Arsenal ve İngiliz kültürü

Aragones yönetimindeki Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’nin üçüncü maçından da mutsuz ayrıldı. Ligdeki son hafta maçlarının Fenerbahçe’ye yaraması Arsenal maçına teselli oldu

Cem MENASE Spor
31 Ekim 2008 Cuma

Haftaiçi Türk-Brezilya futbolunun İngiliz futboluna karşı direnememesini izledik. Türk ve Brezilya kültürü daha çok tekniğe dayalı ve profesyonellik anlaşıyışı nitekim daha zayıf olan, İngiliz kültürü ise önceliği takım anlaşıyışına ve fizik gücüne bağlı birer kültür. Rıdvan, Oğuz zamanlarında tekniğin üstün geldiği bu çatışmadan son senelerde genellikle fizik gücü galip ayrılıyor. Buna uygun transferler yapan ve buna uygun antrenmanlarla hazırlanan ingiliz takımları Avrupa’da açık ara önde. Bunlardan biri de yıllardır takım oyunu ve hızlı futboluyla tanınan ve dünyada birçok taraftarı olan Arsenal.

Arsenal takımı sürekli hücumu düşünen ve geri paslarla oyunu soğutmayan tipik bir premier lig takımı. Yaş ortalaması çok düşük ama takım bunu avantaja çeviriyor. Tecrübesizlik gibi sorunlar Avrupa maçlarında göze batmıyor. Bunun birçok nedeni var. Birincisi “Reserve lig”.  Bu ligin kurulma amacı yedek kalan futbolcuların maç eksiği yaşamaması. Takımların oyuncu denemek için de kullandığı bu lig Ada’da yakından takip ediliyor. Bu sayede yedek kalan veya kadroya giremeyen futbolcular bu ligde oynuyor ve formda kalıyor. İkinci neden çok kuvvetli ve biliçli bir şekilde verilen futbol eğitimi. Bu eğitime çocuklar çok küçük yaştan sokulup senelerce yontuluyor. Eğitimde hem taktik hem teknik hem de düşünce tarzı yerleştiriliyor. Bu oyuncuların daha biliçli davranmasını sağlıyor. Üçüncüsü ise güven. Burda yabancılara olan hayranlık ve güven, Ada’da daha çok kendi futbolcularına var. Bu nedenler Arsenal’in dezavantaşlarını siliyor ve geriye dinamiklik kalıyor.

İngiliz futbolunda iki şeye hayranım. Birincisi istikrar. Arsene Wenger 12 senedir takımın başında. Ferguson daha bile fazla. Türkiye’den kaç başkan sayarlar acaba... Artık kulübün başkanı kadar saygıdeğer ve sözü geçen biri konumuna geldiler. Herşeyden önce takımlarla bütünleştiler. Ruhunu biliyorlar. Kendi sistemlerini oturttular. Artık sistem değil oyuncu değişiyor. Bu yüzden Arsenal kim geldiyse yıldız oluyor. Taraftar desen hocanın hep arkasında. İyi günde yanında olup kötü günde yuhalayanlardan değiller. Başarıları da çabucak unutmuyorlar. Bilinçliler en başta. Ne stajyer diyorlar teknik direktörlerine ne de “ Dede “.

İkinci hayranlığım da “ scout “ sistemine. Oyuncu izleme olarak bilinen bu sisteme ait ekipler var ve bu ekipler dünyanın dört bir yanına dağılıp yetenkli oyuncu bulmakla yükümlü. Ellerinde olan kriterlere uygun oyuncuları bulunca da paraya bakmaksızın transfer ediyorlar. Dünyanın bir pasta olduğunu düşünürsek bu pastanın en güzel yerlerini İngilizler kapmış durumda. Her takımın kendine ayırdığı bölgeler var. Çilek ve çikolatalar onlarda. Meyvalar Avrupa’nın diğer ülkelerinde. Kremanın bozulmuşu da bizde Türkiye’de. İngiltere takımları sistemi daha derinleştirerek uyguluyorlar. Kurdukları ekipman sayesinde dünya çapında yaptıkları taramalar sonucu gelecek vaat eden 12-16 yaş arası oyuncuları tespit edip istatiksel kulüp açıdan incelemeye çalışıyorlar.

Bu kadar bilgiden sonra Sarı Kanaryanın maçına daha farklı bakalım. Arsenal de gol atan çocuk 16 yaşında. Türkiye’de şampiyon olsa takımla akşamına eğlenmeye bara giremez. Şampiyonlar liginde oynuyor ve gol atıyor.

Arsenal’in ısınma çalışmalarını izlerken bile insan imreniyor. Çok hızlı paslaşmalar, isbetli şutlar, futbol heyecanı, istek, hırs, coşku... Ne ararsan var. Adamlar futbol oynama gelmiş izlenimi veriyor. Fenerbahçe ise bu senenin kötü Fenerbahçesi. Maça istekli başlayıp gol yedikleri anda dağıldılar. Arkasından ikinci gol. Derken maç koptu gitti. Arsenal çok rahat bir maç çıkardı.