Bernard Lewis - İsrail’in seçim sistemi iyi değil

Dünya
8 Nisan 2009 Çarşamba

10 Subat’ta İsrail – devletin 1948’deki kuruluşundan bu yana 18incisi olan - yeni Knesset’i (parlamentoyu) seçti. Tıpkı öncekilerde olduğu gibi bu da, on iki farklı partiden oluşan bir türlü yemeğini andırıyor. En büyük iki parti olan Kadima ve Likud, sırasıyla %23 ve % 21 oy alarak 28 ve 27 sandalye kazandılar. Çoğunluğu elde etmekten oldukça uzak sayılar. O günden bugüne geçen yedi hafta boyunca hiç biri ülke yönetimini devralacak uzun ömürlü bir koalisyon kurmaya muvaffak olamadı. Sonunda Likud lideri Benjamen Natanyahu önderliğinde bir koalisyon hükümeti ortaya çıktı.

Bir anlamda, İsrail’de, işleyen herhangi bir çeşit demokrasinin yaratılabilmiş olması kayda değer bir başarıdır. Ülke, kurulduğundan beri amansız düşmanlarla bir ölüm-kalım mücadelesinin içindedir. Demokrasinin gelişmediği bir bölgede ve vatandaşlarının çoğu demokrasi deneyiminin az olduğu veya hiç olmadığı ülkeler kökenlidir. Bütün bunlara rağmen herhangi bir askeri darbe girişimi, hatta anayasal kriz dahi vuku bulmadı.

Fakat eğer İsrail demokrasisi var olmayı sürdürecekse seçim sisteminin bir çeşit reforma tabi tutulmasının şart olduğu da açık. Son seçimler büyüyen yetersizlikleri ve daha kötüsü, mevcut seçim sürecinde ve sonucunda ortaya çıkan siyasi yapıda beliren tehlikeleri keskin bir şekilde ortaya çıkardı: Kararsız, parçalı ve bazen yoz olması.

Seçim sisteminde reform daha önce tartışılmıştı ve hatta 1992’de, Knesset, başbakanın doğrudan seçilmesini sağlayan bir yasayı gündeme aldığında, bu konuda bir girişim olmuştu. O dönem Kudüs’te katıldığım bir seminer esnasında İsrail’in, zaten Özgür Dünya’da var olan en kötü seçim sistemine sahip olduğunu ve - gerçek bir Yahudilik becerisiyle - mümkün olduğunu düşünemeyeceğim bir şey yapmayı başardığını belirtmiştim: Daha da kötüsünü yapmanın yolunu bulmak. İzleyiciler sözlerimi gökgürültüsünü andıran alkışlarla karşılamışlardı. O sahte reform Mart 2001’de terkedildi fakat geriye, etkili bir şekilde işleyecek bir seçim sisteminin kurulması gerekliliği kaldı.

Mevcut sistem genellikle “ulusal çapta orantılı temsil” olarak adlandırılır. Bu demektir ki, bütün ülke tek bir seçim bölgesidir ve burada kişiler değil, partiler yarışır. Her partinin kendi üye listesi vardır ve her birinin bu listeyi oluşturmada kendine özgü metodu vardır. Cumhurbaşkanlığı, Britanya monarşisine olduğu gibi simgeseldir. Hükümetin başı başbakandır. O ve bakanlar, Knesset üyeleridir ve ülkeyi yönetmek ve hatta iktidarda kalmak için oyların çoğuna hâkim olmaları gerekir. 120 üyeli Knesset’e girebilme eşiği, toplam oyların sadece %2’sidir. Bunun sonucu, normal bir seçim sisteminde tek bir milletvekili bile çıkarması mümkün olmayacak çeşitli çıkar gruplarının parlamentoda temsil edilmeleri ve bu sayede siyasi etki elde etmeleri ve hatta zaman zaman kilit rol oynayabilmeleridir.

Listeli seçim sistemi, İsrail kamu yaşamının başına bela olan zorlukların kaynağıdır. En eski ve en istikrarlı demokrasiler olan İngilizce konuşulan ülkelerde seçim, seçmen bölgeleriyledir. İsrail’in kurucuları – pek de hayırlı bir tercih olmayan - Weimar modelini tercih ettiler. Bu tür listeli seçimlerin pek çok zararlı sonuçları vardır. Birincisi, görece minör gruplara hak etmedikleri bir güç sağlar. Bu sayede bunlar koalisyonların kurulmasında ve sürmesinde çok önemli roller oynayabilirler. Bu, bir hükümeti kurmanın ve sonlandırmanın veya polikita oluştrurmanın ve yürütmenin sağlıklı bir yolu değildir. İsrail Devleti’nin kurulmasından bu yana seçilen parlamentolardan sadece tek bir tanesinin yasal süre olan dört senenin sonuna kadar varlığını sürdürmesi anlamlıdır. Diğerleri koalisyon içi çekişmeler sebebiyle daha erken sona erdiler.

Mevcut sistemin en önemli dezavantajlarından biri seçilmiş meclis üyeleriyle seçenlerin doğrudan temaslarının bulunmayışıdır. Anglo-Amerikan sistemde her meclis üyesi temsil ettiği yerdeki halka hesap vermekle sorumludur. Bu yerlerdeki halk meclis temsilcilerinin eylemlerini izler ve gelecek seçimde ona göre oy kullanır.

İsrail sisteminde meclis üyesi sadece parti liderine karşı veya daha da kötüsü, parti bürokrasisine karşı sorumludur. Seçimdeki başarısı veya başarısızlığı, seçmenin tercihinden çok parti listesine kaçıncı sıradan konduğuna bağlıdır. Bu sağlıklı bir sistem değildir ve sadece, bugün o kadar çok İsraillinin şikâyet ettiği yozlaşmayı cesaretlendirebilir. Hükümet üyeleri dâhil olmak üzere, meclis üyelerinin seçmenler tarafından seçilmek için mücadele etmek zorunda kalacakları bir sistemde Knesset, nitelik ve tecrübe açısından çok ileri bir düzeye ulaşabilir.

Bu sistemi reform etmek çok kolay değildir ve mevcut sistemden yararlanan küçük partiler her tür değişim girişimine direnç göstereceklerdir. Fakat değişim majör grupların ve ulusun ortak çıkarıdır. İnsan hiç olmazsa, başka hiçbir konuda anlaşamazlarken, bu konuda anlaşacaklarını umuyor.

*>

Bernard Lewis*

Wall Street Journal / 1 Nisan 2009   

* Bernard Lewis, Princeton Universitesi’nde profesör olup, “From Babel to Dragomans: Interpreting the Middle East” (Oxford Üniversitesi Kitapçıklık, 2004) kitabının yazarıdır.

*>