/Fransa Yahudileri -1

Fransa Yahudileri’nin hayatı, çağdaş Fransa’ya bütünüyle egemen olan çatışık dürtüleri yansıtır. Devrim ve gelenek, konukseverlik ve Yahudi düşmanlığı, ulusallık ve azınlık bilinci. 19. yüzyıl Yahudileri’nin statüsünü normalleştirmek için bir atılımla başladı ve çirkin bir antisemitik skandalla son buldu. Her iki olay da idealizmin yüksekliklerini ve bağnazlığın derinliklerini açığa çıkarmaktadır

Sara YANAROCAK Kavram
13 Mayıs 2009 Çarşamba

1930’larda, Fransa dünyadaki bütün ülkeler içinde en fazla Nazizm göçmenini kabul eden ve onları kamu fonlarıyla destekleyen ülkeydi. Ancak birkaç yıl içinde bu insanlar, açık bir ilgisizlik ve gereğinden fazla bir teslimiyetçilik içinde Nazilere devredildiler. Aynı zıt tutum, 1980’lerin başındaki antisemit mezalime karşı tepkilerde de görülebilir. Yahudilerle dayanışma gösterileri ya da doğrudan doğruya düşmanlık. (Bir sinagogda dua edenleri öldürmek için atılan bir bomba, onların yerine, biri İsrailli turist olan, yoldan geçen dört kişiyi öldürdüğünde, tanınmış bir Fransız politikacısı, “üçü masum Fransız vatandaşı dört kurban”a değindi.)

Bu çelişkilerdeki en önemli öğelerden biri ise Fransız Yahudi nüfusunun kendi farklı bileşimidir. Eski Sefaradi ve Aşkenazi toplulukları, coğrafi olarak oldukça farklıydılar ve uzun zamanlardan beri ortak bir kimlik bilincine sahip oldukları söylenemez.

1930’ların sonlarında Fransa’daki Yahudiler yarısı özümsenmiş göçmenlerdi ve dönemin antisemitizminin önemli kısmı basit yabancı düşmanlığına dayanıyordu. “1940’lı yıllarında başlarında hem işgal altındaki Fransa’da hem de Vichy Fransa’sında “Fransız” Yahudileri’ni korumakiçin gerçek girişimler olurken, kurtlara öncelikle atılanlar göçmenlerdi. Bugün de Yahudilerin yarısı yine göçmendir. Bu kez Kuzey Afrika’dan gelmişlerdir. Bunlar, genelde yabancılara ve özellikle Araplara yöneltilen önyargıları kendi üstlerine çekme eğilimi gösterirler. Birbirlerini izleyen hükümetlerin ve önemli kilise adamlarının bu eğilimi kırma çabalarına rağmen, belirli bir otantik Fransız antisemitizmin sürdürülmesi dizginlenemedi. Fransa klasik antisemitizmin temel yuvalarından biri oldu. Bu yavaş ölmekte olan bir mirastır.

Özümlenme, resmen onaylandığı için, her zaman toplumsal ve kuramsal bir biçime bürünme eğilimi gösterdi. Yahudiler, Fransız yurttaşı olmaktan gurur duydular ve politikasına katkısı konusunda bir bilinç taşıdılar. Bu tutumlar, yurttaş ve yabancı Yahudiler arasındaki ayrımı her zaman abartma eğilimi gösterdi. 

Bu Yahudiler önce Fransız, sonra Yahudi idiler. Dini Yahudi kültürüne az, Siyonizme daha da az ilgi duydular. Önemli yardımseverlik girişimleri ayrımcı olmaktan çok insancıl ve vatanseverdir. Alliance Israelite Universelle’in, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Okulları, Yahudi çocuklarına Fransız eğitimi vermeyi amaçlıyordu. Son yıllarda bu anlayış değişerek, Yahudi kimliği ön plana geçti. Özellikle gençler arasında, Yahudi tarih ve kültürü ve yoğun bir ilgi, dünyadaki Yahudi meselelerine duyarlılık ve İsraille güçlü bir dayanışma duygusu vardır. Yahudiler arasında daha fazla birlik duygusu olup, eski bölünmelerin üstesinden gelinmektedir.

