Bir Simha Tora hikayesi: Menfaat Kuşu

Renata Sibel YOLAK Kavram
22 Ekim 2008 Çarşamba

Aaron küçük yaşlarda fazla ilgi gösterilmeden büyüdüğü için kendine olan güveni pek yoktur. Yıllar sonra oldukça zenginleşir. Bu zenginliği kendisi kazanmamıştır. Aniden zengin olan babası aklını kullanmıştır. O da bu zenginlikten payını aldığı için davranışları değişmeye başlar. Kendini çok fazla önemser.

Üstelik bu önemseme diğer insanlara fazla değer vermeme, onların bir sıkıntısı olduğu zaman “banane” dedirten bir önemsemedir. Aniden kendine güveni gelmiştir. Nasıl güvenmesin ki. Herşey elinin altında, istese yayındadır. artık tam bir “menfaat kuşu” olmuştur. Sadece menfaati olanlarla konuşuyor, diğer insanlarla değil konuşmak, selam bile vermiyordur. Arkadaşları onu hiç tanıyamamaktadırlar. Yakın arkadaşı Simon’un annesi Zümbül “Artık bu çocuğu tanıyamıyorum. Dünün sümüklü Aaron’u nasıl da değişti. Bizi tanımıyor. Evimizden çıkmazdı. Yemeğimizi paylaşırdı. Ona çok acırdım. Oğlumun gömleklerinden verirdim. Yamalı pantalonunu yıkardım. Şimdi bizi görmezden geliyor. Bu kadar yılın hatırı var. üstelik yüzyüze bakıyoruz.” diye yakınır. Simon ise “Boşver anne, bu küçükken de sorunluydu. Sonradan görme, ne yapsın” diye annesini teselli eder.Aaron babasının kurduğu işin başına geçer. artık bir işadamı olmuştur. Menfaati olanlarla, iş icabı, para gelecek kişilerle oldukça samimidir. bir işi oldu mu, daha önce kırdığı herkesi arar ve aniden samimi oluverir. işi bittiği zaman arkasını döner ve gider. Yani kısacası o bir menfaat kuşudur. Hiç aramadığı insanları menfaati gereğince aniden arar ve isteklerini söyler. Onu hiç kimse sevmez. diğer bir arkadaşı Şlomo “Ne kadar terbiyesiz. Kız arkadaşının yanında beni görmezden geldi, işi olunca arıyor. Nereden bu samimiyet. Ben de artık ona selam vermeyeceğim” der. Başka bir arkadaşı Eyal ise “İnsani değerlerini yitirmiş. Biz herkese selam veririz. Selam Tanrı’nın emridir. Selam vermek insanı ne zengin ne fakir yapar, ama insan yapar. Karşısındaki insana değer verdiğini gösterir, bir selam verse ölmez ya, diye yakınır. Eyal, Simon ve Şlomo Aaron’a bir ders vermek isterler. artık yaptıkları sabırlarını taşırmıştır. Üç arkadaş güçlerini birleştirip, Aaron’un alacağı ihaleye gierrler ve zor da olsa ihaleyi kazanırlar. Menfaatçi Aaron hemen onlarla yeniden arkadaş olmak ister. Eyal arkadaşına “Neden bu Cumartesi günü sinagog’a gelmiyorsun” der. Aaron “Havra da işim ne benim. Devamlı yardım edeyim bekliyorlar, ceplerimi boşaltmak istiyorlar, bana ne faydaları var” diye gelemeyeceğini belirtir. Eyal ise “Bir gün bir yere de menfaatin olmadığı için git, bir kazanç ya da para sağlamak için gitme” der. Şlomo ise “Aaron’a bir gün yapayalnız kalacaksın” öğüt verir. Şu anda etrafındaki kızlar bile arkandan sadece parasını alalım diye konuşuyorlar. Çevrendeki bu kadar insan sadece senin parana geliyorlar seni sevmiyorlar. Sen bu dünyada ne ekersen onu biçersin. Bu dünyada unutma ki veren daima kazançlıdır. Çünkü hep almak, hep bana demek senin sonunu getirecek” diye düşüncelerini dile getirir. Simon ise “Sen çok zavallısın, sana çok acıyorum. Kız arkadaşların, etrafındaki hiç kimse seni sevmiyor, sen ne kadar menfaat peşindeysen, onlar da menfaat peşinde. Gerçek dostun yok” der.

