ŞALOM'un yenilikleri devam ediyor

Bu haftadan itibaren, Yaşam Koçları Tana Eskinazi Alalu ve Violet Alaluf, dönüşümlü olarak hayatınızı olumlu yönde etkileyecek koçluk yazılarıyla toplum sayfamızda yer almaya başlıyor

Şalom
13 Mayıs 2009 Çarşamba

Kriz zamanında seçim yapmak ve hareket etmek kişiyi dengede tutar

Kriz zamanında dışardan gelen bir dolu engellerle karşılaşınca, kendimizi sıkışmış, çaresiz, tıkanmış hissederiz. Oldukça çaba sarf eder, kendimizi kaygılarla yorarız.  Çoğu zaman kendimizi veya başkalarını suçlar, ‘Elimden geleni yapıyorum olmuyor’ deyip bir şeyleri hep aynı usul ve bakış açısıyla yapmaya devam ederiz. 

Tek bir bakış açısına odaklanırız. Olayları genelleriz; kötü şeylerin sürekli olacağına inanırız; Dengemizin bozulduğuna inanırız,o Olayları kişiselleştiririz, aklımızda devamlı negatif bir teyp kaydı çalar durur.

Kriz zamanında denge yaratmak için hayatımızı hareket halinde tutmaya ve seçimlerimizi arttırmaya ihtiyacımız vardır. Denge dediğimiz zaman dengeyi dinamik bir şey olarak algılamalıyız; denge kesinlikle sabit değildir. Bu nedenle hayatımızdaki bu dengeye ulaşmak için kendimize alternatifler, olasılıklar, yeni tecrübeler ve fırsatlar yaratmamız gerekir:

Bir örnek vermek istiyorum; Hayatımızı oluşturan 7 - 8 ana bölmeye bakalım. Bunların; kariyer, para, eğlence-dinlence, sağlık, kişisel gelişim, aile, arkadaş, romantik ilişki, çevre (yaşadığımız veya çalıştığımız) gibi şeyler olduğunu düşünürsek, kriz zamanında düşüncelerimiz bunların hepsine ayrı ayrı mı odaklanır yoksa bir veya iki tanesinde doğan rahatsızlığa mı saplanıp kalırız? Bence bir iki tanesindeki rahatsızlığa saplanıp kalırız. Bu hepimize olur. Ara, ara hep saplanıp kalırız. Diyelim ki saplanıp kaldığımız şey para; hayatımızı sadece bundan ibaret olarak algılarız. Para meselemiz bizim tüm kimliğimizi kaplar. Tüm dikkatimiz orada toplanır.  Bir genelleme ve anlamlandırma yaparız. Bu anlamlandırmadan bazen dışarı çıkamayız. Bize başka hiçbir bakış açısı yokmuş gibi gelir.  Daha da detaylı bir örnek vermek gerekirse; diyelim ki düşüncemiz ‘krizde para kazanamıyorum. ‘İş yok nakit yok!’. Bu tek bakış açısı ağırlıklı olarak beynimizi meşgul eder.  Bu bakış açısından bakınca bu gerçekten doğrudur.  Kriz zamanı iş yoktur veya çok daha azdır, bazılarımız için. Para yoktur bazılarımız için. Konumuzu sadece kriz ve para ile sınırlarsak, başka hangi bakış açıları olabilir?

Bunu yapabilmek için analitik sol beynimizi bırakıp yaratıcı sağ beynimizle düşünmemiz gerekiyor.

Burada size çok önemli olan bir durumu hatırlatmak istiyorum.  Beynimiz iki ayrı lobdan (yarım küreden) yapılmıştır, sağ ve sol lobumuz. Bunlar birbirine ‘Corpus Callosum’ dediğimiz beynin iki lobunun arasında bilgi iletişimini sağlayan sinir ağlarıyla bağlıdır. Biz tüm eğitimimiz boyunca sol beynimizle nasıl düşünebileceğimizi öğrendik ve sağ beynimizle düşünmeyi pek geliştirmedik.

