CERVANTES’in kökenleri hakkında iddialar...

Cervantes’in ünlü eseri Don Kişot’un üzerinden 400 yıl geçmesine rağmen, yazarı hakkındaki soru işaretleri halen netlik kazanmış değil. Cervantes’in hayatına dair birçok ayrıntı ve olası Yahudi kökeni sayısız araştırmanın konusunu oluşturuyor

Coya DELEVİ Perspektif
21 Ekim 2009 Çarşamba

Cervantes ve onun ölümsüz eseri “Don Kişot”, ya da orijinal adıyla “El Quijote de La Mancha” hakkında çok yazıldı, çok çizildi... Dahası, yazarın olası Yahudi kökenleri sayısız araştırmanın ve çalışmanın konusu oldu. Doğum tarihi bile, çeşitli spekülasyonlara yol açtı. Resmi kayıtlara göre, Miguel De Cervantes 1547 de Alcala de Henares’te doğdu. Bu bilgiye rağmen, bazı araştırmacılar 1549 yılı olduğunda ısrar etmektedir.

400 seneyi aşkındır, yapılan türlü araştırmalara karşın hâlâ, “El Quijote” ve onun yazarı ile ilgili, açıklığa kavuşmamış birçok ayrıntı var... Özellikle, her zaman zihinleri kurcalamış olan “Cervantes Yahudi kökenli miydi?” sorusuna günümüzde bile, hâlâ tatminkâr yanıtlar aranmaktadır... Cervantes’in oldukça gizemli, çözülmesi kolay olmayan bir kişiliği olduğu iddiaları her zaman yerini korumaktadır. Nedense yazarın oldukça “çalkantılı” yaşamı bu türden varsayımlara, ya da sorulara zemin hazırlamıştır. Bilindiği gibi, orduda görev almış, savaşta çarpışmış, Cezayir’de hapis yatmış, hatta cinayetle bile suçlanmıştır. Görüldüğü gibi, yanıt bekleyen bir hayli soru işareti var. Ve bunların yanıtlarını bulmak da ancak uzmanların işi...

Geçenlerde, “El Secreto Judio de Cervantes” (Cervantes’in Yahudilik Gizemi) adlı kitapla ilgili bir yazı okudum. Gerek kitap, (onu okumadım) gerek okuduğum söyleşi bağlamındaki yazı, modern İspanyol lisanında kaleme alınmış. Gazeteci olan, kitabın yazarı Oscar Herradon Ameal ile yapılan bu söyleşide, genelde sorular dinsel bir çerçeve içinde gelişti. Bu durum bazen oldukça sakıncalı olabiliyor. Öyle ki, tam olarak emin olamadığım ya da algılayamadıklarımı nakletmek konusunda bazı çekincelerim oluştu. Ancak, konumuzla ilgili değişik kaynaklardan da yararlanma yoluna gittim. O bölümleri onaylayacak başka bir belge bulabildiğimde, bu metine ilave ettim. Bahsi geçen söyleşiden, ilginç olduklarını düşündüğüm bölümleri nakledeceğim.

O. H. Ameal’a bu kitabı yazma nedenleri sorulduğunda: “Ben özellikle, “El Quijote”nin ilk bölümünün yayınlanmasının 400. yılı dolayısıyla, bazı gizemlerin deşifre edilmesinin tam zamanı diye düşündüm. Gerek eser, gerekse yazarı, beni hep cezbetmiştir.  Bunca seneden sonra bile onun hakkında fazla bir şey bilinmiyor...” yanıtını verdi.