Umulmadık kaderleri, Fransız topluluğunu modern Yahudi dünyasının en büyüklerinden biri yaptı, gerçekten güçlü ve canlı bir Yahudi dünyasıyla Avrupa Kıtasında tek oldular. Bunun Avrupa’da ve dünya çapında etkisi bugüne kadar önemsenmemiş olmakla birlikte potansiyeli büyüktür.

Fransa’nın bugünkü Yahudi nüfusununu 500.000-700.000 arasında olduğu ve bunun yarısından fazlasının Paris Bölgesi’nde yaşadığı tahmin ediliyor. Yahudi kimliğinin tanımlanması hakkında, ileri derecede bir özümlenme uygulanan bir ülkede, istatistikler hakkında belirsizlik olması doğaldır.

 

Paris: Kültürlerin Buluştuğu Yer

1807 yılında I. Napoleon, Paris’i Fransa Yahudiliğinin yönetimsel merkezi haline getiren Büyük Sanhedrin’i topladığında, bu şehirde sürekli yaşayan 3.000’den az Yahudi vardı. 19. yüzyıl boyunca, giderek çok sayıda Yahudi, bilhassa Alsace Lorrain Bölgesi’nden göç etmeye başladı. Bu dönem Paris Yahudileri için, pek çoğunun burjuva yaşamında yer aldığı bir özümsenme dönemiydi. Dinde biçimci bir Ortodoksluk gelişti. Fevkalade sinagoglar inşa edildi. 1874’te Rue de la Victoire’daki Temel Yönetim Sinagogu’nun açılış törenine, üç Rothschild Baronu ve hükümetin önde gelen bir Yahudi üyesi olan Adolphe Cremieux katıldı. Mimar Aldrophe, Paris kentinin baş mimarıydı ve binanın maliyet bedelini, yönetim kuruluyla kent paylaştı.

1789 FRANSIZ DEVRİMİ DÖNEMİ

1789 Devrimi sırasında, Fransa’da birkaç bin Yahudi vardı, ancak bunların birkaç yüzü Paris’te yaşıyordu. Geri kalanlar, uzak bölgelerde yoğunlaşmış olup, her birinin kendi tarihi ve kültürü vardı. En kalabalık grup, güçlü Alman ilişkileri olan Yidiş konuşan Alsace-Lorraine Aşkenazileriydi Güneyde, Avignon civarındaki Comtat Venaissin Yahudileri, bir Güney Avrupa Ortaçağ kültürüyle, Papalık yönetimi boyunca da gettolarda sağ kalmayı başarmışlardı. Güneybatı Sefaradimi, giderek Hıristiyanların boyunduruğundan silkinip, yüksek bir Fransız kültürünü benimsenen, kendilerine toplumda sağlam bir yer edinmiş Portekiz kökenli tüccarlardır. Devrimle birlikte, hepsi bütün yurttaşlara tanınan eşit hak ve yükümlülükler edindiler ve I. Napoleon’un yönetiminde haham kurulları (consistoires) halinde örgütlendiler. Bu örgütler devlet denetiminde, hahamlara sürülerini, sadık Fransız yurttaşlarına döndürme görevini yükleyen resmen tanınmış topluluklardır. Zamanla bu formül iyi çalıştı ve her ne kadar değişik kökenlerinin bazı izleri süregeldiyse de Yahudiler (israil dininde kalarak ya da kalmayarak; çünkü birçoğu Hıristiyanlığa dönmüştür) Fransız oldular. Merkez Hahamlar Kurulu Paris’teydi ve bu kurul kaçınılmaz olarak Fransa’nın bütünündeki Yahudiliğin demografisinde de yetkin bir konum kazandı.

1905’te Kilise ve devletin ayrılmasından sonra haham kurulları (Alman egemenliğinde olan Alsace-Lorraine dışında) salt dinsel örgütler oldular. Merkezi hahamlar kurulu, Fransa ve Cezayir’deki Yahudi Din Dernekleri Birliği’ne dönüştü.

 

devam edecek...