka dillerden Türkçe’ye çevrildi.  Bizi buraya getiren işte bu ilgidir. Bu sergi bana Chagall’ın yansıttığı Doğu Avrupa Yahudileri’nin hayatından esinlenen “Damdaki Kemancı” müzikalini çağrıştırdı. Bu eseri hepimiz ya gördük ya da duyduk. Bu oyunun dünyadaki en iyi performanslarından biri Türkiye’de 60’lı yıllarda sergilenmiştir. Ne yazık ki, benim Cüneyt Gökçer’i izleme şansım olmadı. Oradaki yaşamı bu gün bu sergi vasıtasıyla burada görüyoruz. Bu beni oldukça duygulandırıyor. Bu vesileyle teşekkürlerimi Suna ve  İnan Kıraç Vakfı’na iletmek istiyorum. Ayrıca İsrail Müzesi’ne, küratörlere ve özellikle bu serginin gerçekleşmesi için canla başla çalışan yardımcım,  Kültür Ataşesi Batia Keinan’a teşekkür ediyorum. Sevgili İstanbullu hemşerilerime de burayı ziyaret etmelerini öneririm.” 

 

CHAGALL’ın yaşamındanana başlıklar...

7 Temmuz 1887  Hasidik Yahudi bir anne–babanın dokuz çocuğundan en büyüğü olarak, Rusya’daki Vitebsk şehrinin Peskovatik semtinde, Moishe Segal adıyla dünyaya gelir.

1906-1907  Chagall, önce Yehuda Pen’in Vitebsk’deki atölyesine daha sonra  St. Petersburg İmparatorluk Güzel Sanatları Koruma Okulu’na yazılır.

1908-1909  Leon Bakst’ın yönettiği Svanseva Okulu’na geçer. Zaman zaman uzun süreli kalmak üzere gittiği Vitebsk’te, gelecekteki eşi Bella (Berta) Rosenfeld’le tanışır.

1916–1919  Kızları Ida doğar. 1917 Devrimi’nden sonra, aile Vitebsk’e döner ve Chagall sanat komiserliği görevine getirilir. 1919’da, hem Vitebsk Sanat Akademisi’ni kurar, hem bir müze açar. Sonbaharda, Lissitzki ve Maleviç ile bir kavganın ardından akademideki görevinden istifa eder.

1923–1925  Ailesiyle birlikte Paris’e taşınır. Sanat tüccarı ve yayımcı Ambroise Vollard, Gogol’un Ölü Canlar’ını resimlemesini ister. Gerçeküstücüler, Chagall’a aralarına katılmasını önerirler, ama sanatçı bu öneriyi geri çevirir.

1932–1937  Bu dönem çalışmaları, kısmen yaptığı gezilerin, kısmen de Avrupa’daki siyasal gelişmelerin bir sonucu olarak konu açısından büyük çeşitlilik gösterir. 1937’de Fransız uyruğuna kabul edilir. Nazi rejimi, Alman müzelerinde sergilenen bütün Chagall yapıtlarının kaldırılması talimatını verir.

1944  2 Eylül 1944’te, Bella virütik bir enfeksiyon sonucu aniden ölür. Chagall, duyduğu derin üzüntü nedeniyle yaklaşık on ay boyunca çalışamaz.

1946-1947  Virginia, 22 Haziran’da David’i dünyaya getirir. Paris, Amsterdam, Londra, Zürih ve Bern gibi çeşitli şehirlerde retrospektif sergileri açılır.

1952  Chagall, Rus asıllı Valentine (Vava) Brodsky ile tanışıp evlenir. Yayımcı Tériade, Chagall’dan Dafnis’le Kloe’yi resimlemesini ister. Tériade, La Fontaine’in Masalları’nı yayımlar.

1958–1970  1960’lı yıllarda dünyanın dört bir yanındaki kurumlardan birçok vitraylı pencere, duvar resmi ve duvar halısı siparişi gelir. Paris’teki Garnier Operası’nın tavanı, New York’taki Metropolitan Operası için iki duvar resmi, Kudüs’teki yeni parlamento binası Knesset için yer ve duvar mozaikleri ve üç büyük duvar halısı gibi.

1973  1922’deki ayrılışından sonra ilk kez Moskova ve Leningrad’a (St. Petersburg) gider. Bu gezi sırasında, Chagall Vitebsk’e gitmeyi reddeder.

1984  Fransa’nın Nice şehrinde Marc Chagall Kutsal Kitap İletisi Ulusal Müzesi’nin açılışına katılır.

28 Mart 1985  Marc Chagall, Fransa’da, Saint–Paul–de–Vence’te ölür.