Sol beynimiz doğrusal (linear) ve metodiktir. Geçmişi ve geleceği düşünür. Detaylara odaklanır onları tekrar detaylara böler, bunları kategorize eder, organize eder ve daha evvel öğrendiğimiz her şeyle birleştirir. Ve buna bakarak geleceği görür veya geleceği plânlar. Kelimelerle öğrenir ve iç dünyamızı dış dünyamıza kelimelerle bağlar. Bu bizim hesaplayan aklımızdır. Bu lob ile ‘ben’ sınırlarımızı çok net hissederiz. Beni diğer dünyadan ve enerjilerden ayırır. Bu lob bize yeni bir bilgi getirmez. Hep olandan bahseder.

Sağ beynimiz ise şimdiki ana odaklanır ve resimlerle düşünür. Bilgiyi duyu organlarımızdan enerji formunda alır. Bu anın kokusu, hissi, tadı, görünüşü, anın seslerini ve hareketini inanılmaz bir enerji kolajı’nın içinde bize yaşatır. Ben de bir enerji olduğum için ben yerine biz olma hissi hakimdir.  Yaratıcı düşünceyi tüm duyu organlarımızı devreye sokarak gelen düşüncelerin hislerini, renklerini, tatlarını, kokularını vs. hesaba katarak yapar. Sağ lob’un sistemi ile düşünmek bize yenilikler getirir.

Şimdi böyle baktığımızda kriz ve para ile ilgili aklıma gelen şeyler bunlar...

Ailemdeki diğer insanların da sorumluluk alabilmesi için bir şans ve onların da hayat ile yüzleşmesi ve harekete geçebilmesi için bir olanak.

Herkese küçük de olsa hayatta fark yaratma olasılığı vermek, onların güçlenmesini sağlamak için bir olanak.

‘Ben ne yapabilirim?’in ortaya çıkarması için bir fırsat,

Hayatımın diğer alanlarına odaklanıp mutlu olmak için bir fırsat yaratmak,

Elimdeki kaynaklarımın farkına varmak ve bunlardan bir şeyler yaratmak için bir olanak.

Elimde olanları nasıl daha iyi kullanırımın farkına varılması ile ilgili bir fırsat,

İşimin dışında neler yapabilirim, işimin dışında nasıl bir değer yaratabilirim (hobilerim neler, bu hobilerde beni heyecanlandıran ne? Bu heyecanlandıran şey neyse bunu başka nerede nasıl kullanabilirim?

Yeni şeyleri öğrenme ve uygulama fırsatı.

Güvenlik, güvenceye karşı güvensizlik hissi ile çalışma da yine para ve kriz konusu ile alakalı bir olanak daha…

Birçoğunuz ‘youtube’ arama motorunda Apple’ın ve Pixar’ın CEO’su Steve Jobs’un öğrencilere yaptığı mezuniyet konuşmasına seyretmişsinizdir. Steve Job’un hayat hikâyesinde, Jobs üniversiteyi bırakmak zorunda kaldıktan sonra, merakı olan derslere girmeye karar vermiş (istediğini seçmiş) ve mesela kaligrafi dersi almış. Yine merakı olan bilgisayar işini Apple Machintosh ‘u tasarlarken kaligrafi’yi tipografiyi uygulamış. Kimin aklına gelirdi bilgisayarda kaligrafiyi kullanmak, öyle değil mi? Ama yaptığı şey içindeki sevdiği şeye bağlanmaktı, istediğini şeçmekti ve seçimlerinden korkmamaktı. Bu, onu istediği yere götürdü. Jobs 20 yaşında Apple’ı yarattı ancak 30 yaşında kendi kurduğu şirketten kovuldu. İstenmedi ama pes etmedi, çünkü sevdiği şeyi yapıyordu ve tekrar baştan başladı (hep hareket etti) daha sonra Next ve Pixar’ı yarattı. Pixar da Toy Story’i yarattı ve dünyanın en ünlü ve başarılı animasyon stüdyosunu oluşturdular’.

Baştan başlamak, hareket etmek, yaratıcı olmak, denemek, inandığınız şeyi yapmak, pes etmemek ve umudunuzu kaybetmemek işte tüm krizlerin sırrı bu. Ne kadar uygulayabilirsek o kadar dengede kalır ve başarılı oluruz.