Sanat ve modern mitoloji

Rubi ASA
22 Nisan 2009 Çarşamba

Odyseiuss ölüler ülkesinden dönerken Seirnelerin büyüleyici müziklerini duyup kendilerinden geçerek gemilerini kayalıklarda parçalamasınlar diye, gemicilerinin kulaklarını balmumu ile tıkarmış.

Sokrates mantıksal değişimin, kişinin evrimi olduğunu, düşünsel evriminde, toplumları gelecekte biçimleyeceklerini söylerken, diyaloglarının estetik değerinin yeni bir felsefe akımı doğuracağını düşünmüş müydü acaba.

Ya evrenin sonsuzluğu; Koper nik yıldızları gezegenlerden, güneşi merkezden arındırırken insan bilincinin evrenin merkezi olabileceğini düşünmüş, toplumların yerleşik yargılarına rağmen zekasındaki matematiksel kıvılcımla astronominin güzelliklerini birleştirmemişmiydi.

Shakespeare, Hamlet in sözleriyle, söz söylemenin ve onu yaşamanın aslında doğaya ayna tutmak olduğunu, insan doğasındaki her türlü duygu ve çatışmayı da belleklerde yer edebilecek sözcük ve imgelerle yansıtırken, sonelerinin birer edebiyat şaheserleri olabileceğini düşünmüşmüydü.

Ve bir ölüm için ağıt düşünün, bestecisi kendi için bestelediğini düşünsün, ölüme bir başkaldırı olsun, ya da hayatla ve tanrısal yetenekle dalga geçmek. Mozart ta görürsünüz bu cesareti ve çılgınlığı. Requem in notaları onun bestelediği günde de gelecekte de sonsuza dek evrende dolaşacaklar sevgi ve coşkuyla; ölüme meydan okumak isteyen müzikseverlere.

İlk insanların ilk yaşamların resimleriydi, av dönüşü sevinclerinden kanlı elleriyle mağarası duvarlarına yaptıkları çizgiler.Sonraları ışık oldu,duygu oldu, gülümsemelerde renkler ve portreler. Da Vinci den Modigliani ye her kadın başka başka gülümsedi ressamlarına.

Ve büyük anıtlar yapmak istediler yaşamları boyunca mimarlar. Babil kulelerinden asma bahçelerine evreni ve bilimleri toplamak istedikleri Piramitlere kadar. Tanrılara yaklaşıp sunmak istediler kendilerini ve yapıtlarıyla anlatmak istediler yüceliklerini Tanrıların, eserleriyle Tanrılara ve insanlara.

İnsanların mutluluğuysa yaratmak, belki de Tanrılara benzemek, sanat oldu bunun ortak dili anlamı ve kavramı. Bu güç, insana kaderini değiştirme, daha aydın kafalar ve yürekler yaratma, dünyamızı saran karanlığı yenme çabası verdi sanatçıya, o da topluma, toplum da gelecek nesillere ve yeniden doğacak sanatçılara.

Günümüzde sanat ve kültür ne yazık ki kısıtlı bir azınlığın ilgi alanı olarak varlığını sürdürmektedir.

Bu ilgi ise ancak emek bilgi ve birikimle sağlanmakta ve yaşama katılabilmektedir. İnsan yaşanan bunca hızlı teknolojik değişimle ve yaşamın zorunlu karmaşasına uyum sağlama çabalarını sürdürürken ne yazık ki daha yüzeysel daha anlık değerlere önem vererek yaşamakta her şeyi hızla olduğu gibi sanatı da tüketmektedir. Halbuki sanat yaşamın tinsel değerlerinin gelişimine katkıda bulunurken insanlar arasındaki iletişimin sürekliliğine ve gelişimine de katkıda bulunur. Sanatın neresinde olursak olalım, ister sanatçı ister izleyici ister sanat eseri, bunların birbirlerinden etkileşiminin tarafı olmamız bile, kendimiz adına sanatı sevmeye ve anlamaya yetecektir. Bu da insanı ve yaşamı anlamaya paraleldir.

