/Kuzey Amerika Yahudileri -2

Amerika’da ilk yerleşen Yahudiler sayıca azdılar ve nüfusun genellikle yaptığı gibi, Atlantik kıyısında yoğunlaşmışlardı. Geniş çapta Orta Avrupa’dan olan 1820-1880 arasındaki kitlesel göç, Amerika’daki batıya doğru hızlı genişlemeye ve endüstrileşmenin başlangıcına rastlamıştı.

Sara YANAROCAK Kavram
24 Haziran 2009 Çarşamba

I. Dünya Savaşı’ndan sonra yükselen Amerikan yabancı düşmanlığı ile ırkçılık akımı, antisemiti kışkırtmalar, göç kotaları en prestijli üniversitelerde sınırlama (numerus clausus: kapalı sayı) üretti. Bunların etkileri, aynı dönemlerde Avrupa’da olanlar kadar ağır değildi ve gerçekten zedeleyici olan sonuç, Avrupa antisemitizminden kaçan çaresiz mültecilerin büyük sayılarda göçünün engellenmesiydi. Bu arada Aşkenazlar (Almanlar) yerleşik bir düzen kurmuşlar, kongrede, devlet yargı organlarında ve şehir meclislerinde olduğu kadar, F.D. Roosevelt’in (1933-45) başkanlığında federal hükümette de önemli birkaç yer almışlardı. Aynı dönemde, Rusya’dan göçenler ve onların çocukları, egemen kültüre kendilerini uydurmaya, ekonomik ve toplumsal statülerini iyileştirmeye devam etmişledi.

Yahudiler bugün Amerikan toplumuyla çok iyi bütünleşmiş durumdadırlar, ancak aynı zamanda Yahudi bilinçlerini ve topluluk yaşamını en yüksek düzeyde korumuşlardır. Diğer azınlık grupları da aynı karma tutumlar gösterdikleri için bunda hiçbir çelişki görmemektedirler. Kilise ve devletin ayrılmasıyla birlikte tam dinsel özgürlük, bu durumu teşvik etmektedir. 1980’lerde, dinsel konuların Amerikan politikasına artarak girdiği ve özellikle “Hıristiyan yeni sağ”ının atılganlığına ilişkin tereddütler belirtmeye başlandı. Aynı zamanda antisemit olaylar on yıllardır görülmeyen korkutucu bir biçimde patlak verdi. Bireylere ve mala yönelik 500 saldırı kaydedildi. Bu marjinal aşırıcılık göstergelerine çok önem atfetmek yanlış olabilse de, 1981 Gallup kamuoyu yoklaması, cevaplayan %40’ının Yahudiler hakkında “çok lehte” ve ancak %21’inin “çok aleyhte” bir düşüncesi olduğunu  göstermiştir. Bunlar süren ve belki tırmanan bir hoşgörüsüzlük sorunu olduğunu ortaya koymaktadır. Devlet ve din arasındaki ilişkiler duyarlılığını korumakta, cemaat okullarının devletten para alması ve resmi okullardaki öğrencilerin dinsel eğitimi gibi sorunlar içermektedir. 1983’te New York Yüksek Mahkemesi, her nekadar karara katılmayan yargıçlardan biri bunun, Yahudilerin dinsel sorunlarına anayasaya aykırı bir müdahale olduğuna ilişkin kaygısını belirtmişse de, Yahudilerin dinsel evlilik anlaşmalarının gereklerinin federe devlet mahkemeleri tarafından yerine getirilebileceğine az bir çoğunlukta karar verdi.

Ortodokslar, Konservatifler, Reformcular

Çeşitlilik ve canlılık bakımından Amerikan Museviliği eşsizdir. Yerleşmiş Musevilik üç ayrı etiket altında ortaya çıkar. Ortodoks, Muhafazakâr ve Reformcu. Hepsinin kendine göre teolojisi, kavimsel özellikleri ve örgütsel yapısı vardır. Fakat her üçü de, büyük ve gösterişli olma eğilimiyle kurumsal denen temel özelliklerini paylaşır. Birçok azınlık akımı vardır, bununla beraber hepsi farklıdır. Herbiri ister bir göçmen grubunun kendi geleneklerini koruma isteği olsun, ister burada doğmuş yeni kuşağın, eskiden gelen geleneklere meydan okuma isteği olsun, farklı bir ihtiyaca cevap verir. Sonuncusu için bir örnek geleneksel Yahudi yaşama biçimiyle her şeyin sorgulandığı radikal bir teolojinin birleşimi olan yeniden kuramcılıktır. Bir diğeri ise, mantar gibi büyüyen sinagoglardır. Burada sıcak ve içten gelen yakın kişisel ilişkiler içinde, küçük grupların otantik dinsel deney arayışları vardır. İçten gelen kendi Museviliklerini diğer kaynaklardan gelen bileşenlerle harmanlayarak elde eden siyah Yahudilerin dualarında da görülmektedir. Onların Yom Kipur duaları erken bir hasidizm kalıntısı olarak kendinden geçmiş bir heyecanı sergiler.

1880 ile 1915 yılları arasında New York Limanı’na yoksulluk ve pogromlardan kaçan mülteciler akmasaydı, bugün Yahudiler ve Musevilik nerede olacaktı? Bu retorik bir sorudur, fakat nereden bakılırsa bakılsın, durum onlarsız çok farklı, büyük olasılıkla da çok karanlık olacaktı. Topraksız bir ulus yine de bir üsse, kendisi tehdit edilmeden rehberlik ve destek veren bir çeşit karargâha gereksinim duyar. Her zaman böyle bir üs olmuştur. Bu uzun yıllar Avrupa’ydı. Ancak 1880’lerde Avrupa’daki koşullar daha az elverişli duruma geliyordu ve şimdi biliyoruz ki, gelecekte orada Yahudileri müthiş ve mutlak bir yıkım bekliyordu. Amerika, Yahudilere özgürlük ve ekonomik fırsatlar sundu; onlara güçlü,düşünsel ve ruhsal dürtüyle dünya çapında siyasal olayları etkileme olanağı verdi. Bu kuvvetli ve çekici bir bileşimdi ve toplu göçün sonucu, Yahudi insanının ve Yahudi dininin kurtarılması oldu.

Vahşi Batı Yahudileri

Batıya göçte Yahudi öncüler, yahudi kovboylar, hatta az bir miktar Yahudi Kızılderililer vardır. Otto Maers (1841-1931) yapımcısı olarak yerleşmeden önce, kovboyluk ve askerlik yapmıştı. Öncülük günlerinde pek az Yahudi toprağa yerleşmiştir. Daha sonra Doğu Avrupa’dan büyük göç başlayınca bazı Yahudi çiftçi kolonileri kuruldu.

Touro Sinagogu

Newport R.I.’deki Touro Sinagogu şimdi ulusal bir tarihsel sit ilan edilmiştir ve Kolonyel dönemde yerleşen Sefarad Yahudiliğinin bir anısıdır. 1763’de Batı Hint Adaları’ndan göç eden Isaac Touro tarafından bağışlanmıştı. Bu, Kuzey Amerika’daki en eski cemaatin, New York’daki Şearit İsrael’in bir koludur.

HAYM SOLOMON

Yahudilerin çoğu Amerikan Devrimi’nin kahramanlık yönünden hoşlanır. Polonyalı bir göçmen olan Haym Solomon, devrim hükümeti için, başarılı bir bağış sağlayıcı idi. Chicago’daki bir anıtta, Kuzey Amerika Bankası’nın kurucusu Robert Morris ile birlikte anılmaktadır.