100 yıllık bir serüven: Tel-Aviv

1909 yılında İsrail’de kurulan Tel-Aviv kentinden “hiç uyumayan şehir” diye sözedilir. Nisan ayında 100. yaşını kutlayan kent, içinde yaşayan insanların duruş ve yaşama biçimleriyle, şehrin parıltılı ve cazibeli güzelliğiyle, çılgın gece hayatıyla, giderek yükselen ekonomik seviyesiyle, Akdeniz’in bembeyaz dalgalarının kıyılarını dövmesiyle ve kendine has aromasıyla insanının başını döndüren bir güzelliğe ve çekiciliğe sahip

Sara YANAROCAK Kavram
29 Nisan 2009 Çarşamba

Tel-Aviv, insan emeği ile, ilmek ilmek işlenerek, taş taş üzerine konarak, çöllerin üzerinde yeşil bir cennet yaratılarak, çok çalışmalarının yanısıra yaşamdan haz almayı bilerek, sıkıntıların yanısıra yaşamın güzellikleri ve cömertliğinden de alabildiğine faydalanmasını bilen kişiler tarafından yüzyıl öncesinden bugüne değin giderek gelişen, güzelleşen, dünya başkentleriyle baş başa bir kültür ve sanat yarışında olan dinamik bir şehir olma özelliklerini kendinde yaşatan bir şehirdir.

Şehri ilk kez ziyaret edenler daha ilk adımlarından itibaren şehrin büyüleci ritminin etkisinde kalırlar.

Bu, yıl 100. yaşını kutlayan Tel-Aviv, kendi içinde hem Doğunun lezzetlerini hem de Avrupa’nın kıvraklığını barındırır. Liberal, fakat geçmişe bağlı, sahil yaşamının dinamizmini ve şenlik havasını taşıyan, kültürlü ve güzel insanlar Tel-Aviv’in atmosferini oluşturur.

Kafe kültürü şehrin karakterini yansıtırken, restoranları uluslararası düzeyde kaliteye sahiptir. Düzinelerce sanat galerisine, dünya çapında ünlü bir senfoni orkestrasına sahiptir. Bu orkestra uluslararası üne sahip olan ünlü orkestra şefi Zubin Mehta tarafından yönetiliyor. Operası tüm dünyada tanınan, onlarca tiyatro binasına sahip olan Tel-Aviv Ulusal İsrail Tiyatro’su, Cameri Tiyatrosu 120 yıllık geçmişi olan Habima Tiyatrosu’na, küçük tiyatro kumpanyalarından değişik oyunları sahneye koyan farklı tiyatrolarıyla sanat dünyasına yıldızlaşmıştır.

Yıl içinde kutlanan çok önemli iki günün dışında Tel-Aviv 24 saat yaşayan bir kenttir. Düzinelerle restoran, klüp, pub ve lounge barlar gündüz saat 15.00’den sabahın erken saatlerine değin cıvıl cıvıldır. Denizin üzerinde rüzgar sörfü yapanlar, deniz kıyısında sabah koşularını yapanlar, kumların üzerinde huzurla yoga yapanlar görünmeye başladığında ise gece hayatını sevenler artık yataklarında uykuya dalmışlardır bile, şimdi sahnede Tel-Aviv’i gündüz yaşayanlar vardır. Sonuç olarak Tel-Aviv bir günün her saatinde insanların kendilerine yapabilecekleri bir şeyleri bulabildikleri bir kenttir.

Tel-Aviv – Yafa’nın tarihçesi

1950’lerin başında belediyelerin birleşmesi ile birlikte Tel-Aviv ve Yafa şehirleri birleşti. Böylece Ortadoğu’nun en eski ve en yeni şehri tek bir şehir haline geldi.