“Sanat gerçeği ortaya çıkartır “diyor Heiddeger. Bach’sız, ya da Beethoven’siz müziği, Rembrantsız ya da Michelangelosuz Plastik sanatları, Shakespearesiz, Viktor Hugo suz edebiyatı hayal edemiyorum.

Ama kim; hepsi evrensel, hepsi bu eşsiz sanatçılar olmaksızın, insanlığın şu anda olduğu gibi olmayacağını görebilir. Çünkü o zaman insanlık, daha az güzel, daha az kültürlü, daha az mutlu olacaktı. Sadece bu değil, insanlık da onlar sız daha az gerçek daha az insan olacaktı.

Sanat duygusu bilindiği gibi evrenseldir. Bu duyguyu bilinçli eğitimli hatta duyarlı herkes rahatça hissedebilir. Toplumlara doğaya ve insanlaşma sürecindeki değişimlere göre farklılıklar gösterir.

“Sanat için genel olarak ortak ve evrensel birçok kriter ile tanımlandığı halde, her coğrafyanın her toplumun kendine özgü farklı bir sanat anlayışı, farklı bir şekilde de bunu ifade edebime biçimi vardır”. Ve bununda bütün dünyada eşit şekilde algılanması tabi ki düşünülemez. Bu konuda çaba göstermek farklılıkları algılamak yeni bir dünya düzeninin ve hakça ve eşitlikle paylaşılmasını olanaklı kılar.

 

“Modern Mitoloji”

Günümüz teknolojisinin sanatın her alanında hızla yayıldığını görebiliriz. Sinema da bunların başında gelir. İletişimin etkin ve sonuçlarının da kişiyi ve toplumları ne denli yönlendirebileceğinin kanıtıdır. Ona 21. yy’ın “Modern Mitolojisi “de diyebiliriz.

Bu günlerde devem eden ve 22. yılına ulaşan İstanbul Film Festivali yedinci sanatın en seçkin örneklerini sanatseverlerle buluşturuyor. Birçok kıtadan onlarca yönetmen yaklaşık yüzbin izleyiciyle eserlerini paylaşacak, kimileri seyircileriyle filmlerine eşlik edecek kimileri söyleşilere katılacak, eleştirecek ve eleştirilecek.

Bunların içinde ilginç olan ve köşede kalmış gibi görünen Alman Sinemasının çok genç yaşta ölen yönetmenlerinden F. W. Murnau nun bir eseri.

Sunrice: A song of two Humans / Şafak adlı ve iki piyano eşliğinde canlı olarak sunulacak filmi. Sessiz Sinema dönemine gönderme yapacak bir başyapıt. Kerem Görsev ve Erol Erdinç filme piyano doğaçlamalarıyla eşlik edecekler. Bu ilginç, hem görsel hem işitsel sanat anlatımı 18 Nisan Cumartesi C.R.R. Konser Salonunda izlenebilecek.

İstanbul Film Festivalinin hemen ardından; Sinema Sanatının Soykırıma ışık tutacak ve asla unutulmamasını sağlayacak her sene tekrarlanan Kara Kare Sinema günlerinin etkinliğine katılmak için önemli bir fırsat.

Bu alandaki dört baş yapıt çeşitli mekanlarda sinemaseverlerle paylaşılacak ve tartışılacak. Geçtiğimiz günlerde İsrael yapımı animasyon belgeselini birçoğumuz izlemiştir. “Beşir ile Vals” filminin yönetmeni Ari Folman en iyi film dalında prestijli Fransız Sezar ödülünü kazanan ilk İsraelli yönetmen olmuştu...

Folman, Paris’te Chatalet tiyatrosu sahnesinde ödülü aldığında, “Bu film büyük miktarda sevgi, tutku, sabırla yapıldı ve bu filmin sinema için olduğu kadar barış için de yapıldığını düşünüyorum” demişti. Bu anlatım bize, sanatın ne kadar bireysel görünse de iletişimin en özgür anlatımı olduğunu ve toplumsal sonuçlarının yeni yaşam olanakları doğurduğunu kanıtlar.

Bu yüzden; Sanat bir insan yapısıdır; İnsanda bir sanat yapıtı.