Holokost kurtulanlarının tanıklıkları belgesel oluyor

Toplum
15 Ekim 2008 Çarşamba

Naim A. GÜLERYÜZ

Nazi işgali altındaki Fransa’da, kendilerini bekleyen muhakkak bir ölümden Paris, Vişi (Vichy) ve Marsilya’da görevli Türk diplomatlarının cesur ve kararlı girişimleri sayesinde kurtulup anavatana dönebilen Türk Yahudilerinden halen Fransa’da yaşayan 26 aile “Le Doyen”de toplanarak, Türkiye’ye vefa borçlarını dile getirdiler, teşekkür ettiler ve başta Paris Büyükelçimiz Behiç Erkin, Paris Başkonsolosu Cevdet Dülger ve Konsolos Muavini Namık Kemal Yolga ile Marsilya Konsolosu Necdet Kent olmak üzere o günün kahramanlarını rahmetle andılar.

1944 yılı ilkbaharında, Türkiye Büyükelçiliğinin gayretiyle Paris’ten İstanbul’a düzenlenen konvoyların yedincisinde İstanbul’a gelen ve savaş sonrasında Paris’e dönen Albert Carel’in girişimiyle düzenlenen gecede, İnterfilm tarafından çekimine başlanan “The Last Train” (Son Tren) adlı belgeselin de tanıtımı yapıldı.

Albert Carel’in, aralarında Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Osman Korutürk, Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Namık Tan, Türkiye’nin UNESCO nezdnde daimi temsilcisi Büyükelçi Ali Tuygan, Büyükelçilik Müsteşarı Şebnem İncesu ile Müsteşar Ahmet Doğan, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Türkiye ile ilişkiler danışmanı Paris Milletvekili Pierre Lelouche, 500. Yıl Vakfı Başkan Vekili ve Türk Musevileri Müzesi Koordinatörü Naim Güleryüz’ün de bulunduğu yüzü aşkın davetliye “Hoşgeldiniz” demesinden sonra söz alan Lelouche, savaş yıllarında Yahudi vatandaşlarını kurtarmak için bir siyasi cesaret örneği göstererek geniş bir kurtarma operasyonu düzenleyen Türkiye’nin bu tutumunun kamu oyunda hemen hemen hiç bilinmediğini, geniş çapta tanıtılması gerektiğini ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmayı çoktan hak ettiğini belirtti.

Paris Büyüleçimiz Osman Korutürk, Anayasamızın din ve ırk farklılığı gözetilmeden herkesin eşit seviyede vatandaş olduğu ilkesinden hareket eden Ankara’nın sarih talimatını, cesaret ve kararlılıkla hareket ederek uygulamayı başaran diplomatlarımızı yadederek geceyi düzenleyen Albert Carel’e ve aileleri tespit ederek toparlamasına yardımcı olan Arlette Bules ile Claire Romi’ye, gerçeklerin ortaya çıkması ve dünya kamu oyuna tanıtılması için gayret sarfeden 500. Yıl Vakfı’na teşekkür etti. Savaşın acılarını yaşamış ve bu geceye katılarak Türkiye’nin Yahudileri kurtarma çalışmalarına canlı tanıklık etmekte olanların vefa hislerinden duygulandığını ifade eden Korutürk, İsmet İnönü’nün 1937 deki beyanından günümüze kadar her Türk hükumetinin “Türkiye’nin gündeminde bir antisemitizm sorunu olmadığı” doğrultusundaki beyanlarını hatırlattı.

Daha sonra sırasıyla Albert Carel, Arlette Bules, Claire Romi, Rose Illel-Hatem, Rafael Illel ve Albert Çiprut, çocukluk ve gençlik yaşlarında yaşadıkları savaş ve işgal günlerinin dehşet anılarını, Nazilerin mecbur ettiği ve o günlerde bir utanç vesilesi olan sarı yıldızı taşımak zorunluluğundan Türk makamlarının girişimiyle nasıl muaf tutulduklarını, sokaklarda toplanıp sevkiyat kamplarına alınanların çoğunun diplomatlarımızın tavassutuyla nasıl kurtulduklarını, trenle 4 günlük yolu 15 günde katederek kan ve barut kokan Avrupayı baştan başa geçerek İstanbul’a ulaşmalarını, İstanbul’da geçirdikleri “cenneti aratmayan günleri”ni heyecanla anlattılar ve Türkiye’ye vefa hislerini “biz bugün burada var isek, ancak Türkiye sayesinde varız” şeklinde özetlediler.

Büyük Türk dostu Alexander Adler de ailesinin Birinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye’de yaşamlarını ve büyükbabasının Çanakkale Cephesinde Liman von Sanders ile anılarını naklettiği konuşmasını “Ne mutlu Türküm diyene” sözleriyle noktaladı.

Danışmanlığını Naim Güleryüz’ün yaptığı Son Tren filminin rejisörü, genç bayan rejisör Mete Akkuş, hazırlanmakta olan bu belgeselin amacının herhangi bir kişinin kahramanlığını değil, olayları bilfiil yaşamış canlı tanıkların kendi ağızlarından ifadelerini yalın bir şekilde nakledip Türk Diplomatlarının İkinci Dünya Savaşı sırasında tutumlarını objektif bir şekilde yansıtarak tarihe ışık tutmak olduğunu belirtti. Toplantı, İnterfilm’in yapımcılığını yürüttüğü belgeselin giriş kısmını oluşturan,  Naim Güleryüz’ün yorumunun ve kurtarılanlardan Türkiye’de yaşamakta olan Albert Saul, Lazar Russo ve Luiz Behar’ın anılarından çok kısa birer alıntının yer aldığı 3 dakikalık bölümünün davetlilere sunulması ile sona erdi.