Tarih kayıtlarına göre 1500 yıl önce kurulan Yafa şehri, dünyadaki en eski şehirlerden beridir. Örneğin Avrupa şehirlerinin en eskilerinden olan Prag ve Budapeşte kurulduğu zaman Yafa çoktan biridir dünyadaki en önemli liman şehirlerinden biriydi. Neredeyse bir buçuk milenyum sonra Yafa, Tel-Aviv şehrinin kurulmasına önayak oldu diyebiliriz. 19. yüzyılın sonlarına doğru, modern siyonizmin ilk öncüleri kutsal topraklara gitmek istedikleri vakit, o dönemde Osmanlı Devleti’ne ait olan bu toprakların Yafa kentine yolcu gemileri ile gelirlerdi. Sahil boyunca giden şeritte, o dönemde önemli bir Sefarad  cemaati oluştu. 1880’lerin ortasında, bu cemaatin bir bölümü Yafa’nın eteklerinde bulunan Neve Tzedek ve Neve Şalom bölgelerini kurdular. Bu yerler daha sonra modern Tel-Aviv’in güneyini oluşturdu.

1909 yılında ise birkaç tanınmış Siyonist öncü biraraya gelerek Yafa’nın dışında kalan sahil şeridini bir yerleşim bölgesi olarak kurarak oraya Ahuzat Bayit adını verdiler. Daha sonra Tel-Aviv (Bahar Tepesi) adını alacak bu yeni yerleşimin ilk adı olan Ahuzat Bayit, Thodore Hezl’in Altneuland (Eski, yeni ülke) adlı eserinde bahsettiği yerleşimin adıdır. Tel-Aviv başlangıçta küçük adımlarla ve ağır ağır gelişen, arada bir duraksayan, uykudaki bir şehir niteliğindeydi. Göze çarpan ilk mimari tarz eklektik stilde olup biraz doğulu, biraz levanten ve birazda orta Avrupa tarzlarının bir karışımını yansıtıyordu. Sokakları ve yolları ise gelişi güzel bir planla yapılmıştı. 1920’lerin başında, iki olay şehrin kaderini değiştirdi. Yafa’nın ticaret merkezi Tel-Aviv’e taşındı. Bunun nedeni o yıllarda Araplarla, Yahudiler arasında başlayan kargaşalar sonucu, her iki tarafın da büyük zararlara uğramasıydı. O dönemin İngiliz yöneticisi Sir Patrick Geddes, modern bir şehir planı çizerek, Tel-Aviv’i imar etmeye karar verdi. Kent, ‘bahçe-şehir’ konseptine göre düzenlenecekti. Geddes, derin bir ileri görüşle şehri, içinde yaşayanların hem maddi hem de ulusal ihtyaçlarını doyuracak şekilde yaratmaya karar verdi. Şehrin iklimine ve sosyal ekenomik yapısına uygun bauhaus stilinde konutlar inşa ettirmekle işe başladı. İnsanların birbirleriyle kolay iletişim kurmalarını sağlamak amacı ile şehir meydanları, parklar ve sokaklar açtırdı. Ticaret bölgesi ile yaşam alanlarını ayrı ayrı yapmayı yeğlemeden hepsini biraraya yerleştirdi. Böylece iş bitişi saatlerinden sonra oturma bölgeleri hayalet şehir haline gelmeyecekti. Binalar aydınlık, havadar, fazla yüksek olmayan ve ucuza mal edilebilecek konutlar halinde inşa edilecekti. Evlerin etrafı ağaçlandırılacak bahçe şehir haline getirilecekti. Geddes şehri 100.000 konut sağlayacak şekilde inşa ettirdi. Günümüzde ise Tel-Aviv’in merkezi 300.000 konuta evsahipliği yapmaktadır. Tel-Aviv çevresiyle 600.000 konuta, daha da geniş yerleşimleriyle giderek 1 milyon rezidans konuta sahip Geddes şehrin planını çizerken bu denli bir kalabalığın bu şehirde yaşayacağını hayal bile etmemiştir. Bu yüzden artan işyerlerini, çoğalan ve gittikçe çığ gibi büyüyen otomobil ve otobüs trafiğini ve bunun yaratacağı trafik kargaşasını aklına bile getirmemişti. Bu basit düşünceden doğan minik şehir, giderek yaşayan, capcanlı ve sosyal bir metropol haline geldi. Şehir 3-4 şeritli kara yollarına, geniş sokaklara ve yeşil parklarla dolu şarkı söyleyen bir kente dönüşüverdi. Şehir enerjik ve yaşam coşkusuyla dolu bir 21. yüzyıl metropolü olarak geçmişin güzelliklerini koruyan ve bugünün çağdaş özelliklerini kendinde toplayan mükemmel bir yaşam beldesidir.

devam edecek…