 

GİZEMLERİ ÇÖZÜLEMEDİ

Diğer bir soru da, Cervantes’in garip bir kişiliği olup, olmadığıyla ilgiliydi: “Alcala de Henares onun resmi doğum yeri olarak belirtilmişse de, hangi yöresi olduğu hakkında hiç bir net bilgi yok. Cervantes entelektüel bir maceraperestti. Yaşamı boyunca türlü talihsizlikler peşini bırakmamış ve yoksul ölmüştü. Oysa o, evrensel edebiyat alanında en önemli yazarlardan biri olmuştur. Sonuç olarak Cervantes, hiç bir ‘biograf’ın tam manasıyla çözmeyi başaramadığı gizemli bir kişilikti...”

Peki, siz onunla ilgili ne buldunuz?” sorusuna, Herradon, “Yapılan sayısız araştırmanın ışığında, günümüzde bazı çevreler Cervantes’in bir ‘Yahudi Konverso’ olduğu savını desteklemektedir. Hatta bu ulusun, yani Yahudiliğin doktrinleri çizgisinde ‘El Quijote’yi kaleme aldığını da savunanlar var. Doğal olarak, zihinlere bir takım sorular takılmakta... Örneğin, kitap kahramanının sergilediği deliliğin gizlediği gerçek ne olabilirdi? 1 Bu ve bunun gibi sorulara tatminkâr yanıtlar bulmak cidden zor...”

Ne var ki, yeterli direkt ve somut kanıtlar olmamakla birlikte, ‘El Quijote’nin ve yazarının analizi, araştırmaların devamı için bazı ipuçları oluşturmuştur. Sanki bunlar, Cervantes’in olası Yahudi kökenleri hakkındaki sorulara birer yanıt gibi...

O dönem Yahudilerinin yaşam koşulları nasıldı? Denilebilir ki, onlar zor koşullarda, manevi acılar içinde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor, kendilerini sürekli baskı altında hissediyorlardı... Özellikle ‘Cervantistos’lar, yazarın bir ‘Konverso’ olduğu tezini benimsemektedir. Araştırmacıları bu sonuca yönelten, o dönemin meslek ayırımıydı... Örneğin, romanın kahramanı ‘vergi tahsildarı’, babasıysa, tıpta alt sınırda bir meslek olan ‘Cirujano-Barbero’ idi. (Bir çeşit cerrah-berber) Bu mesleklerin ikisi de, o zamanlar Yahudilere ancak tanınabilenler arasındaydı... Cervantes, İnebahtı (Lepano) Savaşı’ndan sonra Hindistan’a gitmek istediyse de, bu isteği geri çevrildi. Çünkü ‘kuşkulu’ bir Yahudi geçmişi olanlara, resmi olarak Hindistan’a gitme izni verilmemekteydi. 2

Araştırmacıların bazı bilgilere ulaşmaları, onların 400 yılını aldı. Örneğin, Cervantes’le, Shakspeare’in ölümleri aynı tarihe denk düşmektedir. Hiç kuşkusuz her iki ünlü de, karşılıklı olarak birbirlerinin eserlerini okumuştur... Sözü Sn. Ameal’e bırakalım:

“El Quijote’nin önsözünde yazar, kitabının o dönemin moda ‘Caballeria’ (şövalyelik) romanlarına alaycı ve eleştirel bir gönderme olduğunu belirtmektedir. Aslında, Cervantes’in kitabı, çok daha derin anlamlar içermektedir... Örneğin, ‘Caballeria’dan’, ‘Cabala’ya uzanan bir yorum gibi...”

Araştırmacılar, Cervantes’in eserinde sık sık mitolojiye, dinsel konulara imada bulunduğunu belirtmekte, bunun da yazarın kökenlerini gizlemek için başvurduğu bir yöntem olduğunu eklemektedir. Bilindiği gibi, Engizisyon özellikle İbranice yazıları, o dine ait ‘Tora ve Talmud’ misali kitapları hedef almış, sürekli bunları yok etme yolunu seçmişti. Bu durumda, doğal olarak akıllara bu türden sorular takılmakta: “Nasıl oluyor da, ‘El Quijote’ ve yazarı, yasaklardan, takibatlardan ve de dönemin alevlerinden (auto da fé) sıyrılabilmiştir?”... Bu sorulara büyük olasılıkla hiç bir zaman net yanıtlar alınamayacaktır. ‘El Quijote’ belki de devrin sansürü ile alay eden tek eser olarak, 400 yıl sonra bile, bir hayli okunmağa devam edecektir.