Günlerden bir gün Aaron Rut adında bir kızla tanışır. Kıza hemen aşık olur. ama ne yazık ki, Rut başka bir arkadaşının kız arkadaşıdır ve menfaatçi değildir. Aaron onu en kadar parasıyla etkilemeye çalışsa da bunu başaramaz. Birden etrafındaki insanların onu sadece parası ve menfaat için yanına yaklaştıklarını fark eder. Eyal ile buluşup o hafta Şabat sinagoga gitmeye karar verir. Gene aynı şekilde davranır. Herkese selam vermez. Sadece menfaat beklediği kişilerin yanına sokulur. O hafta Sukot ‘çardak’ bayramıdır. Duadan sonra meyvalarla süslenmiş çardağın içinde otururlar.

Yanına yaklaşan haham “ne güzel bir suka yaptık” sözlerine “burada otursam ne olur, oturmasam ne olur” gibi bir yanıt verince haham “sevgili oğlum, bu bizim Toramızın emri, yedi gün çardak içinde oturmak, bize atalarımızın Mısır esaretinden kurtulduktan sonra kırk yıl süreyle Sina Çölü’nden yaşadıklarını hatırlatır. O dönemde gündüz güneş ve gece soğuktan korunmak için dayanıksız, çabuk dağılabilen çardaklar yaptılar. bizler onların anısına saygı için yine çardaklar kurar, yemeklerimizi altında yeriz. Suka’nın tavanı tamamiyle kapanmaz. İçinde olanlara yer yer yıldızları, gökyüzünü görme olanağı verir. Böylece o gün ve gecelerde gökyüzünün himayesinde olur ve Tanrı’ya olan güvenimizi tazeleme fırsatı buluruz” diye bilgi verir. Aaron ise “bu benim cebimi dolduruyor mu? Banane atalarımızdan” diye tersler. Rut da aynı çardak altında oturmuş, arkadaşlarıyla konuşmaktadır. Aaron Rut’un yanına yaklaşır ve “Ben çok zenginim. Benimle çıkar mısın?” deyince hayatında kimseden duymadığı sözler bir tokat gibi yüzüne yapışır.

“Bana bak Aaron efendi, sen zengin misin? Zengin çok mala sahip olana denmez. Zengin; yüce yürekli olana denir. Kalp zenginliğinden mahrum olan kimse ne kadar geniş servete sahip olursa olsun yine fakirdir.”

Aaron eve gelir. Hergün hüngür hüngür ağlar. O Rut’u istemektedir. Her ne olursa olsun onu ele geçirmelidir. Terslenmek hiç hoşuna gitmez. Neler yapması gerektiğini düşünür ve tüm Sukot boyunca Rut’u görmek için sinagoga gelir. Ondan hiç yüz bulamaz ama Sukot hakkında bilgiler öğrenir. Bu bayramda Lulav karışımı hazırlandığını, bir adet palmiye dalı, bir sögüt ve bir mersin,  üç mevsim ağacı dalından oluşan ve ağaç kavunu ile bütünleşen Lulav’ın güzel bir gelenek olduğunu, bitkisel maddelerin egemenliğini ifade ettiğini, bu nimetlerin bize topraktan geldiğini öğrenir. ayrıca Alel duasında Lulav’ın dört yöne bir yukarı aşağı sallandığını, bunun da Tanrı’nın her yerde olduğunu olan inancımızı anlattığını, daha bir sürü şey öğrenir. Menfaatçi Aaron bu yedi gün içinde bir şey daha öğrenir Rut’tan: “Hayat yaşamayı, mutluluk gülümsemeyi, sevgi hak etmeyi, vefa hatırlanmayı, dostluk paylaşmayı bilen için vardır.” Aaron ne kadar değişmek istese bu hiç de kolay değildir. Rut’un “paylaşacak dostun yoksa iyi şeylere sahip olmanın zevki de yoktur” sözleri kulaklarında çınlamaktadır.

Evet gerçekten çok fakirdir o, sahip olduğu servet bir yana, herkes ona kalbi olmadığını söylemektedir. Rut’un düğününden sonra günlerce ağlar, kendine gelemez. Bir seferinde arkasından “menfaat kuşu geldi” sözlerini duyunca hıçkırıklarla ağlar. Artık sinagoga gelmeye başlar. Menfaat için değil, kendini geliştirmek için. Diğer sukot bayramlarında onu hep çardağın içinde gören arkadaşları bu gelişimin farkındadır ve onun adına da mutludurlar.

 

 

• İnsanlar isterlerse değişebilir. Kendileri hakkında olumlu gelişme ve değişim yaşama kararı onları aittir.

• Para yaşamak için gerekli bir araçtır ama hayatta her şey para değildir.

• Gerçek sevgi ve dostluklar parayla satın alınamaz.

• İnsan olmak ve insani değerlere sahip olmak için insanlara selam vermekten kaçınmayın. Bir gülümseme veya selam insandan bir şey eksiltmez.

• Hag Sukot Sameah..