Amsterdam Klezmer Band İstanbul’u yine dans ettirdi

Yedi neşeli adam Jasper de Beer, Job Chajes, Alec Kopyt, Gijs Levelt, Joop van der Linden, Janfie van Strien ve Theo van Tol’dan oluşan Amsterdam Klezmer Band, geçtiğimiz hafta Ghetto’da seyircileri ile buluştu Sandy İPEKER

-
15 Nisan 2009 Çarşamba

 

Amsterdam Klezmer Band,  Türkiye’de hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip, özellikle Galata Band ile gerçekleştirdikleri ortak projeden sonra...Bir çok kez İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde konserler vermek üzere Türkiye’ye gelmişler. Neşeli şarkıları ve sahne performansları ile 3 Nisan Cuma akşamı çok keyifli bir konser veren grup, “Moraliniz bozuksa, neşelenmeye ihtiyacınız varsa kesinlikle bu topluluğu izlemelisiniz” diyenleri haklı çıkardı

 

Konserden önce Janfie van Strien ve Job Charles ile Amsterdam Klezmer Band ve yeni çıkan albümleri Zarara hakkında görüştük. 

 

Yeni albümünüz Zarara ile dünya müzik listelerine 10. sıradan girdiniz. Hatta albüm şu an 7. sıraya kadar yükseldi. Bu çok büyük bir başarı. Bize biraz Zarara’dan söz eder misiniz? 

 

Bu albümle gurur duyuyoruz. Albümün çalışmasına 2007 Kasım’ında periyotlar halinde başladık. Mesela bir şarkıyı uzun süre çalıyor  sonra “yok  bu olmadı” deyip başkasına geçiyorduk . Şarkıların bestelenmesi ve kayıtlar 2008 yılının  Haziran ayı gibi bitti; daha sonra mastering ve diğer teknik işlemler yapıldı. Albümün hazırlık aşamasında bu başarıyı açıkçası beklemiyorduk ama umuyorduk. Listelere 10. sıradan gireceğiz diye bir iddiamız olmadı ama bunu hepimiz istedik. Bu başarı bizim için çok sevindirici.

 

Albüm kapaklarınızda ilüstrasyon kullanıyorsunuz. Zarara’nın albüm kapağının hikayesini anlatır mısınız? 

 

Zarara’nın kapağını Fransız sanatçı Joann Sfar yaptı. Bizi 3. albümümüz Limonchicki ile tanımış ve iletişime geçmişti. Kendisi de Yahudi olan Sfar, “bir şeye ihtiyacınız olursa yardım ederim” demişti. Biz de albümü piyasaya çıkarmadan önce ona şarkılarımızı dinlettik, o da bize bu kapağı çizdi.

 

Amsterdam Klezmer Band’in bütün üyeleri Yahudi değil ama Yahudilerle özdeşleşmiş bir müzik yapıyorsunuz...

 

Aslında  sadece Klezmer tarzı değil bizim müziğimiz; bundan 13 sene önce ilk albümlerimiz için bu söylenebilirdi ama son albümlerimizin keskin bir tarzı yok. Grubumuzun ismi Klezmer ama sadece “saf  klezmer”  yaptığımız söylenemez. Biz dans müziği yapıyoruz bunu yaparken de farklı tarz müzik ve müzisyenelerden etkileniyoruz. Şu an için esas olarak Balkan, Çingene, geleneksel Yahudi müziği ağırlıklı ama caz ve hip hop öğeleri de barındıran kendimize özgü bir tarzımız var.Grubumuzda Led Zepplin , AC /DC gibi rock müziği dinleyen de var,  tabii ki bir şey üretirken bu birikimlerinden de etkileniyoruz.. O yüzden bizim keskin bir müzik tarzımız olduğu söylenemez   

 

Grubunuzun yarısınıın Yahudi olması ya da Yahudi gelenekleri ile özdeşleşmiş bir müzik tarzı yapmanız size hiç sorun çıkardı mı?

 

Yahudi olduğumuz için hiç kesinlikle bir sorun yaşamadık ama ismimizin Klezmer ve bu tarz müzik yapan grup sayısının çok olması bize bazı problemler çıkardı. İnsanlar Amsterdam Klezmer Band ismini görünce “aa yine mi klezmer” tarzı ile yaklaşıyorlardı ama sonra dinleyince bizim sadece klezmer yapmadığımızı anlıyorlardı. 70 ve 80’lerde Klezmer yapan bir çok grup çıktı ve gittikçe sayıları arttı. Şöyle söyleyeyim, 13 sene önce 25 grup varsa şimdi sayıları iki katına çıktı. Dolayısıyla artık sadece bu müziği yapan grupları dinlemek istemiyor insanlar.

 

Klezmer de kendi içinde çok saf bir tarz değil, Balkan  ya da çingene müziklerini çok andırıyor 

 

Evet, Klezmer’in böyle bir güzelliği var. Eskiden, mesela çingene müzisyenler müzik yaparken, Yahudi müzisyenler onların çaldığı parçayı duyar ve  bunu başka şekilde çalarlarmış, yani böyle bir etkileşim söz  konusu.

 

İstanbul’a daha önce bir çok kez geldiniz...

 

Evet; İstanbul mükemmel bir şehir, kendimizi burada dünya’nın merkezinde gibi hissediyoruz. Çok ilham verici ...Sadece İstanbul’a değil Ankara’ya da gittik, hatta ODTÜ’de bir konser verdik Genel olarak Türkiye’yi ve Türk dinleyicisi çok seviyoruz. Çok çoşkulu bir seyirci var özellikle Balkan müziğinin Türk müziğine yakınlığından olsa gerek seyirciden aldığımız elektriği çok seviyoruz. Biz de Türk müziğinden çok etkileniyoruz.

 

Sahnede çok pozitif ve çok eğlencelisiniz.

 

Bunun sırrı yaptığını sevmekte. Kendin, çaldığın müziği sever onun tadını çıkarırsan seyirci bunu doğrudan hisseder. Şarkılarını sevmeden çalarsan sahnede başarılı olamazsın. 

 

Hiç İsrail’de çaldınız mı?

 

Hayır, ama en çok istediğimiz şeylerden biri bu.