Cervantes’in Yahudilerle ilişkileri hakkında da fazla bir şey bilinmemektedir. Buna karşın, aralarında bir tür yakınlaşma olduğu olası... Özellikle, yazarın Toledo ve İtalya’da bulunduğu dönemlerde böyle bir durumun var olduğu kanısı yaygın... Sırası gelmişken, bilgi bağlamında ufak bir ayrıntı: 1569’da Cervantes, (ya da Miguel De Cervantes adında biri) cinayete teşebbüsle suçlanır. Bu, ceza olarak, 10 yıl sürgün ve suçlunun sağ elinin kesilmesini gerektiren bir suçtu. Bu olayda herhangi bir isim benzerliği olmamışsa, Cervantes’in İtalya’daki ‘sürgün’ yıllarının nedeni olabilir. Bunlar çok kez, spekülasyondan öteye gitmeyen söylemler de olabiliyor. Gerçekte, Cervantes, İnebahtı Savaşı’nda sol elini yitirmişti...3

Cervantes’in dinle ilgisi neydi? Nasıl oluyor da ‘kutsal yazı’lar hakkında o denli bilgiye sahip olabiliyordu?  Yazarın dinle fazla yakın olmadığını ileri süren uzmanlar, bazı hipotezleri savunmaktan geri kalmıyor. Savlarını, Yahudilerin geleneksel olarak, nesilden nesile sözlü nakledilen din öğretilerine, ananelerine dayandırıyorlar. Bununla birlikte, Ameal’in konuyla ilgili bazı uyarıları var: “Okurun ‘El Quijote’ yi anlaması için kendini hazır hissetmesi gerek. Aksi takdirde yanlış yorumlanabilir. Örneğin, 14-15 yaşlarında bir genci, bu eseri okumaya zorlayamazsınız. ‘El Quijote’ yi ön yargısız okumaya çalışın. Zor olduğunu biliyorum ama eserin anahtarlarını keşfetmek için bir çaba gösterin. Burada simya, sihir, mitoloji ve değişik dinsel öğeler bulacaksınız. Yüzeysel bir şekilde değil de, kitabın derinliklerine inerek okuyun...”

Cervantes, ‘El Quijote’nin ilk bölümünü yayınladığında 60 yaşındaydı. Ölümünden bir yıl önce de ikinci bölümünü tamamladı. Bu kitabın İspanya’da, muhtemelen de tüm dünyada en çok okunan eserler arasında ilk sıralarda olduğu ifade edilmektedir...

 

1 Cervantes, roman kahramanının yaşadığı yerden söz ederken şöyle der: “ ... adını anımsamak bile istemediği, La Mancha’nın bir köyünde...” Burada daha çok, bir ‘leke’ye,  yani kökenlerine, saf kan Hıristiyan olmadığı olgusuna gönderme yaptığı sanılıyor. Mança İspanyolcada leke demektir. (C.D.) 

2 Cervantes’in Roma’da bulunduğu dönemde, babasından, kendisine bir doküman yollamasını istediği bilinmektedir. Bu, yazarın sadık bir Hıristiyan olup, soy ağacında kesinlikle bir “Yahudilik” izine rastlanmadığını onaylayan bir belgeydi. (C.D.)

3 ‘İnebahtı Deniz Savaşı’, Osmanlı Donanmasıyla, Papa V.Pius ve İspanya Kıralı II Felipe ittifakından oluşmuş birleşmiş Hıristiyan donanması arasında geçen ve Osmanlıların ağır yenilgisiyle sonuçlanan savaş. (7 Ekim 1571) (C.D.)