Obama’nın Türkiye’ye gelişini nasıl yorumlarız?

Türkiye’nin ABD açısından taşıdığı önem, şüphesiz Obama’nın gelişiyle farklı bir boyuta doğru ilerliyor. Türkiye son dönemde izlediği dış politika ile AB ve ABD’nin tepkisini çekip, başka bir limana mı yaklaşıyor, yoksa ABD ve AB’nin etki alanını genişletecek bir nüfuza mı sahip oluyor? Türkiye’nin yaklaşım tarzı ve bölgedeki etkinliği, birçok Avrupa ülkesinden daha müessir ve belki de Obama’nın yeni siyaset tarzına daha uygun. Peki Obama Türk halkına hangi mesajı vermeyi amaçlıyor?

Ekonomi
1 Nisan 2009 Çarşamba

Doret Habib

Seçildiğini güne kadar birçok kişi tarafından genç, yenilikçi, hızlı, kendiyle barışık ve sakin bir marka olarak algılanan Obama, şimdi artık elbette “iktidarı” temsil eden bir marka… Çoğunluk, Ermeni ve Güneydoğu sorunlarında Obama’nın Bush’tan çok farklı olarak Türkiye’yi zorlayacağına inanıyor. Bu elbette tartışmaya açık bir konu. Bush döneminde “örtülü dayatmalar ve çifte standartlar” işin en tehlikeli yanını zaten oluşturuyordu. Washington Ermenistan, Güneydoğu ve Kıbrıs konularında istediklerini Ankara’dan bir bir koparırken Türkiye’ye destek veren sahte bir görüntü sergiledi. Obama’nın Türkiye’ye gelmesiyle ise bu konulardaki renginin de belli olmasının sonuçları yaşanacaktır.

Dünya dengeleri ve Obama

Obama, planındaki önceliklerini dünya üzerindeki dengeleri tekrar değerlendirmeye ve ABD ekonomisini stabilize etmeye ayırdığını biliyoruz. Ekonomiyi kurtarma stratejisi Hazine eski Bakanı Henry Paulson ve Ben Bernanke tarafından belirlendi. Obama başkan olduktan sonra bu misyonu yardımcısı Tim Geithner, Hazine Bakanı olarak devam ettirmeyi tercih etti.  Tim Geithner geçtiğimiz hafta mortgage krizini çözmesi planlanan paketini netleştirdi. Bu operasyon için ise bir trilyon dolar bütçe ayırdı.  Bu çözüm planı dev kurumsal yatırımcılar tarafından oldukça olumlu karşılandı diye biliniyor. Endüstriyel Dow Jones endeksini bir günde 500 puan yukarı taşıdı ve aynı hafta içinde Dow Jones endeksi yüzde on yükseldi. Bu beklenen çözüm paketi bankaların ellerinde “toksik” diye tabir edilen iflas etmiş mortgage”lerin özel sektöre devletin finansmanıyla açık arttırmayla satılmasını ön görüyor. Bu sayede Citibank ve Bank Of Amerika gibi dev ticari bankaları ellerindeki her geçen gün değer kaybeden gayrimenkul karşılığı batık bonolarını uygun fiyatlarla elden çıkarabilecek.

Nouriel Roubini, Geithner’in planın her şeye karşın bazı bankaların devletleştirilmesini engelleyemeyeceğini ve ABD borsasının tekrar düşüşe geçişinin önlenemeyeceğini belirtmiştir. Roubini, mortgage krizinin maliyetini $3,6 trilyon Dolar olduğunu tahmin etti.  Princeton Üniversitesi’nin Nobel ödüllü profesörü Paul Krugman da devletin bankalarını devletleştirip, yönetimdekileri görevden alıp, toksit mal varlıklarını satması gerektiğini ifade etti. Bunun yanı sıra Tim Geithner, bu krizin tekrar etmemesi için finansal piyasaların regülâsyonlarının ve kontrollerinin sıkılaştırılmasını öngördü. Obama iç ekonomisini hareketlendirmek için 3,6 trilyon dolarlık dev bütçeyi meclisten geçirdi. Bu bütçe ağırlıklı olarak sağlık, eğitim, enerji ve savunma sektörlerine dağıldı.

Güçlü Türkiye Modeli ve Obama

Obama, yeni dönemde Ortadoğu’da barışı uzun vadede sağlayacak politikalara yönelmeyi amaçlayan bir isim. Savunma bütçesini vaat ettiği gibi kısmadı, aksine yüzde dört artırarak $533 milyar Dolar’a çıkarttı.  Bu bütçe Afganistan’da ve Irak’ta Taliban’la devam eden savaşın bitirilmesini ve bölgedeki kritik ülkelere ekonomik yardım sağlayarak gençliğin terör cephesine çekilmesine engel olmayı amaçlayan bir durum. ABD - Afganistan Savaşı bitirmek için Taliban’ın uyuşturucudan sağladığı gelirlerini baltalamaya ve aynı zamanda Pakistan’a ekonomik yardım yaparak ülkede legal iş olanaklarını geliştirmeye karar verdi. Peki, iç ekonomisinde bu derece zora düşmüş olan ve Irak Savaşı’nı bitirip kurtulmak isteyen ABD Başkanı Obama neden Türkiye’ye gelmekte ve Türk halkına hangi mesajı vermeyi amaçlamakta? Hillary Clinton’un ve Obama’nın ziyaretinin Türkiye için son derece güzel bir fırsat olduğunu ve ülkenin geleceği açısından son derece müjdeli haber olduğunu düşünüyorum. ABD Ortadoğu’da güçlenen Nükleer İran karşısında bölünmüş değil, aksine güçlenmiş, lider bir Türkiye’yi yanına çekmeyi düşünmekte olabilir. Eğer Obama,  “Güçlü Türkiye modelini” İran’a karşı kullanmayı düşünürse,  stratejik müttefikleriyle uzun vadede bölgeyi dengeleyen bir güç olmak durumunda olabilir. Krizler değişimleri ve fırsatları beraberinde getirir. Yönetimdeki liderlerimiz bu değerli fırsatı değerlendirerek, Türkiye’nin bölgedeki liderliğini pekiştirerek demokrasimizin ve ekonomimizin gelişmesine faydası olacak hamleler yapacaktır.

Hag Sameah.